Lealleküm Tettegun
Özlemle beklediğimiz kutlu zaman dilimine kavuşmanın mutluluğu içerisindeyiz. Yüce Allah dualarımızı kabul ederek bizleri rahmet, mağfiret ve kurtuluş ayına kavuşturdu. Hamdolsun, şükürler olsun kavuşturana.
Rahmet, mağfiret ve kurtuluş ayının hayırların fethine şerlerin def’ine, çektiğimiz sıkıntı ve üzüntülerin bir an önce son bulmasına özellikle mağdur ve mazlum Filistinli kardeşlerimizin acılarının dinmesine vesile olsun.
Hoş geldin ey Şehr-i Ramazan, Hoş geldin Kur’an ve oruç ayı. Hoş geldin mağfiret ve bereket ayı. Hoş geldin gözümüzün nuru, gönlümüzün süruru.
Yeryüzünde her şeyin bir yaratılış gayesi olduğu gibi insanın da bir yaratılış gayesi vardır. Bu gaye, hak ve adaleti tesis etmektir. İbadetlerimiz, bu gayenin gerçekleşmesi ve iradelerimizi, bu uğurda eğitmek için vardır. Namazdan zekâta, hacdan oruca bütün ibadetler bir taraftan toplum düzeninin oluşmasına katkıda bulunurken, öbür taraftan ferdin iradesini eğitime tabi tutar. İbadetle eğitilmeyen iradeler önce heva ve heveslerin, şeytanın, sonra da başka insanların esiri olmaya mahkumdur.
Ramazan, Sevgili Peygamberimizin Medine’ye hicret edişinin ikinci yılından bugüne kadar kesintisiz olarak İslâm coğrafyasının her tarafında, her yıl idrak edilen, bir aylık ilahi bir medeniyet okuludur. Her okulun olduğu gibi Ramazan okulunun da bir gayesi bir program ve müfredatı vardır.
Ramazan okulunun gayesi, orucun farz kılındığını bildiren ayetin devamında geçen "lealleküm tettegun" ifadesinde açıklanmıştır. Bu ifade, "korunmanız için" diye tercüme edildiği gibi "arınmanız için" diye de tercüme edilmektedir.
Hz. Peygamber, bir hadisinde “Ramazan ayına erişip de günahlarından arınmadan Ramazan’ı terk eden insana yazıklar olsun” buyurmuştur. Bir başka rivayette “yazıklar olsun” ifadesini, Cebrail (as) kullanmış, Hz. Peygamber de buna âmin demiştir.
Burada bir sitem vardır. Bir insan, Ramazan’a eriştiği halde arınmadan Ramazan'ı terk ederse ona yazıklar olsun. Çünkü bu, arınmaya direnmektir. Yeryüzündeki en büyük kötülüklerden biri arınmaya direnmektir. Arınmaya direnmek, aslında yüreğini güzelliklere kapatmak, olaylara at gözlüğü ile bakıp sağını solunu, önünü arkasını görememek demektir.
Ramazan güzelliklerle dopdolu geliyor ki; bunlar, rahmettir, mağfirettir, arınmadır, takvadır. Giderken de yine dolu olarak gitmelidir. Ramazan "kavurucu ateş" demektir. Müslüman Ramazanda günahlarını bu ateşte yakmalıdır ki Ramazan giderken bu günahları da alıp götürsün, yakıp kül etsin.
Değerli okurlarım;
Ramazan, oruç, hürriyet ve hür irade birlikte ele alınması gereken kavramlardır. İrade, insanı diğer canlılardan ayıran en temel faktördür. İnsanı insan yapan iradesidir. Ancak, insanda en çok müdahalelere maruz kalan da yine iradedir. İrade bu müdahalelerle ya zayıf düşer esir olur ya da kudretle birleşir hâkim olur. İrade vardır bütün dünyaya yön verir; irade vardır basit bir duyguya, çıkara esir olur. Oruç ibadeti, insan hürriyeti ile çok ilişkili bir ibadettir. Doğuştan veya sonradan elde ettiği bütün haklara sahip olan kimseye hür denilir ki, hürriyetin bu türüne medeni hürriyet denir. Siyasi hürriyet de bu türle ilgilidir. Birde ahlaki ve vicdani hürriyet vardır ki, bu irade hürriyeti demektir. İnsanın, nefsinin isteklerine boyun eğmemesi anlamındaki hürriyettir. Fikir ve vicdan hürriyeti ile akli hürriyet de irade hürriyetine dahildir.
İslam literatüründe hürriyetin bambaşka bir anlamı daha vardır. Hürriyet kişinin aklına gelen her şeyi yapabilmesi demek değildir. Hürriyet başıboşluk sorumsuzluk demek değildir. İnsanın, sadece başkasının emir ve direktiflerine göre yaşamasından kurtulması demek te değildir. Uykusunu rahatlıkla bölebilen, yeme-içme gibi en tabii arzularına belirli zamanlarda gem vurabilen bir insan, kendi hürriyeti adına çok daha aktif hareket edebilir. Açlık ve susuzluğu gidermek gibi şeyler insanın en tabii haklarıdır. Ancak bazen insanlar, bu haklarına sahip olmak için kendilerini insan yapan tüm değerleri feda edebiliyor, hatta en büyük kıymeti haiz hürriyetten bile vazgeçebiliyor. İslâm'ın insana kazandırmak istediği asıl hürriyet, -elbette başkalarının, egemenliğinden, hegemonyasından kurtulmak, özgür olmak da çok önemlidir ama- öncelikle insanın kendi heva heves ve değersiz arzularına kul ve köle olmaktan kurtulması anlamındaki hürriyettir. Bu açıdan bakıldığında İslâm'ın bütün ibadetlerinin gayesinde bu hürriyeti kazandırma amacı vardır. Ama bu hürriyet, oruçta daha fazladır. Çünkü, oruç ibadetinde hayatın bir parçası olan, olmazsa olmaz olan yeme-içme gibi insanın en tabii ihtiyaçlarını bir müddet askıya almak vardır. Yani burada insanın "Ben Yaratıcımın bu noktadaki emrine uyuyorum" deyip yeme-içmeyi kesebilmesi insana apayrı bir hürriyet kazandırmaktadır. İrade hürriyeti ile oruç ibadeti arasındaki ilişkiyi iyi kavrayıp değerlendirmemiz gerekir. Onun için Ramazan mektebinin gayesini çok iyi anlamak lazımdır. Oruç ibadetinin asıl gayesi; insana, eğitilmiş ve kendi beşerî arzularının tahakkümünden kurtulmuş hür bir irade kazandırmaktır.
İnşallah önümüzdeki hafta bu ve benzeri kazanımları gerçekleştirebilmemiz için Ramazan’ın bir hürriyet ve medeniyet okulu olduğunu anlatmaya çalışacağım. Herkesin mübarek Ramazan Ayı’nı kutluyor, arınmamıza vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
Fahri SAĞLIK
Emekli Müftü