ÖĞRETMEN MAAŞLARI BRANŞLARA GÖRE VERİLMELİ
1923’te TBMM’de milletvekili maaşları konuşulurken dönemin Maliye Bakanı Hasan Fehmi Bey (Ataç), Mustafa Kemal’e “Paşam vekil maaşlarını düzenleyeceğiz; ne kadar verelim?” diye sormuş, Mustafa Kemal de “Öğretmen maaşlarını geçmesin!”
YIL 2023
Milletvekillerinin 2023 yılında aldıkları aylık maaş 73 bin 379 lira olarak belirlendi.
Aradan geçen bir asır boyunca, öğretmen maaşları sürekli olarak tabiri caizse kan kaybetmiştir...
PERŞEMBENİN GELİŞİ ÇARŞAMBADAN BELLİ
Bu şekilde öğretmen maaşları aşağı çekilmeye devam ederse, sanırım zamanla asgari ücret ile eşitlenecek ve maalesef en sonunda asgari ücretin de altına düşecek...
HER MESLEK STATÜSÜNÜ KORURKEN
Sağlık sektöründe doktorlar, başhekimler olsun…
Üniversitede akademisyenler, doçentler, profesörler, dekanlar olsun…
Yöneticilikte Vali Beyler, Kaymakam Beyler, il müdürleri olsun…
Ve tabi ki milletvekillerimiz…
Hayat standartlarına ve statülerine uygun şekilde maaşları artırılmış ve özellikle statülerinin korunmasına dikkat edilmiştir…
PEKİ ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNDE BU DURUM NEDEN TAM TERSİ OLMUŞTUR?
Bunun birçok nedeni var...
Başta; “Tüm öğretmenler aynı mesleği yapıyor, tüm öğretmenler aynıdır” zihniyeti...
ÖĞRETMEN MAAŞLARI BRANŞLARA GÖRE VERİLMELİ
Nasıl ki tıp, hukuk ve bilgisayar mühendislerinin üniversiteye giriş puanları yüksekse...
Ve bu meslekleri okumak zor ve meşakkatli ise...
Matematik ve fen bilimleri öğretmenliği bölümlerine girmek de yüksek puan gerektiriyor...
Ve fen bilimleri, özellikle de matematik okumak da bir o kadar meşakkatli...
Sınıf öğretmenleri…
Resim öğretmenleri…
Müzik öğretmenleri…
Beden eğitimi öğretmenleri…
Türkçe öğretmenleri…
Rehber öğretmenler…
Üniversitesiteye kaç puan ile giriyor?
Matematik ve fen bilimleri öğretmenlerinin o bölümlerde okumak için kaç puan almaları gerekiyor?
Eşit iş anlayışına göre, madem herkes aynı, neden ve niçin bir matematik öğretmeni ile bir sınıf öğretmeni farklı puanlar ile üniversiteye giriyor?
Üniversitede okurken bile, bir çok tanıdığım,kafelerde her tür kâğıt oyunu üzerine ihtisas yapıp Türkiye’nin her bir karışını avare avare gezerken, diğeri sabahlara kadar ders çalışıp ispatlarla kendini geliştiriyor…
Ve işin komik kısmı, göreve başladıklarında hepsi aynı maaşı alıyor...
Puanlar ve başarılar farklı, maaşlar aynı...
STATÜ KORUNACAKSA BUNU TEMELDEN YAPMAK ŞART
“Tüm öğretmenler aynıdır. Aynı mesleği yapıyor.” zihniyeti devam ettiği müddetçe ilime, bilime, tecrübeye, akademik kariyere önem verilmediği sürece, öğretmen maaşları zaman içinde nasıl eriye eriye asgari ücret ile hemen hemen eşit hale gelmişse, bu anlayış ile öğretmen maaşlarının asgari ücretin altına düşmesi de kaçınılmaz olacak...
Bir kişi matematik alanında okusun…
O alanda uluslararası geçerliliği sahip doktorasını tamamlasın…
20 yıllık meslek tecrübesi olsun…
Sonra, gitsin, yeni mezun, 4 yıllık beden eğitimi öğretmeni ile aynı maaşı alsın...
İyiymiş…
Sonra “Öğretmen maaşları düşük”…
Bu anlayış devam ederse, daha beteri de olur…
Öğretmen maaşı nasıl yüksek olsun ki?
Hakkaniyeti mi var?
4 yıllık lisans mezunu beden eğitimi öğretmenine devletin 34 bin lira maaş verecek hali yok...
23-24 yaşlarında yeni atanmış, mesleki deneyimi yok, tecrübe yok; öğretmen yeni olmuş, hemen hooop ver 34 bin lira maaş…
Oh ne güzel iş valla…
Kim verir ona o maaşı?
Kimse vermez...
