'Bu iş yeni bir Gezi kalkışmasına benziyor'


Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak bugünkü yazısında akademisyenlerin imzaladığı bildirinin zamanlaması, kullanılan dil, üslup gibi konularına değinerek, 'Öyle anlaşılıyor ki bu iş aylar öncesinden hazırlanmış, planlanmış bir iş' dedi.


Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak bugünkü yazısında akademisyenlerin imzaladığı bildiriyi ele alarak bu işin yeni bir Gezi kalkışması olduğunu aktardı. Dilipak, Barış sürecinin sona ermesiyel beraber, seçim süreci içinde PKK ve KCK, PYD'nin yeni bir senaryo hazırladığını kaydederek, " Birileri senaryo gereği bu işin peşini bırakmayacak. Profesyoneller ve kriptolar media ve STK'lar üzerinden görevlerini yapacaklar.  Şimdi Erdoğan'ı BM İnsan Hakları Komiserliğine şikayet ediyorlar. Şartlar oluşsa Lahey'e gidecekler. AİHM ya da AB de gündemlerinde.." dedi.

“Onlara yeryüzünde bozgunculuk yapmayın denildiğinde ‘biz ıslah edicileriz' derler, iyi bilin ki onlar, bozguncuların ta kendileridir.” Kitapta böyle yazar.

Şu, malum akademisyenlerin yaptıkları işe bakın. Birileri bir bildiri hazırlıyor, birileri de sazan gibi atlıyor.. Neyse kimmiş bunlar gördük. Şimdi asıl önemli olan bu işi kimin tezgahladığı. Onu da öğreniriz. Bu arada 611 akademisyen ifade özgürlüğü bildirisi yayınlamış. Yani önceki bildiriye imza atanların yaklaşık yarısı ortada yok.. İfade özgürlüğü tamam da, hakaret, tehdit, teröre yardım ve yataklık, fiili durum, açık ve yakın bir tehlike durumu, hendekler, patlayıcı depoları, bombalama eylemleri, silahlı direniş, terör propagandası ne olacak. Bu konuda söyleyeceğiniz ‘efradına cami, ağyarına mani' bir şey var mı?..

Konu ile ilgili son birkaç gelişme var. Adaleti Savunanlar Platformu adına Adem Çevik, akademisyenler hakkında suç duyurusunda bulundu. Mazlumder akademisyenler bildirisini düşünce özgürlüğü kapsamında görüyor. Bazı imzacılar kendileri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunurken, bir grub da bildiri ile ilgili tepkileri dolayısı ile Sedat Peker hakkında suç duyurusunda bulundu. Peker'in arkadaşları da “düşünce ve ifade hürriyeti sadece akademisyenlere mi, Peker'in sözleri niye suç oluyor, onların ki değilse” diyor. PKK ve paralel yapı bildiri konusunda iktidar karşısında duruyor. Bu bildiriyi imzalayanların bazıları, “Biz TOKİ konut başvuru formu zannettik” filan diyeceklerdir. Bu işler böyledir.. Papuç pahalı ya. Bazıları imzasını çekecektir, bazısı imzasını inkar edecektir. Bir kısmı zaten militan. Bir kısmı bindirilmiş hazır kıta. Öfkesi aklından büyük birileri iktidar karşıtı her bildiriye imza atmaya hazırdır. Bunların çoğu “Bildiri nasıl yazılır” bilmez. Biri yazar, bunlar imzalar. Birileri için bunlar çantada kekliktir.. Kim hazırlamış, niçin hazırlamış, önemli değil. Kafa kirada. Abisi, arkadaşı biri hazırlamış işte. İtirazı, ekleyip, çıkartacak bir şeyi yoktur.

Öyle anlaşılıyor ki bu iş aylar öncesinden hazırlanmış, planlanmış bir iş. Bu bildiriye imza atanların, işin zamanlamasına, kullanılan dil, üslub, kimin bunu nasıl hazırladığı, okuyanın ne anladığı ve bunu birilerinin nasıl kullanacağı konusunda azıcık düşünmesi gerekirdi ama, yok, bir kısmı kripto, bir kısmı bindirilmiş kıta, bir kısmı öfkesi aklından büyük bir kalabalık dolduruşa gelmiş. Bu iş yeni bir Gezi kalkışmasına benziyor. Ama ölü doğdu. Sağcı da var, solcu da, derin de var, paralel de, liberal de var PKK'lı da.. Birileri senaryo gereği bu işin peşini bırakmayacak. Profesyoneller ve kriptolar media ve STK'lar üzerinden görevlerini yapacaklar. Şimdi Erdoğan'ı BM İnsan Hakları Komiserliğine şikayet ediyorlar. Şartlar oluşsa Lahey'e gidecekler. AİHM ya da AB de gündemlerinde..

Aslında hikaye Oslo'da başladı. Paris suikastı ile süreç farklı bir şekil aldı. Birileri Oslo sürecini engelledi. 17-25 Aralık süreci sadece yolsuzlukla mücadeleyi öngörmüyordu. Aylar öncesinden bir KCK planı vardı. KCK planı dağdakilerin düz ovaya inerek siyaset yapmasını ön görüyordu. Plan barış sürecinin en önemli ayağını oluşturuyordu. PKK silahları bırakıp sınır dışına çıkacaktı. PKK'nın planı hazırdı. Kuzeydekileri Güneydoğuya çektiler, Güneydoğudakiler Suriye'de sınır bölgesine çekildi. PYD'ye destek olacaklar, sınırın Suriye tarafında sıfır noktasında bekleyeceklerdi. PKK'nın şahinleri ikili oynadı. Fırsatı ganimete döndürme gayretindeydi. Paralel yapı kendinden çok emindi, iktidara el koyduktan sonra KCK ana davası ile hem PKK'nın üzerine gidecek, hem de kendi karşısındaki çözümden yana herkesi ve iktidar çevrelerini KCK üzerinden PKK ile işbirliği ile suçlayarak içeri tıkacaktı. Bir sürü siyaset adamı, bürokrat, gazeteci, akademisyen, STK temsilcisi bu maksatla fişlenmişti. Ama evdeki hesaplar çarşıya uymadı. 17-25 Aralık operasyonunda siyasilere karşı başarısız oldular. Ama yine de KCK operasyonu yapıldı ve KCK içindeki MİT elemanları deşifre edilerek, gözaltına alındı. KCK bu arada kontrol dışına çıktı. Ardından barış sürecine karşı çıkan unsurlar süreci sabote ettiler ve daha sonra tek taraflı ilan ettikleri ateşkesi sona erdirdiklerini açıkladılar. Aslında MİT operasyonu da bu planın bir parçası idi. Paralel yapı MİT operasyonunda başarılı olsaydı, İHH'nın da üzerine gidecekti. Böylece “Otorite”ye bağlılıklarını gösterirken, “Otorite” adına Mavi Marmara'nın da hesabını sormuş olacaklardı.

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