İSRAİL TÜRKİYE’YE SALDIRIRSA
Bilenler bilir, askeri savaş tatbikatları, yazılan bir senaryo ile yapılır. Senaryo gereği düşman ve dost askeri birlikler savaş manevralarını icra ederler.
Gelin biz de Katil İsrail ile ilgili bir senaryo oluşturalım:
Erbakan Hocamızın ömrü boyunca söylediği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da TBMM’de dediği gibi, Katil ve Savaş Suçlusu İsrail, Filistin, Mescidi Aksa, Lübnan ve Suriye’den sonra bir bahane üreterek (aslında bahaneye bile gerek görmeden) “Büyük İsrail” rüyasını gerçekleştirmek üzere dün gece aniden Diyarbakır ve hemen arkasından Ankara ve İstanbul’un bombalamaya ve füzelerle vurmaya başlamıştır. Buna hazırlıklı olan TSK de mukabil tedbirleri almış, ateşe ateşle karşılık verince büyük bir savaş ortamına girilmiştir. Şimdi ortada şöyle sorunlar vardır:
Kürecik tesisleri TSK’nın kullandığı füzeleri İsrail’e haber vermekte ve çoğu düşürülmektedir. Azeri petrolü topraklarımızdan denizlerimize akıtılmakta, oradan da İsrail’e gönderilmekte, şehirlerimizi bombalayan İsrail uçaklarının yakıtı buradan temin edilmektedir. Limanlarımız ve havaalanlarımız düşman olan İsrail’e silah ve mühimmat götüren gemilere ve uçaklara açıktır.
Bu durumda Türkiye bu yanlışları yapmaya devam mı edecektir? Hem düşmanla savaşacak, hem de onlara malzeme ve hizmet desteği verecektir. Böyle bir şey olabilir mi? Elbette hemen derhal tedbirlerini alacak, desteği kesecektir.
Çok şükür şu anda böyle bir savaş yoktur. Lakin böyle bir savaşın da an meselesi olduğunu bizzat Cumhurbaşkanı dillendirmektedir.
Bugünkü duruma baktığımızda giderek sınırlarımıza doğru yaklaşmakta olan ve topraklarımıza göz dikmiş bulunan düşmanımız Katil İsrail’e levazım ve istihkam malzemeleri sevkiyatı katlanarak devam etmektedir. Mesela:
Çeliği, çimentosu ve levazım maddeleri drekt veya dolaylı yollardan ya da evrak kurnazlığı yaparak İsrail’e taşınmaktadır. Elektrik enerjisi ve Azeri petrolü topraklarımızdan ve denizlerimizden akıtılmaktadır. Topraklarımızda bulunan erken uyarı tesisleri İsrail için çalıştırılmaktadır. Bunları önlemek gerektiği konusunda Saadet Partisi Milletvekillerinin, sağduyulu vatandaşların ve sivil toplum kuruluşlarının çabaları hep göz ardı edilmekte ve bunları durdurursak ülkemize zarar veririz, söylemleri öne çıkarılmaktadır. Şu anki ileri sürülen bahaneler nasıl savaş halinde konuşulamazsa bugün de konuşulamamalıdır. Çünkü katledilen ve yurtları istila edilen Müslüman kardeşlerimiz olduğu gibi arkasından bize de saldırması kesindir. “Savaş hali başkadır” derlerse İsrail’in hedefi madem bizim yurdumuzdur, o halde bu sevkiyatlar bugün neden önlenmiyor? Akıllı ve tedbirli bir yönetimin bugünden savaş hali gibi davranması ve tedbir alması gerekmez mi? “”Hayır” diyenler olursa kendi düşmanını kendi elleriyle besleyen akılsızların durumuna düşmüş olmaz mıyız? Bize saldırmak için onları besleyen avanak durumumuz söz konusu olmaz mı? Vatana ihanetin unsurları gerçekleşmiş olmaz mı?
Bir de herkesi; “çeliği, çimentoyu, dikenli telleri, kimyevi maddeleri Filistin’e gönderiyoruz” aldatmacası ile aptal yerine koymak ne demek? Limanlarımız ve havaalanlarımız katil İsrail’e her türkü sevkiyatı yapmakla ünlenen firmaların gemi ve uçaklarına açık tutulması düşmanlarımızı güçlendirmek demek değil midir? Kaldı ki bir çok Avrupa, Afrika ve Uzakdoğu ülkeleri bu gemileri limanlarına kabul etmiyor. Böyle iken yakın saldırı ihtimali altında bulunan bizim yetkililerimiz neden gözlerini kapatmakta, kulaklarını tıkamaktadır?
İnsan hayret ediyor, şüphe duyuyor, bunların iradeleri mi yok, bir yerlerden talimat mı alıyorlar diye.
TBMM’de Saadet Partisi Başkanvekili Muhterem Mahmut Arıkan’ın da ifade ettiği gibi, Saadet Milletvekilleri olmasa, sahada da başta Milli Görüşçüler ve genelde konuya duyarlı sivil toplum kuruluşları olmamış olsa, bu konular gündeme bile getirilmeyecek, bu iktidar yetkilileri İsrail’in menfaatlerini el üstünde tutmaya devam edecekler.
İktidar yetkililerinin bu mantıksız ve açıklanması zor durumlara daha fazla göz yummadan bir an önce gerekli tedbirleri alması, katliam altındaki Müslümanların ve hem de her vatandaşımızın beklentisidir.
ÇIKMAZ SOKAK
Siyonist’i Haçlı’yı kadim dost diye,
Bunca yıldır üst üste sayma saydılar!
Bu kadar çıkmaza girmezdi Türkiye,
Bin yıllık bilgiyi yok saymasaydılar!
Ekrem Şama
...