SAADET PARTİSİ ERBAKAN’IN ÇİZGİSİNE DÖNMELİ!

Özlü Söz: Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen; hem yolunu kaybedersin hem dostunu. 

                                                                     NECİP FAZIL KISAKÜREK

___________ 0 ___________

Prof. Dr. Necmeddin Erbakan ilmi, siyasi ve akıl yürütmede bir dehaydı. Onun gibi biri kolay kolay yetişmiyor ve onun gibi bir dehanın izi sıra yürünmediğinde toplum birçok şeyini kaybeder. Tıpkı şu an Türkiye’nin birçok şeyini kaybettiği gibi.

Erbakan, Müslümanların belleğinde kaybettirilen İslam’ın siyasi yönünü ortaya koyarak “Siyaseti önemsemeyen Müslümanları, Müslümanları önemsemeyen siyasetçiler yönetir” sözünü yaptığı siyasi çalışmanın odak noktasına koydu. 

Allah, Kuranın Maide Suresinin 44. Ayetinin son kısmında “… Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse onlar kâfir olanlardır” buyurur. Bu ayet bize dünyada hüküm koyma yetkisinin Allaha ait olduğunu beyan eder. Kim olursa olsun eğer Allah’ın peygamberleri ile gönderdiği hükümleri hayata hâkim kılmada gerekeni yapmaz ve aklına göre hüküm koyarsa hak olanı batılla ötmüş olur ki bunun İslami literatürde karşılığı Türkçede örten anlamına gelen kâfir demektir.

Allah’ın indirdiği hükümleri uygulayanlara Müslüman denilir ve Müslümanın İslami karşılığı “teslim olan” anlamına gelir. Allaha teslim olan birinin ana temel vazifesi Allah’ın mülkünde Allah’ın hükümlerini yürürlüğe koymaktır. Bu hükümlerin icraata konması bir devlete ve o devletinde siyasete ihtiyacı vardır. Yani kısacası siyaset olmadan hükümlerin insan hayatına tatbik edilmesinin imkânı yoktur. Bu hem beşeri sistemler hem de ilahi sistemler için geçerli olan temel bir kuraldır. 

Siyaset hem ilahi, hem de akli sistemler için olmazsa olmaz kabilinden bir sosyal uygulama sanatıdır. Çünkü insanları sevk ve idare etmede büyük bir sorumluluk ve dikkat gerekir. Bu dikkat ve sorumluluk siyaset arenasında yerli yerine konulmadığı zaman yürürlükteki hukuku yerine getirmek isteyen devre dışı odaklar olan terör ve mafya güçleri girer. Terörün ve mafyanın yeşerdiği bir ülkenin adaletinde ve yürürlükteki kanunlarında gevşeklik ve kötüye kullanımı vardır.

İslam’daki siyaset Allah’ın adil olan düzeninde yerli yerince uygulandığında insanların huzurunu bozabilecek hiçbir şeye müsaade edilmez ve olmaması içinde gerekli olan bütün tedbirler sistem tarafından dikkatlice alınır. Ama bugün bu durumu ismi İslam olan ve bunun dışında hiçbir şeyi İslam ile bağdaşmayan ve adlarına “İslam Ülkeleri” denilen devletlerin hepsi simgesel bir batı işbirlikçisi olan devletlerdir. Bundan dolayıdır ki, bu ülkelerde Allah’ın gerçek İslam’ının tatbiki için mücadele eden gurupların ortaya çıkıp içinde oldukları sistemlerle çatışması hakiki olanla işbirlikçi olanların çatışması şeklinde bir durumu ortaya çıkarıyor. Sanılmasın ki, batının eliyle oluşturulan ve onlar tarafından finanse edilen gurupları da bu anlamda gerçek olanların içinde sayıyoruz. Bunlar batı tarafından oluşturulan/finanse edilen ve İslam’ı terör yanlısı, Müslümanları da terörist gösteren ve adlarına cihatçı guruplar denilenleri kastediyoruz…

