İstismarcıları Tanıyalım

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde buyuruyor ki;

Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Hiçbir babanın çocuğuna hiçbir yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı günden korkun! Şüphesiz Allah'ın va'di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytan da Allah hakkında sizi aldatmasın. (Lokmân Sûresi, 31/33)

Hz. Peygamber (s.a.s.), İslam dinini tebliğ ettiği süreçte üç tür insan tipiyle karşılaşmıştır.                                                                                                         Bunlardan birincisi, onun getirdiği vahye inanan ve samimi bir şekilde onun çizdiği yolda yürümeye çalışan müminler.                                                                                                                                             

İkincisi, vahyi inkâr ederek ona açıktan cephe alan ve düşmanca tavır sergileyen kafirler.

Üçüncüsü, vahyi gerçekte kabul etmediği halde zahirde kabul eden ve İslam toplumunu içeriden yıkma amacı güden münafıklar.

Hz. Muhammet (s.a.s.) bu üç insan tipiyle farklı ilişki biçimleri geliştirmiştir.

Asr-ı saadetten günümüze kadar var olan ve olmaya devam edecek olan bu üç insan tipinden münafıkların teşhis edilmesi, İslam toplumlarının selameti açısından elzemdir. Çünkü bunlar dost gözüken sinsi düşmanlardır.

Bunun için Kur’an-ı Kerim’in münafıklarla ilgili ayetlerine ve siyer ve hadis kaynaklarında Hz. Peygamber’in (s.a.s.) onlarla mücadelesine iyi bakmak gerekir. Söz konusu ayetlere ve asr-ı saadette yaşanan olaylara topluca bakıldığında münafıkların temel amacının,

*Vahyi küçümsemek,

* Hz. Peygamber’in otoritesini sarsmak, 

*  Müslümanları birbirine düşürmek, 

*   Düşmanla iş birliği yaparak Müslümanların mağlup olmasına çalışmak,  

*   Hz. Peygamber’in şahsı ve ailesiyle ilgili iftiralar atmak ve daha türlü desiselere başvurmak suretiyle İslam toplumunu içerden çökertmek olduğu açık bir şekilde görülür.                                                                                                                                                                              

İslam tarihinin şahit olduğu nifak hareketlerinde din, daima bir istismar aracı olarak kullanılmış ve münafıklar kirli emellerini gerçekleştirmek için dini tahrif ve tahripten geri durmamışlardır. Dolayısıyla her nifak hareketinin, aynı zamanda “dini metinleri tahrif” ve “İslam toplumlarını içeriden tahrip” hareketi olduğunu söyleyebiliriz.

İslam tarihi bize göstermiştir ki; Müslümanların zaafa düşmesi ve sahip oldukları devletlerin yıkılması, harici düşmanlar sebebiyle olmamış, Müslümanları birbirine düşürerek fitne ortamı yaratan dâhili düşmanların hile ve desiseleriyle olmuştur.

Münafıkların ikiyüzlü karakteri, sinsi ve göstermelik tavırları onlarla mücadeleyi zorlaştırmaktadır. Dolaysıyla bu mücadeleyi sağlıklı bir şekilde yürütebilmek için nifak hareketlerinin temel karakteristik özelliklerini çok net bir şekilde tespit ve tahlil etmemiz gerekmektedir. Aksi takdirde bu sinsi düşmanla mücadelede başarılı olunması çok zordur.

Din İstismarcılarının Karakteristik Özellikleri

a. Amaçları Allah’ın rızasını kazanmak değildir

Malumdur ki, bir Müslüman için en yüce gaye, Allah’ın rızasına nail olmaktır. Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de bu gerçeğe şöyle işaret etmiştir:

“Allah mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, ebedi olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler vadetti. Allah'ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır.” (Tevbe Sûresi, 9/72 )

Ancak din istismarcıları için böyle bir maksat yoktur. Onların bütün gayeleri ya şahsî menfaatlerini temin ya da İslam’ı yanlış anlatmak ve İslam’a aykırı işler yapmak suretiyle Müslümanlar arasına nifak ve ayrılık sokmaktır.

b. Dünyevî kazanımları önemserler

Uhrevî kaygıları olmayan din istismarcıları dünyevi kazanımları önemserler ve gayretleri tamamen bunlaradır. Bu kazanımları elde etmek için meşru-gayrimeşru her türlü yol ve yönteme başvurmaktan geri durmazlar. Müslümanlarla beraber hareket etmezler. Aslında bu tutum bizlere yabancı değildir. Zira Medine’deki münafıklar da aynı hareket tarzını benimsemişlerdir. 

c. Camiye alternatif çekim merkezleri oluştururlar

Müslümanları camilerden uzaklaştırıp kendi cazibe merkezlerine çekmeye çalışırlar.

d. Ayet ve Hadisleri kendi batıl anlayışları doğrultusunda tevil ederek istismar ederler

Tarih boyunca dini tahrip etmek isteyen kişi veya gruplar, farklı amaçlarla ayet ve hadisleri istismar etmişlerdir. Dünyevi birtakım menfaatler elde etmek için ayet ve hadisleri istismar edenler hakkında sevgili peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“Dini dünyaya alet eden insan ne kötüdür! Arzu ve isteklerinin kendisini saptırdığı insan ne kötüdür!” 

e. Hakikatin kendi tekellerinde olduğunu iddia ederler

Bu konudaki temel sloganları “Ya bizden olursun ya da cehennemlik.”

Din istismarcılarının karakteristik özelliklerini çoğaltmak mümkündür. Müslümanlar olarak yaşadığımız çağın belki de en büyük imtihanı, dini ihya davasıyla ortaya çıkan din istismarcılarının suret-i haktan görünen batıl fikirleridir.

Bu istismarcılar sadece dini çevrelerden çıkmıyor. Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti devletine sahip çıktıkları iddiasının arkasına sığınan güya vatanperver, aydın, ilerici, çağdaş görünümlü din istismarcıları diğerlerini katbekat geçtiler. Kurgulanmış yutup videoları, yayınlanan bildirgelerle etki alanlarını genişletmeye çalışıyorlar. Her iki istismarcılara karşı uyanık olmak gerekmektedir. Meydanı onlara bırakırsak Allah korusun ortalıkta ne din ne iman kalacak. Bu aziz vatan topraklarında ateist, agnostik, deist, feminist…Vb. akımların temsilcileri cirit atacaklar.

Fahri SAĞLIK

Emekli Müftü