Bursa’nın Lüks Olmayan Café’sinde 375 TL’lik “Ekonomik” Bir Gezinti
Geçtiğimiz günlerde Bursa’da bir kafe keşfine çıktım. Evet, Bursa! İş yoğunluklarından biraz uzaklaşıp “sade” bir ortamda kahve molası vermek istemiştim. Kafeye vardığımda, kendimi lüks değil ama şirin bir mekânda buldum. Ama ne şirinlik!
Siparişlerimizi verdik: Bir limonata, bir cola ve bir pasta. Menüde bu üçlüne “çay saati” diyorlardı; ama sanırım biz de “yıldönümü” gibi özel bir günmüş gibi karşılanmıştık. Çünkü ödememiz gereken bedel tam 375 TL oldu. Evet, doğru duydunuz, üç ürün ve 375 TL. Uzmanlar, buradaki maliyetin enflasyonla değil, enflasyonla dost olan bir tasarruf yöntemi olduğunu söylüyorlar.
Limonata, öylesine asidik ve yoğundu ki, “Asidik” sözcüğü artık ağır bir tanım haline geldi. Bunu içtiğinizde, ağzınızda bir miktar asit kimyasal reaksiyonu yaşadığınızı hissediyorsunuz. Cola ise neredeyse gazsızdı, aslında böyle bir şey vardı. Kola içmeyen birini bulmak zor olabilir ama bizimki gazlı su ile karışmış gibi görünüyordu. Pasta ise muhteşemdi; çünkü pasta, sadece pasta değil, aynı zamanda bir finansal yatırım olarak değerlendirilmeliydi. Pasta diliminden her bir lokmada cebinizdeki paranın azaldığını hissediyorsunuz.
Eğer geçmişte bir kahveye “yıldızlı” bir fiyat vermişseniz, artık bu pastanın yanında koca bir yıldızlı hotel kadar lüks bir tat alabilirsiniz. Zaten yediğiniz tat, bu kadar büyük bir fiyatın karşılığı olarak düşündüğünüzde, geçmişteki ekonomiyi anarak, şimdiki hayatınızı değerlendirebileceğiniz harika bir tecrübeydi.
Bursa’da bir kafede 375 TL ödemek, bence yalnızca cebinizi değil, aynı zamanda düşüncelerinizi de sorgulamanıza neden olabilecek bir deneyim. Şimdi Bursa'nın bu “lüks olmayan” kafe dünyasında, “burada bir çay içmenin maliyetini” anlamış oldum. Hem bu “ekonomik” gezinti, bize hayat pahalılığının ne demek olduğunu mizahi bir şekilde gösterdi.
Makaleyi eğlenceli bir şekilde yazarken, hem yüksek fiyatların absürtlüğünü hem de hayat pahalılığını mizahi bir dille ele aldım. Umarım keyifle okursunuz!