SAYIN TEMEL KARAMOLLAOĞLU’NA AÇIK MEKTUP -2-
Özlü Söz: Siyaset ehil olmayan insanların elinde felaket, ehil olanların elinde ise selamet sebebidir.
____________ 0 ____________
Sayın Temel Karamollaoğlu Bey; öncelikle size Cenab-ı Hak’tan sıhhat ve afiyet diliyorum.
Bu size hitaben ikinci mektubumdur. Bu mektuplarda zati alinizi incitmek ve kırmak gibi bir maksadım olmadığı gibi size karşı bir hadsizlik etmekte haddim değildir.
Bizler ilahi bir davanın peşinde olan Müslümanlarız ve öyle bir zaman dilimi içinde yaşıyoruz ki, mensubu olduğumuz İslam dini ne yazık ki bağlıları tarafından korunmadığı için dağılmış bir durumdayız. Dağılan ümmeti bir arada toplamak için Rahmetli Erbakan Hocamız “Milli Görüş” mektebini kurdu ve mektebin ana hedefine de “İslam Birliği Projesini” koydu. Bu projeden en çok hoşlanmayanlar Allah’ın Kuranda bize düşman olarak beyan buyurduğu siyonistler ve onların emrindeki emperyalistlerdir.
Bu durumu en iyi bilenlerden biri de zatı alinizdir. Çünkü yıllardır bu davanın içinde olup her kademesinde görevde bulundunuz. Bu konuda Rabbim size ecrini kat kat arttırsın.
Malumunuz olduğu üzere daha Erbakan Hocamız hayattayken siyonistler ve emrindeki emperyalist güçler Erbakan Hocamızın siyasi atılımlarına engel olmak için çok çeşitli siyasi oyunlara başvurdular. Erbakan Hocamız her dönemde bunlara karşı mücadele etti ama iş partisinin içinde ayrılıklara el atılınca orada gedikler açılmaya başladı. Bu gediklerden ilki Erdoğan ile başladı Numan Kurtulmuş ile devam etti ne yazık ki, Fatih Erbakan ile zirve yaptı.
Erdoğan’ın “Milli Görüş Gömleğini Çıkardık” söyleminden sonra kendisi ile birlikte parti içinde yıllarını vermiş kişileri de götürdü. Bu camiaya içten vurulan en büyük darbeydi. Böylelikle bu insanlar camia içinde kaldıkları müddetçe Erbakan’ın söylemlerini ve dava ilkelerini özümleyemedikleri ortay çıkıyordu. Siz dava sadakati ile Erbakan Hocamızın yanında dik duranlardandınız ve bu duruşunuzdan dolayı Allah’ın rızasına mazharsınız.
Erbakan Hocamız hayattayken “davayı” emanet ettiği bir kimlik vardı ve oda Prof. Dr. Mustafa Kamalak Hocamızdı. Bu emanet olayının şahitlerinin var olduğu için bunu çok rahatlıkla dile getiriyoruz. Kendisine görev verildiğinde Kamalak Hoca bu görevi 5 yıl sürdürdü. Yeni bir kongreye gidilirken yapılan temayül yoklamasında %96 gibi bir oy oranı ile Kamalak Hocamızın ismi çıkmasına rağmen ne yazık ki görev kendisine verilmedi ve kendisine yapılan iftiralar sonucunda bu görev size devdi edildi. Oysa siz bu görev için müracaat etmemiştiniz ve bu teklif dünürünüz olan Oğuzhan Asiltürk’ün temayül yoklamasını bertaraf etmesi ile siz genel başkan oldunuz. Bu süre içinde bilgi ve birikiminin yanı sıra hukukçu kimliği ile birlikte maliye ve iktisat alanında akademik kariyeri olan Prof. Dr. Mustafa Kamalak âdete yok sayıldı. YİK toplantılarına 8 yıl gibi bir sürede çağırılmadı. Bunu yapanlar sizin etrafınızda genel başkan yardımcıları olan ve kendi aralarında bir ekip oluşturan zevattı.