Kim milli eğitim bakanı olursa olsun, asla vermez…
Ben milli eğitim bakanı olsam, ben de vermem.
Haketmeyene, neden ve niçin henüz haketmediği maaşı versinler?
Zaten vermesi abes kaçar. O zaman herkes gider, beden eğitimi öğretmeni olur. Kazanması kolay, okuması kolay…
Hem sonra “atama atama” diye yüz binlerce Twitt at dur...
KARİYER MESLEK KANUNU ÇIKTI
Kariyer meslek kanunundan bir şey anlayan varsa beri gelsin...
Bir şey yapılacaksa dört başı mamur yapıldığında ancak bir anlam ve değer kazanır...
Peki öğretmenlik kariyer meslek kanunu dört başı mamur tasarlanıp karşımıza mı çıktı?
Maalesef hayır...
Tabiri caizse dostlar alışverişte görsün cinsinden bir meslek kanunu oluşturuldu sanırım...
2011 yılında matematik alanında doktoramı tamamlayıp akademik kariyerimi tamamlamış, 20 yıllık bir öğretmen olarak halen başöğretmenlik ünvanına sahip olamadım, ne garip değil mi?
Ola ola ancak geçen sene uzman öğretmen oldum...
Bende bu kadar ulusal/uluslararası başarı, akademik kariyer ve bilimsel çalışma, tecrübe, birikim ve deneyim ile başöğretmen ünvanına sahip olamıyorsam, kimse kusura bakmasın, o öğretmenlik meslek kanunu da dostlar alışverişte görsün cinsinden çıkarılmış diye düşünürüm...
Ben de başöğretmenlik ünvanını haketmiyorsam, o zaman hiç kimse haketmiyor demektir...
Yok, “Bazıları haketti, aldı” deniliyorsa, o zaman çıkarılan öğretmenlik meslek kanununun kendi içinde büyük bir çelişkisi var demektir...
Çünkü hakkı olana hak ettiği statüyü iade etmiyor ki…
Hakettiği maaşı nasıl ve ne şekilde iade edecek?
“O zamanında uzman öğretmenlik almış, sen de gözünü açıp alsaydın” demekle olmaz...
Başarı ve ünvan hakedene, hakettiği zaman, hakettiği şekilde takdim edilir...
Kapan kapanın elinde kalacak şekilde ünvan verilemez...
Ayrıca uluslararası sahada bile tüm dünya PhD ünvanımı görürken Milli Eğitim Bakanlığı mı görmüyor :)))
Taaa 12 yıl önce, akademik ünvanlar adeta hiçe sayılarak yapılan ünvan dağılımı yine aynı anlayış ile devam etti maalesef…
MESLEKSİZ KALMA, EĞİTİM FAKÜLTESİNİ BİTİR, ÖĞRETMEN OLAMA, BEKLE, YILLARCA TWEET AT
Yazımın başında da belirttiğim gibi, eğer gerçek anlamda eğitimde statü olacaksa, taaa temelinden olmalıdır...
Hangi bölüm kaç puan ile kazanılıyorsa, öğretmen maaşlarının da aynı minvalde statü statü değişiklik göstermesi gerekiyor...
O zaman her üniversite bitirene devlet kademelerinde de aynı maaşı verin, eğer anlayış bu şekilde ilerliyorsa...
ATAMA BEKLEYEN YÜZ BİNLERCE ÖĞRETMEN ADAYI VAR...
Peki bu aday öğretmen arkadaşlarımız neden atama bekliyor? Neden ve niçin eğitim fakültesini bitirir bitirmez mesleğini eline alıp hayatına bir yön çizemiyor?
Öyle ya, tıp bitiren, eczacılık bitiren, hukuk bitiren, bilgisayar mühendisliği bitiren, yöneticilik bitiren, mühendislik bitiren mesleğini hemen eline alıyorken, hayatına rahatlıkla yön çizerken...
Eğitim fakültesini bitirenler neden gün boyu “Atama istiyoruz, atama istiyoruz, atama istiyoruz” diye sosyal medyanın başında vakitlerini boşa geçirmek zorunda kalıyor?
YEDEĞİ ÇOK OLANIN MAAŞI AZ OLUR
Maalesef meslekler arasında en çok öğretmenlerin yedeği mevcut.
Fakat lokomotifi olmayan bir tren raydan çıkmaya mahkumdur...
Her meslekte nasıl usta çırak ilişkisi varsa...
Öğretmenlik mesleğinde de;
Hem sınıfı yönettiği için yöneticilik vardır...
Hem öğrencilerin fıtratlarına, hal ve tavırlarına, bilgi ve becerilerine göre hareket ettiği için psikolojik danışmanlık vardır...
Hem de bilgi, ilim, deneyim ve tecrübenin önemi vardır...
Ve gelecek nesilleri daha iyi nasıl yetiştiririm kaygısı...
