SAADET PARTİSİNDE NELER OLUYOR?

KARAMOLLAOĞLU MAHMUT ARIKAN İLE NE YAPMAK İSTİYOR?

 

Özlü Söz: Başkalarını düzeltmek için önce kendinizi düzeltiniz.

                                                                                Hz. Ömer (ra)

 

_____________ 0 _____________

 

Rahmetli Erbakan Hocamız, hayatı boyunca dağılan İslam ümmetini “İslam Birliği Projesi” çerçevesi içinde birleştirmek için siyasi dehası ile bir yol çizdi ve bu yolla Müslümanların siyasi platformda en iyi şekilde yerlerini almaları için çalıştı. Gerek yaptığı konuşmalarla gerekse yaptığı iç ve dış gezilerle bu konuda gerekli olan bütün girişimleri yapmaktan geri durmadı.

Ancak bu çaba ve çalışmalara engel olup destek vermeyenlerin siyasi aklı ve dehası gelişmemiş olan Müslümanlardan olması en garipsenecek durum olarak karşısına çıkıyordu. Erbakan’ın ne yapmak istediğini en iyi anlayıp ona göre tedbir alan emperyalist güçler ve emrinde olduğu siyonistlerdi.

Bu konuda şu veciz ifadeyi kullanmıştı “Hans beni anladı ama Hasan beni anlamadı”…

Vefatından bir müddet sonra davayı emanet ettiği Prof. Dr. Mustafa Kamalak hoca genel başkan oldu. Bu görevi 5 yıl sürdürdü ve başarılı bir grafik çizdi. Ancak karşısında abd destekli akp vardı ve ne yazık ki siyasi dehası gelişmemiş islamist projesine inandırılmış bir taban ile karşı karşıya kalmıştı.

İslamist kelimesi “Allah’ın Kuranına ve Resulullahın Sünnetine uymayan” ve Amerikan’ın “ılımlı İslam” projesine uygun olarak Müslümanların karşısına çıkardıkları bir proje için kullandığımız bir kelimedir. Özellikle İran’ın İslami inkılabından sonra İslam coğrafyasında böylesi bir inkılabın tekrar etmemesi için islamist bir proje uygulandı. Bu projeye destek verenler ne yazık ki iktidar ve statülerini batı emperyalizmine borçlu olanlar büyük oranda destek verdi.

Erbakan, dağılan ve ümmet bilincinden uzaklaştırılan Müslümanları yeniden bir birlik etrafında toparlamak için siyasi sahada “Milli Görüş” mektebini kurarak mücadele etti. Ancak her adım atışında önüne ya dış güçlerin emri ile hareket edene yerli işbirlikçiler ya da İslami siyasetten nasibini alamamış sistemin yetiştirdiği kurşun asker misali sözde Müslümanlar önünü kesti.

Buna rağmen siyasi hayatı boyunca yılmadan çalışan Erbakan kimi zaman muhalefette, kimi zaman koalisyonlarla siyasete devam ederken özellikle onun “bizi engelleyen güç bizi iktidara getirecek” sözünün ardından 1996 yılında yapılan seçimde % 22’lik oy oranı ile Türkiye’nin en büyük partisi olarak seçimde birinci parti oldu. Yapılan ayak oyunlarına rağmen sonunda Tansu Çiller ile 54. Hükümeti kurarak ilk defa başbakan oldu. Bu koalisyonda ona çelme takacaklarını bildiği için hazırlıklıydı. 11 aylık iktidarı döneminde 3 önemli projeyi hayata geçirdi.

1-   D-8 projesi

2-   Denk Bütçe

3-   Havuz Sistemi

Bu üç proje güç odaklarının sömürü çarklarına ters düştüğü için bütün temayül uygulamalarına ters düşen icraatları bir yana bırakılarak ve Tansu Çiller korkutulup kandırılarak koalisyondan el çektirildi ve Erbakan iktidardan hile ile indirildi. Buna her ne kadar “Post modern darbe” denilse bile bu resmen siyonizmin bir darbesiydi. Çünkü modern dünya sistemi tamamen siyonizmin öğretisine teslim olmuş hıristiyan emperyalistlerinin kontrolünde ve onlar İslami hiçbir oluşuma hayatiyet hakkı tanımaz.

