Ve Alparslan Kuytul tahliye oldu.
Son yılların en sancılı ve en dikkat çeken davalarından biri olan Furkan Vakfı davasında cezaevinde kalan son kişi olan Vakfın kurucu başkanı Alparslan Kuytul tahliye edildi.
Kendisinin "Sus dosyası" olarak nitelendirdiği bu davada, gayet sinsi bir düşünceyle dizayn edilen ancak amatörce yönetildiği açıkça görülen Furkan vakfı davasında gelinen noktada taraflardan kim ne kazandı, kim ne kaybetti gayet şeffaf ve objektif bir pencereden gelin bir bakalım.
Resmin tamamına bakılırsa kaybeden tarafta yer aldığı açıkça görülen Devlet aklı, kitabın ortasından konuşmak gerekirse duvara toslamış, bu operasyon ile kendi itibarını yerlere düşürürken, diğer tarafı ise alabildiğine yüceltmiş yükseltmiştir. Nasıl mı?
30 Ocak'ta Alparslan Kuytul ve arkadaşları öyle bir operasyon ile evlerinden alındılar ki, medyanın da desteğiyle kamuoyuna azılı bir terör örgütünün hücre evlerine baskın yapar gibi bir görüntü verdiler. Yapılan bu ilk hamlenin ardından hedeflenen neticeye varılmış gibi görünse de zaman içerisinde ibre aksi yöne dönmeye başladı. Yaklaşık 6 ay gibi gayet uzun süren bir iddianame hazırlığından sonra, EL KAİDE, IŞİD, FETÖ ve PKK gibi birbirlerine hem fikir hem de hareket tarzı bakımından taban tabana zıt 4 terör örgütüne aynı anda üye olmak gerekçesiyle dava açıldı...
"Böyle saçmalık olmaz, bir insan 4 tane birbirine düşman terör örgütüne aynı anda nasıl üye olur" gerekçesiyle hakim ilk celsede tahliyesine karar verdi. Ancak Furkan Vakfı davasından da tutuklu olduğu için tahliyesi gerçekleşmedi. Emniyet Genel Müdürlüğü, KOM Daire Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün yaptığı soruşturmada "Alparslan Kuytul'un iddia edilen terör örgütleri ile hiçbir bağlantısı bulunamamıştır" belgelerinin dava dosyasının arasından çıkması ise işin en trajikomik tarafıydı, yani devletin en yetkin kurumları Alparslan Kuytul'u belgelerle aklıyordu.
Bu kez "Dolandırıcı diyelim" dediler. hemen bir dolandırıcılık dosyası hazırlandı ancak ne ilginçtir ki vakıf yöneticisi 40 kişinin yargılandığı koca bir dolandırıcılık! davasında beni dolandırdılar diyen bir tane bile şikayetçi yok.
Sonuç, ilk celsede yine tahliye.
Gizli tanık olarak gösterilen kişinin bütün adres bilgilerinin dava dosyasında olmasından tutun, sözde gizli tanığın "Ben emniyette bunları tanımadığım, kulaktan dolma bilgilere sahip olduğum ifadesini verdim" diyerek mahkeme başkanını şaşırtmasına kadar bir sürü komedi...
Oralara hiç girmeyeyim yoksa çıkamam.
Tabii Alparslan Kuytul serbest bırakılmak için alınmamıştı.
"Yahu bu adam çıktı, şimdi kahraman olacak" diyerek dava dosyasını aylarca inceleyen mahkemenin tahliye kararına rağmen bir üst mahkemeye itiraz eden savcı tekrar tutuklama kararı çıkarmayı başardı. Nasıl oluyor da Hakim 20 bin sayfalık dosyayı birkaç saat içerisinde inceleyip tekrar tutukluluk kararı veriyor? Nasıl olduğu malum, veriyor işte.
Mahkeme salonunda tam bir tiyatro oynanırken dışarıda neler oluyordu? Bir de dışarıya bakalım.
Hani söyledim ya ibre bir kere dönmüştü Kuytul 'dan tarafa.
