Kütüphanenin Yalnızlığı
Tarihi bir şehrin en göbeğinde güzel bir kütüphane hayal edin; ulaşımın kolay olduğu, görüntüsüyle heybetli duran bir yapı.
Ancak içindeki manzara, hayalini kurduğumuz gibi değil!
Raflarındaki kitapların düzensizliği, yıpranmışlığı ve azlığı, bu güzel mekânın göz ardı edilmemesi gereken bir sorunla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Evet, Bursa’nın Setbaşı’ndaki, Şehir Kütüphanesi…
Kütüphaneyi dolaşırken, ilk göze çarpan rafların düzensizliği. Zaten az sayıdaki kitaplar da, eskimiş raflarda belirsiz bir sırayla duruyor. Bazıları; “ben burada ne arıyorum” der gibi…
Çoğu yıpranmış durumda.
Bu manzara, ders çalışmak için, sınavlara hazırlanmak için ya da kitaplarla dost olmak için gelen öğrencileri, okuryazarları adeta uzaklaştırıyor.
Mesele kütüphanenin binasını yapmakta değil!
İş o ki; yapılan kütüphanenin içini kitapla, okurla dolup taşmasını sağlamakta.
Elbette kitapların azlığı, yıpranmışlığı binayı yapanın kusuru değil. Eksiklik, o binanın içini doldurmak için koşarcasına kitap bağışlamayan bizlerde.
Evimizin kitaplıklarına, kolilerine bakalım; mutlaka artık elinize almayacağınız çok sayıda kitap vardır. “İşe yarar, yaramaz” demeden, bu kitapları kütüphanelere bağışlamalıyız.
Böyle olmalı ki, kütüphanelerin içi kitaplarla dolsun, kitaba erişemeyen gençlerimize fırsat eşitliği sağlayalım.
Böyle olmalı ki, aydınlığın mekânlarını yalnızlıktan kurtaralım.