Ülkemize, vatanımıza, milletimize daha hayırlı bireyleri nasıl yetiştiririm endişesi vardır...
Bu anlayıştan uzak öğretmenler varsa da, ayıklama ve meslekten men etme sisteminin hukuki olarak oluşturulması gerekiyor...
Tabi ki bu hukuki sistemin de mobbing anlayışından uzak, anayasal haklara uygun şekilde kurulması gerekiyor...
Yoksa başarılı öğretmenler gider, yerini başarılıy"mış" gibi yapan kof sahtekarlar alır...
Yani, öğretmenlik boş beleş bir meslek değildir. Öyle gören varsa da ancak kendisi boş beleş insandır...
Bu hukuki adaletli sistem ile öğretmenlik ancak toplumun gözünde hakettiği anlamı, değeri ve önemi kazanır...
Madem eğitim fakültesini her bitiren öğretmenlik mesleğine başlayamıyor, KPSS'den düşük not alıyor veya KPSS'yi kazanamıyor...
Stok yapar gibi bu kadar yedek öğretmen adayı biriktirmek yerine, eğitim fakültelerinin kontenjanlarının yeniden gözden geçirilmesi sağlanmalı…
Daha yüksek puan ile alım yapılan, daha zengin içerikler ile donatılmış, modern dünyanın gerektirdiği ilim ve bilgilerin ışığında eğitim veren eğitim fakültelerini bitirilmeleri sağlanmalıdır...
Eğitim fakültelerinin kapasiteleri değil, nitelikleri geliştirilmelidir…
Böyle eğitim fakültesini bitir, sonra cep telefonu elinde bekle gece gündüz, günlerce, aylarca, yıllarca…
“Atama istiyoruz, atama istiyoruz” diye sosyal medyadan her gün binlerce Tweet atılmaya bu şekilde devam edilirse, yüz binlerce yedeği olan bu mesleğin maaşı da zamanla nasıl eriyip asgari ücret ile hemen hemen eşit hale gelmişse, aynı biçimde zamanla asgari ücretin altına düşmeye de mahkum olur...
Hak ettiğimiz maaşları almak istiyorsak…
Sorunun temeline inilmeli.
Hiç de eşit olmayan koşullarda çalışıp “Eşit işe eşit maaş” kafasından vazgeçilmezse; statüye, ilime, bilgiye, kariyere, tecrübeye ve birikime gereken önem ve değer verilmezse; birbirimize karşı kıskançlık ve fesatlık yapmaya devam edersek; kaybeden maalesef bu mesleği yapan tüm öğretmenler olacaktır...
Şahsen ben doktora mezunu bir öğretmen olarak üniversitedeki profesörlerimiz ile aynı maaşı almaktan utanırım...
Ama dört yıllık lisans mezunu, 3-5 yıllık bir öğretmen hem de üniversiteye giriş puanı benden fersah fersah düşük, hem benim başıma yönetici olabiliyor, hem bana mobbing uygulayıp ek derslerimi elimden alabiliyor, hem de benden daha fazla maaş alıyor...
Ayrıca komik bir şekilde, kendisini benden daha zeki ve akıllı görüyor...
Maalesef bugün yürürlükte olan bu sistemde haketmiş olduğum maaşımı alamamış olmam çok normal, çünkü sistem adaletsiz...
Bu şekildeki bir sistem içinde;
Atama bekleyen yüz binlerce öğretmen adayı gibi, öğretmen maaşlarının artması için sosyal medya başında daha çooook Tweet atmaya devam ederiz...
İlk önce sorunu kaynağında çözümleyebilirsek…
O zaman maaşlarımız da statülerimize göre otomatik olarak artış gösterecektir...
Böylece bir aylık ev kirası karşılığında mesleklerimizi yapmak zorunda kalmayız...
Bu benim fikrim, köşe yazım; kimin işine gelir, kim destek verir, kim eleştirir belli olmaz...
Sanıyorum kimsenin işine gelmez, kimse destek vermez...
O zaman haydii sosyal medya başına!
Atın Tweetlerinizi:
“Atama istiyoruz”…
“Öğretmen maaşlarının 34 bin lira olmasını istiyoruz” diye…
Ha buraya yazıyorum; bu anlayışla daha çok Tweet atar ve asla o 34 bin lira maaşı alamazsınız...
34 bin lira maaş olmayacağını herkes adı gibi bildiği halde, boş hayal peşinde koşarak on binlerce, yüz binlerce, boş, anlamsız Tweet atmak ve günü kurtarma derdine düşmek yerine, adalet anlayışımızı geliştirmeyi başarabilirsek o zaman uzun soluklu bir şekilde, tüm öğretmenler olarak hepimiz kazanırız...
Yoksa hepimiz kaybetmeye devam ederiz...
Dr. Meryem ÇILDIR