Operasyonun ilk gününden itibaren tabir yerindeyse bir an bile yerlerinde durmadılar atkı tatlılar, özgürlük yürüyüşleri gerçekleştirdiler, konvoylar düzenlediler, parklarda bahçelerde kitap okuma etkinlikleri gerçekleştirdiler. Yapılan haksızlığı ve mağduriyetlerini topluma anlatabilmek farkındalık oluşturmak adına Cuma namazlarında cemaate Lokum ikram edip Gül dağıttılar, özgürlük simgeli balonlar uçurdular, kahvaltı programları düzenlediler Vesaire Vesaire. Bütün bunların yanında bir ince çizgi vardı ki onu hep korudular suç unsuru olacak herhangi bir harekete meydan vermediler, onca kışkırtmalara rağmen aykırı bir harekette bulunmadılar, dik durdular diklenmediler yani tam anlamıyla takdire şayan bir duruş ve mücadele örneği ile sivil itaatsizlik gerçekleştirdiler.
Furkan gönüllüleri bu tutumunu sürdürürken emniyet mensupları Hukuka aykırı hiçbir yanı olmamasına rağmen bu masum ve basit eylemlere müdahalede bulundu atkılar balonlar ve benzeri kullanılan materyaller suç aleti sayılarak haklarında işlemler yapıldı para cezaları kesildi. Gerçekleşen etkinliklere katılan fertlerin evlerine fahiş oranda ceza makbuzları gönderildi, bitmedi anayasal hakları olan basın açıklamalarına acımasızca müdahalelerde bulunuldu. Bu kumpası kuranlar ise halkın teveccühünü gördükçe daha hırçın bir tutum sergilemeye başladı bu hırçın tavrı gören toplum ise bu insanlara daha çok sempati duydu ve "bu insanların suçu ne" gibisinden söylemleri açıkça dillendirmeye başladı.
İş bununla da kalmadı meclis kürsüsünde milletvekilleri tarafından Alparslan Kuytul a özgürlük isimli atkılar açılmaya ve çeşitli partilerden milletvekilleri tarafından bu hukuksuzluk mecliste dile getirilmeye başlandı, Alparslan Kuytul'un ailesi ile yaptığı telefon görüşmelerinin ses kayıtları her hafta topluma dinletiliyor, milletvekilleri, insan hakları dernekleri üyeleri ve ülkenin çeşitli şehirlerinden avukatlar Alparslan Kuytul'u cezaevinde ziyaret ediyordu.
Yani anlayacağınız durum öyle bir hal aldı ki neredeyse bir gece vakti Alparslan Kuytul bırakıp "arkadaş çek git evine sen bizi görmeden biz seni görmedik" diyecek hale geldiler.
Yoğun tempo ile geçen mücadele hayatının, kanaatimce en önemli en hassas virajı olarak gördüğüm bu dönemde Allah azze ve celle nin operasyon süreci boyunca cemaatinin duruşunu, davaya olan bağlılıklarını ve sebatını görmesi, aynı şekilde cemaatinin hocasının duruşunu görmesi, bu virajdan sonra daha geniş kitlelere hitap edeceği için 2 sene boyunca düşünebilmesi, daha fazla okuyup yazabilmesi, kendini daha fazla geliştirebilmesi, maneviyatını daha fazla kuvvetlendirilmesi, düşmanlarını daha iyi analiz edebilmesi, daha daha önemli kararlar alabilmesi açısından ona bahşedilen bu uzlet, bu nimet, kitabın hikmet sayfalarının en önemli satırları olduğu kanaatindeyim. Hayır olsun.
Sonuç olarak ; Alparslan Kuytul'u yalnızlaştırma ve bağlılarını etrafından dağıtıma operasyonu tam bir fiyasko ile sonuçlandı, 5 aralık günü gerçekleşen tahliyesinde binlerce kişi karşıladı.
Kurulan kumpas ellerinde patladı yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.
Cezaevine girmeden önce daha dar bir kitleye hitap ederken daha doğrusu Davasını toplumun geniş kesimlerine duyurmak için çabalarken şimdilerde ise Milletvekilleri Aydınlar Akademisyenler Yazarlar çizerler tarafından geçmiş olsun mesajları yağıyor.
Evet gerek siyasi, özellikle de İslami camiada herkesin gözü artık onun üzerinde. Başı dik bir şekilde girdiği cezaevinden zerre taviz vermeden dimdik bir şekilde çıktı. Tahliye olduktan sonra kendinden emin ve kararlı bir şekilde söylediği ilk söz "Nerede kalmıştık" oldu
Şimdi soruyorum size Allah aşkına
Bu mücadelenin sonunda
Kim kaybetti? Kim kazandı?