Bu ekip size kendilerini öyle inandırıp benimsetmişlerdi ki siz onlara güven çıtasını hep yükseklerde tuttunuz. Yaptıkları yanlış size bildirildiğinde “onlar çok çalıştığı için onları kıskanıyorsunuz” diye es geçtiniz. Yaptıkları yanlış uygulamalar neticesinde kongre ile gelen il başkanlarını bir telefonla görevden almaları partide bir ikilemin doğmasına yol açtı. Bu ekip partinin temel dinamiklikleri olan dava ilkeleri ile oynadıkça ve tavizler verildikçe size ulaşan şikâyetlere siz sessiz kaldınız. Örneğin; Ankara il başkanı Av. Fatih Beyazıt bir toplantıda bulunan ilçe başkanlarına Sin Kaflı küfür etti ve bu size intikal ettiğinde siz bu konuda hiçbir şey yapmadınız. Eğer hatırlarsanız bunu size dönemin Keçiören ilçe başkanı D.A bey intikal etmişti.
Bunun yanı sıra GİK üyesi Muammer Bilgiç bir toplantıda Rahmetli Erbakan Hocamız hakkında şunları söylemişti; “Artık Erbakan söylemlerini bırakın ondan Lidyalılardan, Urartulardan ve Sümerlerden söz eder gibi söz edin” sözlerine sizin hiçbir müdahaleniz olmadığı gibi son genel kongrenizde onu tekrar GİK’na aldınız. Necdet Gökçınar beyin sözlerini burada tekrar etmeyeceğim çünkü kendisi sizinle bu konuyu görüştü ve yine tepkisiz kaldınız.
2019 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde siz CHP ile bir ittifak kurarak ve Kılıçdaroğlu’nu ikna ederek Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olması için çalışma yaptınız. O dönemde GİK toplantısına Hakkâri il sorumlusu olarak katılmış ve sizin Abdullah Gül’ün aday olması için üyelere açıklamalarda bulundunuz. O dönemde İstanbul il başkanı olan Abdullah Sevim Bey kürsüye çıkarak bu teklifin olumsuzluğu üzerinde konuştu ve demişti ki; “Sayın genel başkanım Abdullah Gül, Erbakan Hocamıza eziyet edenlerin başında geliyordu ve siz şimdi onu cumhurbaşkanı olması için aday gösteriyorsunuz. Eğer aday çıkarmak istiyorsak siz genel başkanımız olarak cumhurbaşkanı olarak aday olun” demişti. Ve öyle de oldu. Siz Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olması için neden bu kadar istek ve arzuluydunuz anlamak mümkün değil.
Erdoğan ile birlikte gömlek çıkardıktan sonra Erbakan Hocamız, Abdullah Gül için “Siyonist baltasının sapıdır” ifadesini kullanmasına rağmen siz bu arzunuzda ısrarcı oldunuz. Şimdide medyaya düşen haberlere göre Saadet Partisi, Deva ve Gelecek Partisi birleşerek Abdullah Gül’ün başkanlığında yeni bir parti kurma çabası içinde olduğu söylemleri ile gündeme oturdu. Eğer siz böyle bir çabanın içindeyseniz bu “Milli Görüş Davası” için çok büyük bir darbedir. Genç ve siyasi donanımda toy olan Mahmut Arıkan’ı bu konuda öne sürmeniz ve böylesi bir girişimi onun eliyle gerçekleştirmeniz olursa bu çok büyük bir vebaldir ve bu vebalin altından kimse kalkamaz.
Rahmetli Erbakan Hocamız; “Türkiye’de iki parti vardır. Biri biz ve diğerleri. Biz Hakkı temsil ediyoruz, diğerleri batılı” sözünü şimdi nereye bırakalım. Eğer siz böylesi bir plan ve çabanın içindeyseniz bu Milli Görüşün yok olması ve sizin mektebi bitirmeniz demektir. Bu söylem ve eyle ile böylesi bir plan varsa bu bizim Milli Görüş açısından kabulü mümkün olmayan bir çabadır. Çünkü bunca yıldır mücadelesi verilen “İslam Birliği” davası tamamen yok olacak ve İslam ümmeti içinde Milli Görüşün misyonu ve liderliği sona erecektir. İnşallah siz böylesi bir çabanın içinde değilsiniz.
