Hâfız, çoğu zaman çok şey yazmak istiyorum lakin yazamıyorum.
Kaçıyorum belki de, bilmiyorum. İnsanlardan, dünyâdan, kısacası fânî olan her şeyden kaçıyorum.
Anlam veremiyorum Hâfız, ne kendime, ne dünyaya, ne de fânî olan her şeye.
Yazayım diyorum, ama gönül susmayı tercih ediyor. Yazsan yapmacık sanıp alay ediyorlar, yazmasan kendini beğenmiş. Neden her şeyden rahatsız oluyoruz biz Hâfız?
Neden bu kadar nankörüz? Neden her zaman güzeli hissetmiyoruz, güzeli düşünmüyoruz? Ah Hâfız, neden yapılan bir yanlış, bir hata, yahut bir kusur tüm yapılan güzellikleri, iyilikleri siliyor? Neden kötülüğü de iyilik silmiyor, neden doğru da yanlışı silmiyor, neden güzel bakmıyoruz Hâfız?
Halbuki güzel olan Rabbimiz hep güzellik vermiyor mu bizlere? Neden bu kadar nankörüz biz Hâfız?
Onca yanlışlara, hatalara, kusurlara, günahlara karşı, biz dahi çoğu zaman kendimize tahammül edemez iken O huzuruna kabul ediyor, affediyor.
Peki ya biz kimiz de bir yanlışta, yahut hata da veya günahta siliyoruz yapılan onca güzel olan her şeyi? Çok mu temiziz, çok mu doğruyuz, çok mu günahsızız, çok mu hatasızız?
Anlamıyorum, anlayamıyorum Hâfız, ne kendimi, ne de fânî olan her şeyi...
Biliyorum ki, anlayamayacağım da... Yazayım hep diyorum, ama canımın sahibi olan Rahman'ım incinir, O'nu üzerim, haşa sitem olur diye geri duruyorum.
Ama Rahman kalpte olanı bilmiyor mu? Elhamdülillah herkesten, her şeyden çok daha iyi biliyor.
Hâfız Rabbimin yanında o kadar huzur doluyum ki, çünkü benim kusurumu yüzüme vurmuyor, kusurlarımı biliyor ve elhamdülillah her daim huzuruna kabul ediyor.
Can bildiklerim çok vurdu yüzüme, sustum kırmamak için, çünkü bilirim ki, kırarsam daha çok kırılırım, Rabbim muhafaza eylesin kırmaktan. Çocukken yaşadığım beni hiç bırakmayan çok zorlu bir imtihanım vardı Hâfız.
Hep öyle olacağımı ve herkesin hakkımda öyle düşüneceğini, öyle konuşacağını sanırdım hep. Ama bilmezdim ki imtihan, bilmezdim ki Rahman'ın kendine yakın eylediğini Hâfız, bilmezdim ki Kendi ile hemhâl eylediğini.
Çocukluk işte. Ama biliyor musun Hâfız elhamdülillah aştım, yendim imtihanımı. Çok gözyaşı döktüm Hâfız, yastığım yorganım ve her gece gözyaşları içinde yutkunarak baktığım tavan şahittir buna, tabii en güzel, en büyük şahidim her gece dertleştiğim derttaşım, sırdaşım Rahman'ım şahit oldu/oluyor Ahvâl'ime.
Elhamdülillah. Huzurluyum Hâfız, gönül yorgunluğu oluyor, çok ağırlaşıyor kimi zaman, o kadar ağırlaşıyor ki bambaşka bir hâl alıyor Ahvâl'im. Hiç sormazdım Hâfız, "bana bunu yapan kişi neden böyle yapıyor?" diye.
Yaralarının olduğunu bilemedim Hâfız. Yaraladıkları ve yaralandıkları için böyle olduklarını bilemedim, çocukluğuma verip benden çıkmış bütün Ahvâl'leri.
Ama biliyor musun Hâfız artık başıma ne gelirse gelsin Rahman'dan geldiğini, O öyle istediği için böyle olduğunu düşündüğümden beri, aştım o hengameyi, elhamdülillah çıktım o enkazdan Hâfız.
Çok suçladım Hâfız çok. Rahman'ım affeylesin. Aff aff aff...
Önce kendimden başlayacağımı bilemedim Hâfız, kendime çeki düzen verip, gelen her şeyin Rahman'ın gönderdiği misafirler olduğunu bilemedim. O şuura varınca aştım o duvarları elhamdülillah.
O duvarları aştıktan sonra fark ettim ki, bu fânî dünyada bunca fânînin içinde bu yaşıma kadar benim kusurlarımı bir kere olsun yüzüme vurmayan bir tek annem imiş Hâfız. Rahman imtihanımın sonunda bunun farkına vardırdı elhamdülillah Hâfız.
Teslimiyet sadece O'na. Herkes, her şey bıraksa da bizi Hâfız bir şey değil de; kanarız, kabuk tutar, yine kanarız, Rahman acısını hafifletir, İnşirâh kuşlarını yüreklere gönderir de, ya Rahman bıraktı mı Hâfız o zaman nice olur gönüllerimizin ahvali.?
Hiç oluruz Hâfız işte o vakit bitmiş ve yok olmuşuzdur Hâfız.
Rabbimiz bizi çok seviyoruz Hâfız çoookkk. O'na hakkıyla, layıkıyla kul olmayı, güzel bakmayı, güzel hissetmeyi, güzel düşünmeyi, kusur görmemeyi nasip eylesin Hâfız.
Ben Rabbime aşık oldum Hâfız çok aşık oldum, kendimi sadece O'na teslim ettim ve sadece O'na bıraktım. İnşâAllah hepimizin her dem bu şuurda olup, O'na olan bu aşk kat be kat misliyle artar.
Çok uzattım Hâfız, ara ara gelir yazarım belki.
Hoşça kal.