Ruslara karşı 1800'lü yıllarda başta dinin muhafazı ve takiben yurdunun muhafazası için ciddi ve kahramanca mücadele vermiş bir komutan İmam Şâmil. Ve bugün çoğumuz bilmediği tanımadığı bir kahraman. Bu kahramanın mücadelesini anlatmanın imkanatı yok ama bir vefa göstergesi olarak unutmadığımızı beyan sadedinde biraz hayatına değinmek istedim.
Yakın zamanda okumuş olduğum İnam Şâmil'in katibi Muhammed Tâhir el-Karahâni tarafından ele alınan hatıratının sadeleştirilmiş halinde, dikkatimi çeken kısmı ile şöyle başlıyordu;
"Şâmil'in bir yazıcısı vardı: Muhammed Tâhir el-Karâhani. Şâmil onu hiçbir zaman tehlikeli yerlere sokmazdı. Ama Muhammed Tâhir bu durumdan hiç hoşnut değildi. Bir gün:
" -İmam, -dedi- yoksa bana güvenin mi yok? Beni de cenk alanına gönder!"
" - Herkes ölse bile sen sağ kalmalısın,Tâhir. Elde kılıç çarpışan savaşçılarımızdan yitenlerin yerlerine yenilerini buluruz, ama senden başka eli kalem tutanımız yok. Sen savaşlarımızın kitabını yazmayı sürdür."
Bu diyolagdan da anlaşılacağı gibi tarihin kaydının çok önemli olduğunu ve İmam Şâmil'in bizzat bununla ilgilendiğini kayıtlardan öğreniyoruz.
O dönem itibariyle Devlet-i Âli Osmaniye kendi dertleri ile meşgul olduğundan soydaşlarımıza yardımda bulunamamıştır ki kayıtsız kalmaları düşünülemez.
Ruslara karşı 60 yıl kadar bir mücadelede Gazi Muhammed ile başlayıp devamında İmam Hamza ve sonrasında İmam Şâmil ile devam eden bir mücadele söz konusudur.
Dikkatten kaçmayacak bir mevzu var ki oda bu komutanların maneviyatlarına çok dikkat ediyor olması ve sadece komutan olarak değil bir irşatçı, iyi bir Müslüman "emri bil maruf neyhi anil münker" dediğimiz iyiliği emretme kötülükten nehyetme meselesinde de ciddi gayretler göstermişler. Zannediyorum başarılarının ardında da dine uyma konusundaki müthiş gayretleri yer alıyordu.
İmam Şâmil 1797 tarihinde Dağıstan'da doğmuştur.1859 Rus askerler tarafından kuşatılarak teslim olmak zorunda kalmış ve 1871 tarihinde Medine-i Münevvere'de vefat etmiş Cennetü'l Baki'ye defnedilmiştir.
Bu mücadelesinde dikkat çeken bir başka mevzu ise en çok İmam Şâmil'i uğraştıran etkenlerden bir taneside yerli halkın ekseriyetle Rus orduları ile yaptığı işbirlikleridir ki bu çok hayretengizdir.
İmam Şâmil'in haytında namazına çok hassas olduğunu işrak namazı gibi sünnet olan namazları dahi bir ömrü kış soğuğunda cephede geçirmiş olmasına rağnen terk etmediğini görüyoruz.
Ve öte yandan yurdunun muhafazası için çekinmeden oğlu Cemaleddin'i Ruslara esir verdiğini ve eşleri Fatma hanımın çok hasta olduğunu bildiği halde cepheyi terk etmediği ancak askerlerinin ricası ile defnine gidebildiği bilgileride yer alıyor.
"İman hem nurdur hem kuvvettir" sözünün tezahürü bir hayat İmam Şâmil'in hayatı İmanı ile koca Rus ordusuna bir avuç askerle mücadele vermiş biz de kendisini hayırla yâd ediyoruz.
O gün ise bir cephe vardı yurdun muhafazası neslin muhafazası dinin muhafazası kılıçla top ile tüfek ile mümkündü. Ama bugün kılıç kınına girmiş dinin, yurdun, neslin muhafazası ilim ile irfan ile mümkündür.
Eğer bugün sözü geçen hatrı sayılır bir devlet Millet olmak istiyorsak ilimde fende sanayide ortaya koyacağımız başarılar ile mümkündür ve cephe burasıdır.