O Garip HAL…
Katıldığım İkinci Yılında OHAL'in Toplumsal Maaliyetleri Raporu Değerlendirilmesi Paneli' nden gözlemlerimi yazma fırsatını ancak buluyorum. Panele haberci kimliğimin ötesinde sadece bir insan olarak katıldığımın altını çizmem gerek. Ayrıca KHK lıda değilim. Bir acıyı paylaşmak için illaki onu yaşamış olmak gerekmediğine inananlardanım.
“Duygudaşlık “ canlılara ait bir haslettir. Canlılara diyorum çünkü öyle hayvanlar var ki insanlardan çok daha iyi empati yapabiliyor. Eminim bu konuda çok video izlemişsinizdir son zamanlarda. Birbirine destek olan farklı türlerde canlıların videolarından bahsediyorum. Keşke sadece izleyip geçmesek, ders de çıkarabilsek o videolardan.
Özge olanı, öze, özümüze işleyebilsek…
Gelelim asıl konumuz KHK mağdurlarına. Panele gitmeden önce de konu hakkında bilgim vardı. Fakat birbirinden tamamen farklı ideolojide, inanışta ve düşüncede olan akademisyenlerin somut rakamlarla ortaya koyduğu bilgilerden çok etkilendim. Yalnız asıl beni sarsan, orada konuşan mağdurların acılarına bizzat dokunabilmekti. Bir şeyler okuduğumuzda ne kadar etkilenirsek etkilenelim acıya canlı olarak şahitlik etmek çok daha can yakıcı.
Uğradıkları haksızlığın ıstırabından feveran eden insanların her birine tek tek sarılarak “ geçecek” demek istedim. Geçecek er ya da geç … Orada ya da burada, eden ettiğini bulacak, adalet mutlaka tecelli edecek demek istedim. Fakat onların duymak istedikleri çok daha somut çözümlerdi haklı olarak. O yüzden sustum ve somut bir çaba adına yapabildiğim en iyi şeyi, yazmayı ve konudan habersiz olanlara duyurabilmeyi seçtim.
Dünya tarihini bütünce şöyle bir gözden geçirseniz aslında olup bitenin düz bir mantıkla en basit haliyle "Hak ve Batıl'ın" mücadelesi olduğunu göreceksiniz. Haklı olmanın mutlu olmaya yetmediği bir yerde yaşıyoruz. Hatta tam aksine haklılar daima üzülen taraf olmuştur.
Çünkü dünya; güçlü olmayı, haklı olmaktan daha çok önemseyen insanların, dünyasıdır.
Kanun Hükmünde Kararname ile kusurlarının, hatalarının veya suçlarının dahi ne olduğunu bilmeksizin birçoğunun yargı süreçleri dahi olmaksızın, kendilerini bir anda yıllarca emek harcadıkları, üzerine planlar yaptıkları, hayaller kurdukları, hatta ortaya canlarını koydukları mesleklerinden atıldıklarını öğrendiler. Bu bile büyük bir acı iken çok daha fazlasını yaşayanlar oldu. Neden olduğunu bir türlü kavrayamadıkları, (kavranacak gibi olmadığından) bir şekilde evlatlarını, eşlerini, anne ve/veya babalarını, kardeşlerini, defalarca ağırlaştırılmış müebbet cezaları ile cezaevinde bıraktılar.
Öyle ki; Mahkemeleri izleyenlerin çok daha iyi bildiği tuhaf ve mesnetsiz iddialar, ne dediğini bilmeyen sözde tanıklar, saçma sapan gerçek dışı uydurulmuş olduğu aşikar hikayelerle hapse atıldılar. Üstelik normal bir yargılama süreci de değildi yaşadıkları.
OHAL denilen Olağanüstü Hal adı altında, olağan dışını oldurdukları bir garip hal… Kıyım yapmaya karar verip o karara bahane aradıkları bir hal…Fişledikleri insanları, güce olan aşklarına kurban ettikleri bir hal… Gözdağı, susturucu, illegal ve keyfi bir hal… O HAL…
Geriye kalanlar, işlerine devam edenler, dışarıda gezenler, ucu onlara dokunmamışlara da abartılı söylemlerle anlattılar O garip HAL’i ki iyice toplumdan izole olsunlar, korunmasınlar, savunulmasınlar, tecrit edilsinler…
Acayip bir düşmanlık! acayip bir kin! Neyin kini desem inanın herkesin kendince bir düşmanlığı çıkacak FETÖ denen oluşuma.
