Bayram üzeri gündemimiz başka olmalıydı. 

Konuştuğumuz konular, paylaşımlarımız şeker, çikolata, baklava, çocuklar için yapılan alışverişler, yeni ayakkabısıyla uyuyan meleklerin güzelliği olmalıydı. 

Minik ayakları şehre dağılmış bir melek olmamalıydı! 

***

Nasıl bu hale geldik sorusunu soran kaç kişi kaldık şu ülkede? 

Aliminden, akademisyenine, (siyasetçilerin büyük kısmı zaten Allah muhafaza) sadece bir seçime odaklandı/k! 

Buna mecbur tutulduk. 

***

Anavatanı İngiltere olan ragbi oyununu bilir misiniz? 

Bir oyuncu bütün gücüyle atar yassı topu ve topu yakalayan da var gücüyle karşı çizgiye kadar koşmaya başlar. 

Yassı topu alan koşuyor! 

Yaslı adaya koşar gibi! 

Hiç kimseyi görmüyor. Gelene bir omuz gidene bir kafa! 

Hayatımda izlediğim en anlamsız ve de kendimi izlemekten de alıkoyamadığım en tuhaf oyundur ragbi. 

İşte seçim muhabbeti bana ragbiyi çağrıştırıyor. 

Kazanmak için her şey mübah diyen, yassı topu canı pahasına bırakmayan oyuncu da bana birini çağrıştırıyor ama neyse... 

***

Sadece sosyal medyada değil, evde, işte, sokakta, çarşıda pazarda hep aynı muhabbet, hep aynı düşmanca tavırlar, hep aynı insafsızca bize dayatılan meseleler.

Özellikle son yıllarda (iktidarın iktidardan düşmemek için gösterdiği azami çaba nedeniyle) dört tarafımız siyaset ablukasıyla kuşatıldı.

Nefes almamızı istemiyorlar. Düşünmemizi istemiyorlar.

Tek istedikleri, kurdukları yalancı dünyada figüranlar olmamız, korku ve endişeyle de olsa onların yanında durmamız.

İnanılır gibi değil.

***

Var olan iktidarın "İslamcı" kimliği dindarlıkla karıştırılıyor ve karşıt görüşlerce, bir insanın (ve onu destekleyenlerin) faturası bütün müslümanlara hatta ve hatta İslam'a kesiliyor! 

***

Bütün dinler iyiliği emreder kötülüğü yasaklarken, sırf insanların zaaflarından dolayı işlenilen günahlardan dolayı bir dine düşman olmak nasıl bir garezdir? 

Bitmek bilmeyen bu kin bu öfke nedendir?

Dindar bir insan olarak, taciz, tecavüz, hırsızlık, zina, haksız yere insan, hatta hayvan öldürme gibi büyük günah ve hatalara kendimi bildim bileli karşı oldum.

Bırakın büyük hata ve günahları daha küçük ve zararsız gibi görünen yalanlardan bile uzak durdum ve çevremdeki herkese de kötülükten uzak kalmayı tavsiye ettim.

İnsan hak ve özgürlüklerinin belli bir din mensupları, yahut sadece kadın ve çocuklar için değil bütün insanlar için aynı olduğu konusunda yazdım, konuştum ve uyguladım Allah'ın izniyle.

Bu güne kadar yaşadığım (elhamdülillah) onurlu hayatımda bir çok öğretinin, okuduğum çeşitli kitapların rolü büyük olsa da, öncelikli olarak Kuran-ı Kerim'i doğru anlamış olmamın yegane vesile olduğunu biliyorum.

İnsan ne çevresini, ne ana babasını, ne kardeşlerini seçemiyor.

Buna rağmen hangi dine mensup bir ailede doğup büyürse büyüsün, istediği zaman dinini seçme, değiştirme, hatta dini reddetme hakkına da sahip.

Fakat her olumsuzlukta, başka dinlerin (ki bütün dinler hak dindir, sonradan tahrif edilmiştir) değil, özellikle İslam dini üzerinden yanlış ve suçlayıcı ithamlara götürülmesi hiç masum değil.

***

İsrail devleti Yahudiği tahrif etmiş, üstün ırk olduğuna inanmış ve Filistin halkına yıllardır eziyet etmektedir.

Din karşıtlarına bakıyorum, bir çoğu Yahudi'sever!

Alman Nazi soykırımını lanetlerler bir çoğu.

Ben de lanetliyorum.

Lanetlenmiş bir ırk olduğu halde, yine de sistemli ve çoluk çocuk demeden yapılan işkencelere kayıtsız kalamam çünkü! 

***

İzlediğim en iyi filmlerdir Yahudi soykırımın anlatıldığı filmler.

Görülen bütün zulümlere karşı ayakta kalmayı direnmeyi anlatan müthiş duygusal filmlerdir.

O duygulandığım filmlere, Yahudi soykırımına dair okuduklarıma bakıyorum, sonra Yahudilerin Müslümanlar'a, Almanlar'dan daha büyük kin duyduklarını görünce hayret ediyorum.

Kibirden nefret ederim. Kibir insanı (bireysel olarak) cehenneme sürükleyen yegane huydur.

Fakat iki yüzlülükten daha çok nefret ederim!

Çünkü iki yüzlülük toplumları cehenneme sürükler!

İki yüzlülük münafıklıktır!

İki yüzlüler menfaatleri için her yolu mübah görürler!

***

İş başında olan hükümetin yönetimi sırasında binlerce olumsuzluk yaşadık.

Bu durumdan (sadece muhalif olduğum için değil, işlerin yanlışlığından dolayı, yoksa yapılan iyi işleri de bir gün yazar ve kör muhalefet olmadığımı, akletmeye çalılan birey olduğumu kanıtlarım) ben de rahatsızım.