İşte Rahmetli Erbakan, Kuran ve Sünnet ışığında bir siyasetin Müslümanlar tarafından bilinip anlaşılması için hayatı boyunca mücadele etmişti. Bunu çok iyi takip eden siyonizmin emrindeki emperyalist güçler bu konuda yerli işbirlikçi siyaset ve askeri güçlerle hep önünü keserek onu farklı alanlarda ve farklı meşguliyetlerle halkla bütünleşmesi için hep engellediler. Bunun yanı sıra onun yanında yetişenleri ondan koparabilmek için siyasal ve ekonomik anlamda önlerine imkânlar sererek kopardılar. İşte bugün ondan koparılanlara iktidar teslim edildi ve onların tecrübesizliği ve yetersizliği sayesinde ülke ekonomik ve sosyal alanda 50 yıl geriye gitti…

“Ben ekonomistim” ve “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” diye siyasal bir çizgi izleyen başkan Erdoğan’ın bu müdahalesi ülkeyi ekonomik olarak çökertti. Çünkü Türkiye’de uygulanan ekonomik model batıdan alınan Kapitalist ekonomik modeldir ve bu ekonominin belkemiği de faizdir. Bu ekonominin belkemiği olan faize dokunulduğunda ekonomik değerler ters düz olur ve ekonomik değerler çöküşe geçer. Çöküşe geçen Kapitalist ekonomide de enflasyon yükselerek ülke her alanda geriler. İslami ekonomik bir kavramı Kapitalist ekonomiye yamamaya kalkmak bütün değerleri çöküşe götürür. Yani Kapitalist bir ekonomik yapının açığını İslami bir yama ile kapamak ters teper. İşte bugün Erdoğan’ın ekonomiye müdahalesini de bu açıdan anlamak gerekiyor.

Erbakan daha hayattayken ayrılıp ABD’nin desteğiyle iktidar olan AKP’nin 22 yıllık iktidarında şu ana kadar “Milli Görüş” saflarına katılıp orada siyaset yapanların büyük bir çoğunluğu bu mektepte anlatılanları anlamamış ve sadece bu mektebi basamak yapıp siyasi platformda yer alabilmek için çalışanları gördük. Bunların büyük çoğunluğu bu konuda nefsini tatmin etmek için uğraş verdikleri gibi kendilerine yol açan batı emperyalizminin hizmetine girdiklerini bile anlayamayacak kadar saflık gösterdiler. 

Erbakan “İslam Birliği Projesi” konusunu sürekli gündeme getirmiş ve bu konuda D-8 Projesini hayata geçirmişti. Bu proje ne yazık ki ABD destekli AKP tarafından sekteye uğratıldı. Eğer bugün İslam Birliği Projesi hayata geçirilmiş ve D-8 Projesi hakkıyla faaliyette olsaydı ne Gazze’de katliam olurdu ne de Türkiye’de ekonomik çöküntü olurdu.

Milli Görüşü hakiki anlamı ile anlamayanlar Saadet Partisinin etrafından kopup ABD destekli AKP’nin saflarına geçtiler. Siyasi olarak %10 barajının altına düşürülen Saadet Partisi 22 yıldır siyasi platformda mecliste ne yazık ki yer alamadı. 2023 genel seçiminde ancak CHP’nin amblemi altında seçime girerek parlamentoya 10 milletvekili gönderebildi. CHP’nin şemsiyesi altında seçime giren Saadet Partisi bütün ümidini parlamentoda olabilmek adına harcadı. 

Bütün mesele meclise girip orada bulunup çok cesurane ve atak konuşmalar yapmak mıdır acaba?

Mecliste bulunan Saadet Partili milletvekilleri çok hararetli ve çok yerinde güzel konuşmalar yaptılar. 

