İslam Güzel Ahlaktır
İnsan, ahlakıyla ‘’insan ‘’olur. Ahlak ölçüleri mahlûkat içinde yalnızca insan içindir. Bu sebeple ahlaki
olgunluktan mahrum biri, sureten insan gözükse de, hakikatte nice mahlûkattan daha aşağı duruma
düşerek ömrünü ziyan etmiş, haysiyet ve şerefini yitirmiş demektir.
İnsanı insan yapan, onu asli cevheriyle tanıştıran ve neticede eşref-i mahlûkat yani ‘’varlıkların en
şereflisi ‘’vasfına erdiren sır; ruhlara hayranlık veren ‘’güzel ahlak’’tır.
İnsanı, varlık âleminde önemli ve anlamlı kılan husus; eşya, tabiat ve kâinatla ilişkisinde üstün
özelliklere sahip bir varlık olarak yaratılış amacının gereklerini yerine getirme sorumluluğudur. Bu
bağlamda insana rehberlik eden ve ideal davranışı belirleyen en büyük imkân ise, vahiy ve onu hayata
taşıyan peygamberlerdir. Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed ‘in rehberliğinde hayata bütünlüklü bir
değerler dünyası içersinde bakabilmeyi öğrenerek güzel ahlaka dayalı bir hayat inşa edebilmektedir.
Güzel ahlakın temeli ise her hususta ‘’edeb’’e riayettir. Edep, insanlığımızın tescilidir. Mü’minin gönül
dokusuna güzelce nüfuz etmesi ve hayatının her safhasında hissedilmesi icap eder. Bu hal, aynı
zamanda imanın kemalinin de alametidir.
H.z Mevlana Celaleddin-i Rumi ne güzel buyurmuştur:
‘’Aklım, kalbime ;’’iman nedir?’’ diye sordu. Kalbim ise aklımın
Kulağına eğilerek dedi ki: ‘’iman, edepten ibarettir!’’
Dolayısıyla, peygamber varisi âlim ve ariflerin her hal ve davranışı da bizler için güzel ahlak talimidir.
Nice maneviyat büyükleri tasavvufu,’’güzel ahlak ve edepten ibaret’’görmüşlerdir.
Tasavvufun ilk dersinin de ‘’incitmemek’’, ve son dersinin de ‘’incinmemek’’olduğunu ifade
buyurmuşlardır.
Hak dostları, Hazret-i Peygamber ‘i ve ashabını görme şerefine nail olamayanlar için örnek alınacak
zirve şahsiyetlerdir. Onlar, zühd ve takva yolunda kalben merhaleler kat ederek davranış
mükemmelliğine ulaşmış, idrak ve ihatalarını her iki cihan ufkuna genişleterek iman lezzetine ve
duygu derinliğine kavuşmuşturlar.
Müslüman olarak en değerli ziynetimiz olan güzel ahlak, hayatın merkezine alındığında, Kur’an ve
sünnetin hedeflediği erdemli ve faziletli toplum ortaya çıkmış; bu idealden uzaklaşıldığında ise iyilik
yeryüzünde zayıflamış ve kötülük hâkim güç haline gelmiştir. Bugün, İslam âlemi de dâhil olmak
üzere, yeryüzünde yaşanan ahlaki erozyon, kaybedilen huzur ve güven, insanlığın kanayan yaralarının
merhemi olan güzel ahlak değerinden uzaklaşmanın tabii sonucudur. Bu sebeple, bütün insanlık için
daha güzel bir gelecek adına atılması gereken en önemli adım, bireysel, toplumsal ve küresel boyutta
bir ahlak inşasıdır.
SEN ELBETTE YÜCE AHLAK ÜZERESİN(Kalem Suresi,4)