Erbakan Hocanın vefatından sonra ne yazık ki “Milli Görüş” mektebi adım adım gerilemeye ve solmaya başladı. Özellikle akp’nin abd’nin desteğiyle iktidar oluşundan sonra İslami anlayış yerini “Amerikancı İslam’a” bıraktı. Daha sonra abd’nin İslam coğrafyasında başlattığı “İslam’ı ve Müslümanları” terörle ilişkilendirme projeleri devreye sokuldu. Amerika’nın amacı akp’yi iktidara getirme istemesinin temelinde Erbakan’ın başlattığı “İslam Birliği Projesini” engellemekti ve ne yazık ki bunu şimdilik başarmış durumdalar.

Prof. Dr. Mustafa Kamalak Bey’in 5 yıllık genel başkanlığı sona erip kongreye gitmesinin arifesinde yapılan temayül yoklamasında il ve ilçe başkanlarından %96 gibi yüksek bir oranla Kamalak hoca lehine sonuçlanmıştı. Fakat ne yazık ki bu %96’lık oy oranını Oğuzhan Asiltürk gizledi. O dönemde genel başkanlık için ismi geçmeyen ve Oğuzhan beyle dünür olan Temel Karamollaoğlu genel başkanlığa getirildi. Mustafa Kamalak hocanın onlar tarafından engellenmesi ne yazık ki bir iftira yüzünden olmuştu. Mustafa Kamalak hoca Fethullah Gülen cemaatinin televizyonlarına çıkması ve onlar hakkında gönül okşayıcı sözler söylemesi ona “fetöcü” damgasını vurmaya kadar götürdü. Kamalak hoca bu iftiraları atan her ferdi mahkemeye verdi ve haklarında 1 kuruşluk tazminat davası açarak bütün mahkemeleri kazandı. Genel başkanlıktan hileyle uzaklaştırılan Mustafa Kamalak bu defa YİK toplantılarından 8 yıl gibi uzun bir süre uzaklaştırıldı.

Temel Karamollaoğlu genel başkan olduktan sonra Kamalak hoca ile çalışan ekip onunla devam etti. Mustafa Kamalak hocaya isteklerini kabul ettiremeyen bu ekip çok mahirane olarak Karamollaoğlu’nu ikna ederek her istediklerini kabul ettirdiler. Teşkilat başkanlığını ürüten rahmetli Hasan Bitmez’in bazı çalışmaları sırıtınca YİK üyesi Fethullah Erbaş Bey’in ısrarı neticesinde görevden alındı. Yerine o zamana kadar Kayseri il başkanlığını yapan Mahmut Arıkan Bey getirildi. Mahmut Arıkan, teşkilat kademelerinde çalışmış bir şahsiyet olarak yetişmişti ve Mustafa Kamalak hocanın genel başkanlığı döneminde Kayseri il başkanlığına getirilmişti. Şimdi böyle bir şahsiyete karşı Mahmut Arıkan genel başkanlığa getirilmek isteniyor.

Mustafa Kamalak hukukçu kimliği ile anayasa profesörlüğünün yanı sıra, iktisat ve maliye alanında da akademik kariyere sahip bir bilim insanıdır. Milli Görüşün formüle ettiği İslam Birliği Projesi çerçevesinde dünya Müslümanları ile yapılacak toplantılarda bu donanımlı kimliği ile temsil ederken acaba Mahmut Arıkan Bey hangi kariyeri ile bu toplantılara ev sahibi kimliği ile yön verecek. Mahmut Arıkan’a düşen en iyi davranış Mustafa Kamalak gibi bir şahsiyetin genel başkan adaylığına karşı kendi adaylığını koymamasıdır.

