İktidar Değişmeli
2023 Seçimleri için sona doğru yaklaştık. Ülkemiz için değişime ve hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Ne yazık ki demokratik siyaset beklentimiz başka seçimlere kaldı. Bu seçimde de demokratik rekabet yerine ideolojik yarış tercih edildi. Ayırımcılık ve ötekileştirme söylemleri artarak devam ediyor.
Yirmi yıllık Erdoğan iktidarında demokrasiden payımıza düşen; partilerin ittifakı ve sandık demokrasisi oldu. Hiç yoktansa değişim için bu da önemlidir.
Çekişmeli ve kaybedeni olmayan ideolojik yarış, kuşkusuz Cumhur ve Millet ittifakı arasında yaşanmaktadır.
Çünkü Cumhur ve Millet İttifakı demokrasi için değil, “milliyetçilik” sınavı için yarışmaktadır. İki ittifakın baş aktörleri de “taze kan” olarak “köhnemiş-bayat” milliyetçilikle toplumu zehirlemeye çalışmaktadır.
İki durumda da kazanacak olan demokrasi veya sağduyu değil, ayırımcı milliyetçilik olacaktır.
Esas olarak toplumda da milliyetçiliğe teslim olmuş bir ruh hali görüyorum. Aktörlerden hangisinin kazanacağına değil, hangisinin kaybetmesi gerektiğine odaklanmıştır.
Çoğunluk; hamasi milliyetçiliğin büyük aktörü Erdoğan’ın kaybetmesi gerektiğine inanmaktadır.
Milli hamaset ile kendinden geçmiş toplumsal çoğunluk, artık yeni bir heyecanı yaşamak istiyor. Erdoğan-Bahçeli milliyetçiliğinden ve hamasi siyasetlerinden artık yoruldu.
Zira, “Tek Adam” sisteminin ve ceberut yönetimin sadece toplumsal hayatı değil, ülkenin geleceğini de olumsuz olarak tehdit ettiğini düşünmektedir. Demokrasi arayışı yerine yenilenmiş bir milliyetçi siyasete boyun eğmiş durumdadır.
Millet İttifakının siyasi stratejisi de bunun üzerinden kurgulanmış olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca Toplum, iktidarın israf ve yolsuzluğunun, yoksulluğa paralel olarak arttığının da farkına varmıştır.
Toplum yoksullaştıkça iktidar yanlıları zenginleşiyor. Talan ve yağma hız kesmiyor.
Bu duruma adaletsizlik, hukuksuzluk, keyfilik, dinbazlık da eklenince korku ve umutsuzluk daha da artmaktadır.
Bu nedenle kimin kazanacağı değil, kimin kaybedeceği önemli hale gelmiştir.
Daha açık belirtmek gerekirse çoğunluk, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanması için değil, R.T.Erdoğan’ın kaybetmesi için oy kullanılacaktır.
Kılıçdaroğlu’na verilecek oylar da sorunların çözümü için olmayacak, ülkenin normalleşmesi ve kurumların işlemesi için olacaktır.
Gerçekten de devlet kurumları ve siyasal sistem tamamıyla çökmüştür.
Toplumsal ahlak dejenere olmuş, hukuk güvencesi kalmamıştır.
Uluslararası itibar ise sıfırlanmıştır.
Ekonomiye gelince, kriz olmaktan çıkmış felakete dönüşmüştür. Başka ülkelerin %1-2 faiz ile temin ettikleri krediyi Türkiye %10-%11 ile ancak temin edebiliyor.
Bütçe ve Dış Ticaret açığı ile Merkez Bankası rezervinin ekside olması ekonomik krizin derinliğini göstermek bakımından yeterlidir.
Kaynaklar tüketilmekte, ulusal ve uluslararası tefeciler tarafından yağmalanmaktadır. Türkiye’nin artık talan ve yağma ekonomisine DUR deme vakti çoktan geçmiştir.
Başka gerekçeler de ilave edilince değişim artık bir tercih değil, bir zorunluluktur.
Bu durumda ERDOĞAN Dönemi artık kapanacak ancak yeni dönem için belirsizlik de devam edecektir.
Yani KILIÇDAROĞLU ve Millet İttifakı rüzgârı estiği için değil, Erdoğan rüzgârı kesildiği için Cumhur İttifakı kalkış yapamayacaktır.
Kanaatime göre Erdoğan’ın seçim stratejisi de kazanmaktan daha çok seçim sonrası anahtar rolünü kapmaya yöneliktir. Attığı her adımı ve yapacağı her hamleyi buna göre geliştirdiğini düşünüyorum.
Muhtemelen amacı; İttifak marifetiyle parlamentoya taşıyacağı militarist partilerle Meclis çalışmalarını tıkayarak Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’yi kendisi ve partisiyle iş birliğine mecbur bırakmaktır.
Her ikisi de “ödün” vermekte ve manevra yapmakta usta politikacılar olduğuna göre bu ihtimali yok saymak doğru değildir.
İYİ Parti’nin de buna çanak tutması mümkündür.
Umarım yeni dönemde, parlamentoda yapılacak iş birliği geçmişin kirli ilişkilerine “fasa-fiso” deyip “aklama ve paklama” için değil, ülkenin yararı için olacaktır.
Her şeye rağmen değişime ve yenilenmeye ihtiyacımız var.
İstikrar değişim ve demokraside uzlaşmakla mümkündür.
Abdulbaki Erdoğmuş