YANLIŞ ADRESE MEKTUP

Ne sevgi istiyorum, ne merhamet. İlla kopacaksa, insanın insana ihanetinden kopsun kıyamet.

Sadakat zordur, sadakat beklemiyorum artık.

Dürüstlük de beklemiyorum.

Derin bir sessizlikten öte bir şey beklemiyorum galiba.

Dünlerimi çantama koydum, başucumda son nefesini verememiş vedalarım var. yaşıyorum üstelik, yaşamamam için onca sebep varken hayattayım hala. dünyam dönüyor dönmesine de, kimse bilmiyor, tüm bu neşe kahkaha birkaç kimyasalın hatırına.

Sisli bir sabaha uyanıyorum her gün;

Bitmeyen yangınların buğusu var kaburgalarımın arasında. Yüzümde taze nisan rüzgarı ve etimden tırnağıma kadar sarmış bitmek bilmeyen ankara sıkıntısı; biraz delirdim galiba.

Depresyona attığım düğümleri çözüyorum.Yalnızlığa mayıs sıkıntısı ekleyip bir kasım yalnızlığı doğuracağım gitmekte olan sonbaharın rahminden. İnsan nasıl sevmeli diyorlar ya...

Ana rahminin verdiği güveni vererek sevmeli; Saracaksa mutlaka kırkı çıkmamış bir bebeğin kundağı gibi sarmalı ve bazı insanlar sevmemeli.

Keşke duygularında ehliyeti olsa. Mesela herkesin sevgi ehliyeti olmamalı. Önüne gelen önüne gelene aşık olmamalı;

Antipsikotikleri eczane raflarında değil tuvalet lavabosunun kenarındaki kirli dolabın öngözünde görmek istiyorsa ayrı bir mesele tabiki. Boy aynası gibi bir mesele birini sevmek.İnsan kendi sınırlarının farkına varıyor.

Sevmek demişken, sevginin içinde fikir ve mülkiyet hakları da söz konusu.İnsan bedeni değildir sadece dokunulmaz ve kutsal olan, insanın ruhu da kutsaldır. ruhumu burkan insanlar, kalbimi kıran insanlardan daha fazla yordu beni.

Şiir yazmaya mektup yazmaya gerek yok artık.Bir şeyler okumak isteyen insanı yazdıklarından değil yazmadıklarından okumalı.

Söylediklerinden değil söyleyemediklerinden dinlemeli.

Kesilmemiş bir şeytan tırnağı ya da tazelenmemiş ojeler bir mektuptan daha fazla şey anlatır ve muhtemelen insan kendini onu en son anlayacak kişiye anlatır.