Bütün bunların yanı sıra son günlerde gündeme düşen ve Saadet Partisinin farlı bir yola girme gibi bir senaryonun içinde olduğu söylemleridir. Bu söylemlerin aslı astarı var mı, yok mu bunu zaman gösterecek ama bu konuda ciddi anlamda ve kayda değer söylemlerin varlığı bu senaryonun hayata geçirileceği gibi görünüyor. Senaryoya göre Saadet, Deva ve Gelecek partilerinin birleşerek Abdullah Gül’ün genel başkanlığında yeni bir parti kurma senaryosu…

Medyaya düşen bu haberlerin ardından Milli Çözüm hareketinin öncüsü ve yazarı Ahmet Akgül bu senaryo üzerine ciddi anlamda açıklamalarda bulundu. İsteyen onun sayfasında açıklamalarına bakabilir. Bu açıklamalara göre Mahmut Arıkan, İngiliz başkonsolosu ve Chat House yetkilileri ile görüşmeler yapmış. Eğer bu doğru ise Erbakan Hocamızın “Türkiye’de ki parti vardır. Biz ve diğerleri. Biz hakkı temsil ediyoruz diğerleri batılı” sözüne rağmen İngilizlerle bu görüşmeler ne adına yapılıyor. Temel Karamollaoğlu bu görüşmelerden habersiz olması mümkün değildir. Böylesi bir görüşme Erbakan’ın kurduğu milli görüş mektebinin temeline dinamit koymaktır. Daha önce aynı İngilizler İstanbul il başkanı Ö. Faruk Yazıcı’yı da ziyaret etmişlerdi. Bu ziyaretler “İslam Birliği” davasını yürüten bir partinin ilke ve kuralları ile ne kadar bağdaşabilir.

Temel Karamollaoğlu ile başlayan bilinmezlik Saadet Partisini temel ilke ve kurallarından koparacağı gibi Müslümanlar arasında da kin ve nefretin olmasına yol açacaktır. Çünkü bu siyasi atakların ciddi anlamda gelecekte nasıl bir tahribata yol açacağını kestiremeyen bazı il ve ilçe başkanları ile delegelerin “genel merkez bir karar almışsa itaat edilir, karşı çıkmak fitne çıkarmaktır” diye bir algısı bu oyunu oynayanların ekmeğine yağ sürerler. Oysa herkes çok iyi biliyor ki, Hz. Ömer (ra)’ın şu söylemi çok meşhurdur; “Eğer ben Allah’ın kitabından, Peygamberin sünnetinden ve benden evvelki halifenin yolundan ayrılırsam ne yaparsınız” sözüne karşılık cemaatten biri “Seni bu kılıcımızla düzeltiriz” sözü herkesin bildiği bir olay ama icraatına gelince kimse ders alıp kılıcı ile düzeltiriz diyen şahsiyetin gözüyle meseleye bakmıyor.  

Genel merkezde yapılan yanlışları bir önceki yazımda dile getirmiştim ama bazı zevat iftiradır ve çok abartı vardır demişlerdi. Bende yine buradan sesleniyorum. Söylediklerimin hangisi iftira hangisi abartı ispata davete ediyorum. Bazı icraatları dile getirenlerden biri 2019 yılında İstanbul belediye başkan adayımız Sayın Necdet Gökçınar Bey’dir. Allah sıhhat ve afiyet versin kendileri hayattadır ve bu yazdıklarımız ondan öğrenilebilir.

Milli Görüş mektebinde insanımız kolay kolay yetişmiyor. Onun için Erbakan hocamızın temelini attığı ilke ve kurallarımıza hayatiyet vererek hiçbir engel ve dayatma olmadan kongreye emaneti Erbakan Hocamızın verdiği Prof. Dr. Mustafa Kamalak hocamızın önderliğinde kenetlenerek İslam Birliği Projesini hayata geçirmek için elimizden gelen her şeyi yapmaya gayret gösterelim. Bazı kardeşlerimiz genel başkanın genç olması gerektiğini öne sürerek bu oluşuma farklı bakıyor. Erdoğan, Numan, Fatih ve Mahut Arıkan da gençtirler ama yaptıklarına ve yapacaklarına baktığımızda Milli Görüş davasını hangi mecralara sürüklediklerini ve sürükleyecekleri tehlikeleri görmek gerekiyor.

Saadet Partimizin emin ellerde olması temenni ve duası ile…