Fakat yönetenler Allah - kitap - namaz diyor diye, dini kullanıyor diye, yaptıklarından bütün müslümanlar sorumlu olamaz!

Bu vicdana sığamaz!

Hitler'in yaptıklarından  Merkel ve bütün Almanlar mı sorumlu?

Hiroşima'da yaşananlardan sonra neden abd ile Japonlar hala düşman değil!

Bazı Arap diktatörler, kendi halkına zulmediyor diye bütün bir Arap halkı bundan sorumlu olur mu?

Bir ırktan terörist çıktı diye bütün bir ırk mensuplarına diş mi bilemeliyiz?

Eğer böyle düşünenler varsa, hem yahudi (bir çoğu) tıynetindedirler onlar, hem Hitler ve hem de o beğenmedikleri diktatörlerin bir küçük modelidirler!

Sadece kendisinin doğru olduğunu, haklı olduğunu, kendisi gibi düşünmeyenlerin yaşam hakkı olmadığını düşünen herkes, Müslümanı, Türkü, Kürdü, Hırıstiyanı, Budisti, Ateisti! Hepsi ama hepsi diktatörcüktür!

***

Bir şans vermek! Dinlemek! Anlamanın ilk adımıdır!

İmamoğlu'nu dinlemeyen o (beyni yıkanmış) genci yeren, eleştiren sığ beyin/siz/ler, beni dinlemez, okumaz, görmez mesela!

Burada kalbi ve aklıyla, geniş bir perspektiften olaylara bakan, dindar birileri de varmış yahu! Demezler!

Ben ve benim gibiler (asla muhalif olduğumdan değil) şu anda görünen itibariyle İmamoğlu mağdur ve haklı olduğu için, ona yapılan haksızlıkları dillendiriyoruz.

Allah şahidim olsun ki, muhalif olmasam da bu haksızlıklara karşı dururdum.

Çünkü aldığım aile terbiyesi ve ahlaki duruş, dini donanım ve eğitim alanındaki okumalarımın bütününde oluşan fikri yapı bunu gerektirir.

***

Lanet olsun içinizdeki din iman sevgisizliğine!

Histerik hislerinizde boğulun! 

Yanlışların varlığını kabul ediyoruz ama bunun sosyolojik,psikolojik, sosyokültürel ve sosyoekonomik, batıl-din görünümlü hurefalar olarak ayrı kavramlardan sonrasında bütüncül incelenmesi gerektiğini söylüyoruz!

Ama siz! 

Sizler, bu dünyadaki bütün suçların sadece dindarlar tarafından işlendiğini ve dahası İslam dinin suçlu üretim merkezi olduğunu düşünenler! 

Sığsınız.

***

Şimdi bu İslam düşmanları, o pedofiliyi özendirici kitabı yazanın dindar olduğunumu sanıyor? 

Pedofili eğiliminde olanların veya bu suçu işleyenlerin dindar olduklarından çok mu eminler?

Amaç nedir?

Üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi?

Çok sevdiğim bir söz vardır ;

(Allaha inanmadığını söyleyen, içten içe tırsanlara gelsin bu)

Allah insanı iddiasından vurur!

O kadar emin olmayın dinsizliğin mükemmel insan olmakla eşdeğer olduğundan!

Namazı saçma bulan ama budistlerin yogasına gelince şekilden şekile girerek arınacaklarını düşünenler!

İlahi dinleyen dindarları küçümseyip "halaluya" derken tüyleri diken diken olanlar!

Bu ülkeye ne verdiniz ve ne vermektesiniz?

"Canım önce aklını şu masaya koy beni dinle (ama tartışma asla)" diyen, tarikatları kötüye kullanan şeyhlerden ne farkınız var?

İnanmıyor olabilirsiniz, inanmadan mutlu olup bunu yaymak istemenize de amenna!

Fakat neden?

Neden bütün (özellikle müslümanlar) tu kaka demek gibi bir derdiniz var?

Bütün iyi niyetimle (tebliğ diyemem, öncelikle neden inanmadığını merak ettiğim için) birebir görüştüğüm ateistlere bunu gördüm.

Burada  bir tuhaflık var!

Önümüzdeki seçimleri İmamoğlu kazansa, hatta gelecek dönem cb. Olsa bile ülkede hiç suç işlenmeyeceğinin garantisi var mı?

Hatta Saadet partisi de iktidar olsa, bunca çürümüşlüğün birden bire düzelmesi zaman alır. 

Yine de bireysel olarak kalıplara sıkışmaktan, birbirimizi suçlamaktan ziyade, eğitime, bilinçlenmeye dair ne yapabiliyorsak yapmalıyız. 

72 milletin yaşadığı bu ülkede, yönetenlerin bize hayatı zehir ettiğini düşünüyoruz bir çoğumuz ama kabul edelim! 

Bizler de pek masum sayılmayız! 

***

Yazıma bir hikayeye son veriyorum. 

"Hafta sonunu evde geçirmek isteyen baba pikniğe gitmek isteyen oğlunu avutmak için önüne dünya haritasını içeren bir yap-boz koyar. 

Küçücük çocuğun o yap-bozu tamamlaması zordur. 

Ancak çok fazla bir vakit geçmeden çocuk yap-bozu tamamladığını söyler. Baba şaşırır ve bunun nasıl olduğunu sorar. 

Çocukta yap-bozun arkasında bir insan resmi olduğunu söyler ve ekler?

Ben sadece insanı düzelttim! 

İşte mesele budur, insanı düzeltirsek dünyayı düzeltiriz. 

(Kamalak) 

Gudubet Haksever