Hem Şecaat, Hem Fecaat

Sözlükler “şecaat” kelimesinin karşılığını “yiğitlik, yüreklilik” olarak yazıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta içinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bir konuşma yaptı. Katil ve terörist İsrail’in son bir yıldır yaptığı katliamlar ve işlediği savaş suçlarını dile getirerek, yeri göğü inletecek öyle şeyler söyledi ki, herhalde bunları “şecaat” olarak nitelemeyen yoktur. Hem de T.C’nin gelmiş geçmiş cumhurbaşkanları ve başbakanlarının cesaret edemediği türden şeci bir konuşma idi. Dinlerken adeta yüreklerimizin yağı eridi. Yiğitlik de, yüreklilik de bir arada idi.

Yine sözlükler “fecaat” kelimesinin karşılığını da “yürekler acısı durum, çok acıklı olay” olarak yazıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yukarıda yazdığımız BM konuşması aynı zamanda yürekler acısı bir durum ve çok acıklı olayları içermekteydi.

Söz konusu konuşmayı hem kendi yönetimindeki Türkiye’yi, hem de kendisinin de vurguladığı gibi “Tayyip Erdoğan’ı” temsilen yaptı. Bu konuşma Genel Kurul’da çok büyük beğeni ve alkış aldı.

Türkiye ve Tayyip Erdoğan olarak, saldırgan ve terörist İsrail’e karşı, üzerlerine düşen görevleri tam olarak yerine getirdiklerini, fakat ne acıdır ki, diğer bir çok ülkenin iki yüzlü davranarak katile ve teröriste destek verdiklerini açıkça dile getirdi.

Bu şecaat içeren konuşmasından sonra mesela İran temsilcisinin söz alıp:

“Sayın Tayyip Erdoğan İsrail’e destek veren ülkeleri ikiyüzlü olarak vasıflandırdı. Bu doğrudur. Ancak kendileri de, İsrail’e dur diyebilmek için harekete geçen başka devletlerin yaptıkları silahlı müdahaleleri, topraklarında barındırdığı üs ve tesislerle etkisiz hale getirilmesini sağlıyor. Bu üs ve tesisleri kapatmanın kendilerinin inisiyatifinde olduğunu birçok kere açıkladığı halde, halen kapatmış değildir. Böylece açıkça katil İsrail’i koruyup kollamış oluyor. Bu duruma göre kendileri ikiyüzlü sayılmaz mı?” diyerek şecaati fecaate çevirebilirdi. Bereket ki nezaket gösterdi de, bunu yapmadı. Mesela Lübnan temsilcisinin söz alıp:

“Sayın Tayyip Erdoğan İsrail’e destek veren ülkeleri yerden yere vurdu. Bu doğrudur. Ancak kendileri İsrail’in hem elektrik, hem de petrol olarak enerjisini kesintisiz temin ediyor. Ölüm kusan uçak ve tanklarının yakıtını topraklarından geçirip taşıyor. Ama kendileri burada bunları söylemiyor” diyerek şecaati fecaate çevirebilirdi. Bereket ki bunu yapmadı. Latin Amerika ülkelerinden birisi mesela Bolivya temsilcisi söz alıp:

“Sayın Tayyip Erdoğan burada İsrail’e destek veren ülkeler hakkında çok ileri sözler sarf etti. Hepsi doğrudur. Ancak kendileri ta başından beri; kara, hava ve deniz yolu ile İsrail’in levazım ve istihkâm malzemelerinin ikmalini yaptı. Herkes gibi biz de biliyoruz ki, bunu ticaret adı altında yaptı. Burada kendileri son aylarda ticareti durdurarak İsrail saldırganlığına karşı büyük bir iş yapmış gibi ifadeler kullandı. Bu durum, ticareti tam gaz devam ettirdiği önceki 7-8 ay boyunca katili desteklediği anlamına gelmez mi? Görüyoruz ki, halen en üst düzeyden diplomatik desteklerini sürdürüyor. Bunlar Sayın Erdoğan’ın doğru söylemediğini göstermez mi?” diyerek şecaati fecaate çevirebilirdi. Bereket ki bunu yapmadı. Mesela Güney Afrika temsilcisi söz alıp:

“Sayın Tayyip Erdoğan bizim ta katliamlara başladığında İsrail’i Uluslararası Adalet Divanı’na yaptığımız şikâyet için müdahillik başvurusu yaptıklarını büyük bir maharet olarak söyledi. Ama bizi 10 ay boyunca yapayalnız bıraktı. Bilgi ve belgeleri bizimle paylaşmadı. Son ayda bir başvuru yaptı. Bunu neden yaptığını da izah etmesini bekliyoruz” deyip şecaati fecaate çevirebilirdi. Ama bereket ki bunu yapmadı.

Bereket ki, Yemen, Suriye, Irak, Libya gibi devletler Sayın Tayyip Erdoğan’a cevap vermediler. Her birinin ellerinde fecaat olabilecek bilgileri mutlaka vardı.

Bereket ki böyle bir şey olmadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM konuşması tam bir şecaat örneği idi. Bereket ki bu konuşmayı birileri eşeleyip deşeleyip fecaate dönüştürmeye teşebbüs etmedi. Geleceğin tarihçileri bu şecaatli konuşmayı değerlendirirken bu durumları da not edeceklerdir.

Şurasını da iyi bilmeli ki, katil ve terörist İsrail’i durdurmak için, ne ABD’den, ne BM’den, ne AB’den ne de NATO’dan sadra şifa bir çözüm gelmeyecektir. Çünkü asıl nifak ve fitnenin kaynağı zaten bu kuruluşlardır.

Çözümün ancak İslam Birliği’nde olduğunu asla unutmamak gerekir.

  BİRLEŞİN

 Filistin’e çullandı bunca vahşi sırtlan,

Parçalarını koparır gibi bir leşin.

Çare İslam Birliği’nde ey Müslüman,

Kalkın ayağa da, kucaklaşıp birleşin!

 Ekrem Şama