Bu arada tutuklanan veya KHK ile işlerinden uzaklaştırılanların herhangi bir terör örgütüyle organik bağları ispatlanmış değil sadece iddia edilen üzerine yürütülen bir KAN davası var ortada…
Evet aynen bir KAN davası kadar körü körüne ve haksız yere yürütülen O garip HAL…
Kimisi Ergenekon’un, kimisi Balyoz’un, kimisi 12 Eylül’ün, kimisi 28 Şubat’ın kimisi, hileli KPSS nin herkes bir şeyin intikamını almaya çalıştı onlardan. Oysa Yüce Allah Maide Suresi 8. Ayette demişti ki
“Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.”
Şu an içeride yüzlerce çocuklu kadın var. Hamileler, hastalar ve yaşlılar var. Dışardaki KHK lıları da sayınca 500 Bin gibi bir rakamdan bahsediliyor. Allah aşkına siz 500 Bin teröristi olan bir örgüt duydunuz mu? Siz hiç hamile çocuklu terörist gördünüz mü?
Ve sizce bu insanlar gerçekten 1 5 Temmuz kalkışmasını yapmış olabilirler mi? 500 bin insan öyle bir darbeye karışsa o darbe başarıya ulaşmaz mıydı? Hepsi FETÖ’ cü mü? Gülen sempatizanı mı? Bir cemaatin sempatizanı olmak, cemaatin her yaptığının altına imza atmak demek midir? Her yaptıklarından haberdar olmak mıdır?
Siz gerçekten asker izin vermese bir tankın üzerine çıkıp onu durdurabileceğinize inanıyor musunuz? Bu kadarı Amerikan filmlerinde dahi yok!
Siz silahsız halkın, silahlı ve düzenli bir ordu ile baş edebileceğine inanıyor musunuz gerçekten?
Ya peki yıllarca onlara her istediklerini verenler! Hoca efendi diye elini ayağını öpen siyasetçiler? Devletin kapılarını ardına kadar açanlar? Onlar neden hesap vermiyor? Neden onların hesap vermesi istendiğinde isteyenler suçlanıyorlar? Sizce gerçekten hiç mi tuhaflık yok, bu olup bitenlerde?
Biliyorum Silivri soğuk ! Bu yazıdan sonra bana korkmuyor musun diyecekler? Hayır korkmuyorum!
Ölüm var diye yaşamaktan vazgeçiyor muyuz?
O insanların çoğunluğu hiçbir şey yapmaksızın hatta böyle bir yazı dahi yazmaksızın cezaevindeler. Güçlü insanlar sizin neyi yaptığınıza bakmaksızın size iftira atabilirler. İşkence edebilirler, hapsedebilirler. Oysa mücadele edersem haksızlıkla da olsa, en azından başıma bir şey geldiğinde ben bunu hak edecek ne yaptım/yapmadım deme şansım olur!
12 Eylül darbesinde 8 yaşında bir asker kızıydım canım yanmadı. Hatta iç savaş yüzünden ölen veya sakat olan arkadaşlarım olduğu için bir şekilde bitmesine sevinmiştik gerçekleri bilmeden. Gerçekleri öğrendiğimde deli dolu bir gençtim asi ve solcu. Hiçbir şekilde mağdur olmadığım halde mağdurlardan yana oldum. 28 Şubat Post-Modern darbesinde dinsiz ve apolitiktim ve yine mağdur değildim ama yine özgürlükten yanaydım baskı ve zulüm görenlerin yanındaydım.
Hiçbir zaman FETÖ ile uzaktan yakında organik in organik bağım olmadığı gibi üstelik azılı da düşmanıydım. Fakat şimdi ben yine mağdurdan yanayım!
Çünkü sistemde sadece mağdurların görüşleri değişiyor, değişmeyen tek şey ise onların insan olduğu gerçeği!
Hakkın ve ezilenin yanında olmak için onun bir canlı ve bizim insan olduğumuzdan başka bir gerçekliğe ihtiyaç yoktur.
İnsansanız şu anda yapılanlara, size dokunmadan önce ses verin! En azından araştırın, okuyun, şuurlanın! Adaletsize oy vermeyin! Ya da imanın ve insanlığın en alt seviyesi olan içinizden kalbinizden buğz edin. Eğer daha fazlasına cesaretiniz varsa elinizi taşın altına koyun!
Yoksa bir gün adalete ihtiyacınız olduğunda onu siz de bulamayacaksınız! Bugün sustuğunuz, korktuğunuz veya alkış tuttuğunuz için gelecekte mağdur siz olacaksınız!
Çünkü ilahi adalet hiç gecikmez mutlaka tecelli eder!