Camiamız içinde genel başkanlığa bir genç geçmesi gerekiyor diye bir algı oluşmuş. Oysa İnancımızda “İşi ehline verin” ilahi emri var. İşi gençlere verin diye bir kaide yok. Malumunuz siyasette ve hayata yön veren oluşumlarda daima emanet tecrübeli, liyakatli, ferasetli, sadık ve donanımlı kimselere verildiği tecrübe ile sabittir. Siz YİK’te alınan karar ile Mahmut Arıkan Bey aday olarak ismi açıklandı dediniz. Oysa YİK üyesi dört kişi o toplantıya katılmamıştı. Mustafa Kamalak, Yasin Hatipoğlu, Fethullah Erbaş ve Yaşar Canbay beyler o toplantıda yoklardı. Demek oluyor ki, karar eksik olarak alınmışsa bunun geçersizliği gündeme gelmesi elzemdir.
Milli Görüş İslam ümmeti içinde misyonunu ve İslam Birliği Projesi için devam ettirmek için ümmet içinde büyük bir organize ile bir toplantı tertip ettiğinde onun genel başkanı olarak siyasi tecrübe, hukuk bilgisi ve ilmi yönü ile birinin temsili böylesi bir toplantıda getirisi daha yüksek olmaz mı? Şimdi böyle bir toplantı düzenlendiğinde Mustafa Kamalak mı yoksa Mahmut Arıkan mı bu misyonu doldurur. Takdiri size bırakıyorum.
Kayseri milletvekili olarak parlamentoda görev yapan Mahmut Arıkan Bey, mecliste “Filistin davasını anlatmak için Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas davet edilsin” gibi bir çağrıda bulundu. Katil Siyonistlerle işbirliği yapan birini çağırmak Milli Görüşü vekil olarak temsil eden ve genel başkan olarak seçmek istediğiniz birinin ağzında bunları duymak ne kadar acı. Milli Görüş ilkeleri ile ters düşen bu beyanat genel başkan olarak seçtirmek istediğiniz birinden gelmesi onun siyasette ne kadar tecrübesiz olduğunu göstermez mi?
Siz de çok iyi biliyorsunuz ki sizin CHP şemsiyesi altında seçime girerek 10 milletvekili çıkarmanız tabanımızı bizden kopardı. Bu siyaseten alınan karar bizi tabanımızdan uzaklaştırdı ve %1 gibi bir orana düştük. CHP ile böylesi bir ittifak bizi tabanımızdan ne yazık ki kopardı. Bu %1’lik oran sizin genel başkanlığınız döneminde oldu ve birçok il ve ilçede ne yazık ki yokuz. Teşkilatlar dağılmış ve birçok il başkanı ile yapılan görüşmelerde “Ben ilkokul mezunuyum genel merkez ne derse ben onu uygularım benim kafam ancak buna çalışır cevabı alıyoruz”. Biz bu durumları dile getirirken bazıları bizi “fitnecilikle” suçluyor ve genel merkez ne derse o diye bir anlayış sergiliyorlar. Hz. Ömer (ra)’a “seni kılıcımızla düzeltiriz” diyen sahabeye kimse fitnecilik çıkarıyorsun diye suçlamadı. Biz Milli Görüşün sadık dava erleri olarak yapılan yanlışları dile getirirken davamızın selameti için sesimizi yükseltiyoruz. Allah biliyor ki, niyetimiz fitne çıkarıp bozgunculuk yapmak değil sadece dava ilkelerinin kendi temelleri üzerinde yeniden yükselsin diye çaba sarf ediyoruz.
Bu çabalarımız süresince hiçbir kişiye hakaret etme ve aşağılama gibi bir niyet ve emelimiz olmadı. Davanın tekrar yeşerip Erbakan Hocamızın kurduğu temeller üzerinde yeniden yeşermesi ve kardeşlik hukukumuzun sağlam temeller üzerini kurulması için çaba sarf ediyoruz.
Kalpleri en iyi bilen Allah’tır ve biz Allah’ın mülkünde O’nun hükümlerinin inşası için mücadele azmi ile çalışan kullarız. Rabbim bizi kendi yolunda başarılı kılsın ve Milli Görüş davası ümmetin kurtuluşuna vesile olacak adımlar atmasını nasip buyursun.
Selam ve dua lle…
...