Peki, sonuç! Kocaman bir hiç…

CHP’nin amblemi altında seçime girmeleri halk nezdinde kendilerini bitirdi ama ne yazık ki bunun farkında bile değiller. Meclise haraketli konuşmalar yapan vekiller göndermek yerine tabanda ilmi medreselerdeki âlimlerle ve İslami sivil toplum örgütleri ile halka “İslam Birliği Projesini” kaynakları ve gerekliliği üzerinde durarak bir taban çalışması yapılmış olsaydı geleceğe dair sağlam adımlar atılmış olurdu.

Halk bazında Saadet Partisinin CHP ile yapmış olduğu ittifak ne yazık ki taban ile arasındaki bağı kopardı. Genel Merkez düzeyinde bunun nasıl bir tahribata yol açtığını anlayacak bir ekip yok ne yazık ki!

Halk tabanında onların yaptığı bu ittifakın nasıl bir tahribata yol açtığını anlamak için halk tabanında mutlaka geniş bir çalışmanın yapılması gerekiyor ki mesele anlaşılabilsin.

Sayın Genel Başkan Temel Karamollaoğlu elbette ki bilge bir kişilik ama ne yazık ki etrafındaki bir güruhun onu iki partiden birine yakınlaştırıp ittifak ettirme konusundaki tehlikeyi zamanında fark edemedi. Rahmetli Oğuzhan Asiltürk’ün etrafında AKP’ye yanaşma girişimleri Sayın Temel Karamollaoğlu tarafından önlendi. Ama aynı girişimin diğer bir yanı Saadeti CHP ile bir ittifaka soktu. Hem de onların amblemi altında…

İşte, bu Saadet Partisini tabanda yalnızlığa itti…

AKP’den kopan küskünler ve Saadet Partisinin CHP ile yaptığı ittifaka kızanlar ne yazık ki AKP’nin kanatları altına giren Yeniden Refah Partisine gittiler. YRP şimdi kullandıkları genel merkez Saadet Partisinin malı olan ve damat Mehmet Altınöze emanet edilen bir “Milli Görüş” taşınmaz malıydı. Bu emanete ihanetti ve bu ihanet ne yazık ki yapıldı. Erdoğan’ın yardımı ile genel merkezi icra yoluyla ellerine geçirdiler. Emanete ihanetle başlayan siyasi bir yapı asla yoluna devam edemez ve mutlaka bir yerde tökezler.

Saadet Partisi Erbakan hocamızın bize bıraktığı emanetidir ve bu emanete bütün sadık Milli Görüşçüler hiç vakit kaybetmeden sahip çıkarak ve Erbakan hocamızın İslami kavramlarla temellendirdiği davamızı yeniden halkın önüne getirebilmek için yapılan yanlışlardan ve siyasi sapmalardan derhal vazgeçilerek taban çalışmalarına hız vermelidir.

31 Mart yerel seçimi ile Saadet Partisi alacağı oy ile nasıl bir konumda olduğunu gördüğünde meselenin sadece parlamentoya vekil göndermekle bir çözüme kavuşmayacağını anladığında yaptığı yanlıştan bir an önce dönme yoluna gitmesi yeniden doğuşu getirecektir. Yurt genelinde dışladığı ve görevden aldığı birçok sadık milli görüş mensubu vardır. Bunları partiden uzaklaştıran ve olmalarını istemeyen ekibin derhal görevlerinden alınmalı ve sadık olan dava adamları ile tekrar yola devam edilmelidir. 

Davanın kendi ilke ve kuralları vardır ve bu doğrultuda hareket edildiğinde Allah’ın yardımı ile yine Türkiye’de halkın ardı sıra gideceği bir konuma gelinecektir. Yani kısacası Saadet Partisi Erbakan Hocanın zamanındaki fabrika ayarlarına dönmelidir…

Çalışma ve gayret bizden, Tevfik Allah’tandır.

Selam ve dua ile…