ÖĞRENCİLERE İSTİSMAR 

Sorunlarla dolu yeni bir akademik yılın daha başlıyor olduğu günlerdeyiz. 

Öğrencilerin üniversite eğitimi almak için YKS ile başlayan ölçme ve değerlendirme sınavları geride kalmış; başarılı olanlar ilgili fakültelere kayıtlarını yaptırmış olsa da; görülüyor ki, onlar için asıl sınav bundan sonra başlayacak.

Öyle ki; devamında olacak olan süreç, öğrencilerin evvelce girdikleri tüm akademik sınavlardan daha zorlu ve çetin olacak.

Özellikle bulundukları şehrin dışındaki bir üniversitede öğrenim görecek olanların hayat ile ilgili önemli dersler alacakları ve ekonomik sorunlar ile baş başa kalarak -bırakılarak- ömürlerinin en güzel yıllarının burunlarından fitil fitil getirileceği günlerle tanışmış olacaklar.

Bir nevi üniversite kapısından içeri adım atar atmaz, çileli bir hayat yolculuğunun da stajyerliğini yaşayacaklar. 

Öğrenci olmanın bedelini özellikle metropol şehirlerde okuyan öğrenciler misliyle ödüyor.

Asgarî ücretle geçinen bir ailenin bu şartlarda çocuk okutması neredeyse imkânsız...

Öğrencileri kemirme ve sömürme sistemi:

KYK bursu öğrencinin bir haftalık yemek ücretini dahi karşılamazken, yurtlara başvurusu kabul olmayan öğrenciler, emlak sektörü denen vahşi ve fırsatçı karaborsacıların tuzağına -insafsızlığına- itilmektedir.

Bu durumun kendileri için uygun bir çıkar ortamı oluşturduğunu bilen özel yurt sektörü de bir odalık barınma ücretlerini kira fiyatlarıyla yarıştırıyor. 

Gelin bir hesap yapalım: En kötü 1+1 daire 20 bin... Onlar da barınaktan beter... Zemin kat ve yarı rutubetli....

Emlak komisyonu, depozito, kira 60 bin TL. civarında... Bu en mütevazi fiyat... İki kira, depozito veya bir yıllık peşin kira isteyenler ise cabası... Faturaları daha işin içine katmıyoruz...

Barınma olanaklarına uygun koşullarda erişemeyen öğrencilerin sefaleti öyle anlatılır gibi değil... Öğrenim süresi boyunca barınma gibi temel bir ihtiyacın kıskacına giren öğrencinin ruhsal ve mental bakımdan sağlıklı kalabilmesi mümkün mü?

Bu öğrencilerin akademik ve bilimsel bir ilerleme sağlayabilmesi bakımından sınavlarına ders dışı başkaca endişelerin bulaşmaması için devletin bu sorunu mutlak biçimde ivedi olarak çözmek gibi bir görevi vardır. 

Sosyal devlet olgusu işte tam da buradaki sorunun giderilmesinde kendisini somut olarak göstermeli; öğrencileri özel yurt, pansiyon ve emlak sektörünün istismarından çekip kurtarmalıdır. 

Bu istismar bitirilmediğinde, psikolojik baskı altındaki bu çocukların bozulacak olan öğrenme konsantrasyonu ile başarı sağlamaları oldukça zorlaşacaktır. Ve de ülkemizin geleceğini emanet edeceğimiz bu çocuklardan ülke yararına faydalı işler yapabileceklerini beklemek fazla iyimser bir bakış olacaktır.

Bu ülkede öğrenci olmak bu kadar zor olmamalı... Defalarca yazdım; her fırsatta ifade ettim. Altını kalın kırmızı kalemle çizerek söylüyorum: Öğrenciye yatırım yapmayan devlet yetkilileri ülkenin istikbalini tehlikeye atar. 

Öğrencinin gönlüne giremeyen siyasi liderler de büyük bir kitlenin potansiyel gücünü kaybederler.

Canım ülkemde, göz bebeğimiz, âtimizin umudu gençlerimize kulak vermek, omuz vermek, destek vermek, el uzatarak sahip çıkmak ilgili kurumların boyun borcudur.

Sahip çıkılmayan ve desteklenmeyen gençlere fırsatçı kişiler sahip çıktığı zaman, bu ülkede kirli emelleri olanların istediği ortam oluşmuş demektir.   Darbeler tarihimiz biraz da sahipsiz bırakılan genç kuşakların karanlık odaklar eliyle sahneye sokulduğu gerçeğini akılda tutmalı; devlete, ülkeye düşman eden bir zihniyete iki kuruş için evlatları yem etmemeliyiz. 

Hele ki kız evlatlarımıza yazık değil mi?

Herkesin gücü çocuğuna sahip çıkmaya ve okutmaya yetmiyor. Evladının başında olamıyor, gereğince sahip çıkamıyor. 

Bunun acı bilançolarını ödenen bedeller ile daha yakın geçmişte yaşamadık mı? Anadolu'dan gelen taşralı yoksul ailelerin umut bağladıkları evlatlarını kendi menfaatleri için canlı bomba gibi yem olarak kullanmadılar mı?

Kronikleşme yolundaki bu sorunun kalıcı şekilde çözümü için devlet; master bir plan hazırlamalı,

konunun uzmanlarından oluşacak kurumsal bir yapı ile çözüm odaklı sahici projeler üretmeli ve daha fazla vakit kaybetmeden de ciddi bir reform anlayışı ile bunları acil olarak uygulamaya sokmalıdır.

"İnsan yaşat ki, Devlet yaşasın” sözü fiilde kıymetlidir. Ülkenin aydınlığı evlatlarımızı karanlıkta bırakmayalım.