Erbakan Hoca'nın Siyonizm hakkında söylediklerine önceleri ''Komplo Teorisi'' denilerek alay edilmiş, fakat vefatı sonra ne demek istediği anca anlaşılmıştı.
Aslını isterseniz pek anlaşıldığını da söyleyemeyiz. ''Erbakan haklıymış'' diyenlerden kaçta kaçı anlamıştır bugün Erbakan'ı?
Kimler bugün onun davasına sahip çıkmış ve ideallerini gerçekleştirmek için gayret göstermiştir? İşte tam da bu nedenlerle Erbakan Hoca'nın fikirleri çok mühimdir, ciddi analizlere ihtiyaç vardır.
Kuru söylemler değil derin çözümlemeler yapılması gerekmektedir.
Hoca sadece konuşmamış söylediklerine kendisi de inanmış, bunun yanı sıra bir kısmını kısacık zaman dilimlerinde onca engellere rağmen yerine getirmiş, ileriye dönük hedefler ortaya koymuştur.
Bahusus belirtmek gerekirse Erbakan Hoca hiç kimsenin ''Bir kullanımlık'' ya da başı sıkıştıkça kullanıp atacağı bir lider değildi. Erbakan ''Yeni bir Dünya'' hedefini ortaya koyan fikir adamıydı.
Öyle ki ortaya koyduğu fikirler dikkate alındığı zaman sadece Türkiye için değil, Ümmet-i Muhammed'in ve tüm insanlığın faydasına olacaktır.
Elbette herkes Erbakan Hoca'yı, Siyonizmi anladığını iddia eder ve ''Biz Siyonizme hizmet etmeyiz'' veya ''Etmiyoruz'' diyebilir. Bu gibi durumlarda Erbakan Hoca, "Siyonizm öyle ustadır ki, kim ben mi, ben hiç Siyonizme hizmet eder miyim? türküsünü söylettirerek sizi kendine asker eder.." diyerek her dönemde ikazlarına devam ediyor.
Bugün iktidar partisinden birileri ''Biz Erbakan'ın hayallerini gerçekleştiriyoruz.'' diyorlar. Doğal olarak bunu iddia edebilirler, ancak bu iddialar ne kadar doğrudur, ona bakmak gerekmez mi?
Misal birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan İsrail Devlet Başkanı Yitshak Herzog'u arayarak hükumeti tebrik etti.
Şalom Gazetesi'nde de çıkan haberine göre Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-İsrail ilişkilerinin, Ortadoğu'nun güvenliği ve istikrarı açısından büyük önem taşıdığını vurgulayarak, iki ülke! Arasında enerji, turizm ve teknoloji başta olmak üzere çeşitli alanlarda yüksek düzeyde işbirliği potansiyeli olduğuna dikkat çekerken, ikili ticaretin salgına rağmen arttığını, bu potansiyelden yararlanmanın ortak çıkar olduğunu, tüm görüş ayrılıklarına rağmen temas ve diyalogun sürdürülmesine önem verdiğini ifade etmiş. Filistin-İsrail ihtilafının çözümünde atılacak adımların Türkiye-İsrail ilişkilerinin pozitif katkı sağlayacağını söylemiş. İsrail, barış ve istikrar kelimeleri aynı cümle içinde kullanılmış!
Erbakan Hoca yaşasaydı bu tebrik ve beyanat karşısında ne derdi sizce?
Hepimiz ne diyeceğini aşağı yukarı tahmin edebiliyoruz!..
Erbakan Hoca siyasete adım attığı andan itibaren 41 yıl boyunca her yerde son nefesine kadar Siyonizmi anlatmıştır. Binyıllardır insanlığın başına bela olmuş Siyonizme karşı halkını bilinçlendirmek istemiş ve bu dava için pek çok bedel ödemiştir. Dünyanın nasıl sömürüldüğünü, tek dünya devletine giden yolları, siyonizmin hedefini, planlarını göz önüne sermiş, deşifre etmiştir. İsrail'in Bayrağındaki sembolleri anlatırken alttaki çizginin Nil'i üstteki çizginin Fırat'ı temsil ettiğini, ortadaki Siyon Yıldızıdır ve iki nehir arasındaki topraklar, onlara göre kutsal topraklardır ve Büyük İsrail'i temsil ettiğini söylemiştir. Erbakan Hoca bunları vb. planları yıllarca anlatmıştır. Osmanlı'nın nasıl yıkıldığı, İsrail'in nasıl kurulduğu ve Türkiye üzerindeki emellerine dikkat çekmiştir hep.
İsrail'in kurulduğu andan itibaren yaptığı katliamalar ortadadır. Çok geriye gitmeye gerek yok,
şurada bu Ramazan bayramında İsrail'in saldırıları üzerinden kaç gün geçti Allah aşkına? 850 Filistinli tutuklandı. Gazze Şeridi'ne düzenlenen saldırılarda 61'i çocuk, 36'sı kadın 213 kişi yaşamını yitirdi, 1400 kişi yaralandı. Kutsal mekanlara girişler yasaklandı, İsrail askerleri pis kanlı postalları ile kutsal mekanlarımızı kirletmişti.
Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan'ın Herzog'u araması bizim açımızdan sürpriz olmadı aslında. Yaklaşık 20 yıllık izlenilen politikalara bakanca bize göre gayet normal bir davranıştı.
Bu haber karşısında her seçim öncesi ''Ak Parti kaybederse Filistin-Gazze kaybeder.'' diye manşet atan gazeteler, toplum önderleri bugün bu açıklamalar karşısında ne diyecekler diye hiç merak etmiyoruz açıkçası. Her şeye bir kılıf bulmakta pek mahir oldukları için bu konu için de zorlanacaklarını düşünmüyoruz.
Seçim öncesi kazanmak uğruna her şeyi kullanan tüm değerleri kullanarak, itibarsızlaştıranlar belki bir süre bunun etkilerini göremeyebilir, lakin her şeyin yok edildiği bir ortamda bu zihniyetin de kalıcılığı kalmayacak diye düşünmekteyiz. Bunu fark etmelerini beklemiyoruz zaten, sanırım hırs da böyle bir şey değil midir?
Ak Parti'nin İsrail hakkındaki politikaları iç siyasete göre başka dış politikaya göre başkadır. İçeride dindar kesimin gazını seçim öncesi gaza getirerek, hamaset yaparak, hedef gösterilerek yapılıyorken, dış politikada bambaşka icraatlara tanık olmaktayız. Yakın zamanda imzalan Mavi Marmara Anlaşması'nı ela alalım mesela. 2016 yılında imzalanan anlaşma metninde başkentler yazılırken Türkiye-Ankara İsrail-Kudüs şeklinde yazılmıştır. Biz(Müslüman halk) Tel Aviv'i dahi başkent olarak kabul etmezken, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul etmek demek nedir?
Resmi Gazete'de yayınlanan (Karar Sayısı 2016/9145...6743 sayılı Kanunla onaylanan) anlaşmaya göre Türkiye aslında o tarihte bu anlaşmaya imza atarken Kudüs'ün İsrail'in başkenti olduğunu da onaylamış oluyordu. İç siyasete yönelik Erbakan Hoca güzellemeleri yapılırken bu anlaşmayla ilgili herkesin susması sizce de çok tuhaf değil miydi? Literatürde buna ne dendiğini sanırım herkes biliyor...
Haddizatında bugün artık her ortamda kullanılan ''Doğu Kudüs-Batı Kudüs'' ifadeleri Kudüs'ün batısının İsrail'in olduğunu bilinçaltına işleniyor ve bir nevi onay verilerek Müslümanlar buna mı hazırlanıyor?
Sayın Cumhurbaşkanı'nın İslam İşbirliği Toplantısı(İİT)'da yaptığı konuşmada Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkenti olduğunu söylemesi Batı Kudüs'ün de İsrail'in başkenti olduğunu kabul etmek demekti. Oysa doğusuyla batısıyla Kudüs Filistin'in başşehridir. İsrail işgalcidir. Naturayı Karta Yahudileri dahi İsrail'i devlet olarak kabul etmiyor ve İsrail'i terörist olarak görmektedir. Onlara göre Mesih gelince İsrail Devleti kurulacaktır.
Ayrıca yine Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan bu Mayıs ayı içinde "Kudüs'ün üç dinin temsilcilerinden oluşan bir komisyon tarafından yönetilmesi günümüz şartlarında en doğru ve tutarlı yol olacaktır. Aksi takdirde bu kadim şehirde kalıcı barışı sağlamak kolay ve mümkün görülmüyor" demiştir.
Bize göre ''Allah indinde din İslam'dır'' (Al-i İmran/19).
''Kudüs İslam'ındır'' tüm Müslümanların arzusu ve gayreti mübarek beldenin tez zamanda özgür olması içindir.
Esasında İsrail ile ilişkiler açısından fazlaca bir değişiklik olmadı, zaman zaman inişler çıkışlar varmış gibi görünse de genelde aynı seviyede devam etti. Sadece belirttiğimiz gibi Türkiye'de seçim dönemlerinde seçmenin gazı alınmak maksadıyla yapay gerginlikler meydana getirildi.
Yine 2016 Mayıs ayında, 28 ülkeden oluşan NATO'da üyeliği olmayan İsrail'e NATO'nun genel merkezinde daimi bir ofis açılmıştı. Ofisin tahsis edilmesini sağlayan hangi ülkeydi dersiniz? El-cevap Türkiye!
0 dönem Kudüs’te, Haaretz gazetesine beyanat veren İsrailli üst düzey bir yetkili, NATO kararının, Türkiye'nin vetosunu kaldırmasının hemen peşinden alındığını söylemişti. İsrailli yetkili, bu durumu, Türkiye'nin İsrail ile münasebetlerini normalleştirmek amacıyla gösterdiği isteğin bir işareti olduğunu da öne sürmüş, müttefik olarak gördükleri Türkiye'ye göstermiş olduğu destek ve çabalarından dolayı teşekkür etmeyi de unutmamışlardı.
Yani, o zaman NATO’da İsrail’in önünü açan Sn. Erdoğan ve AK Parti olmuştu…
Halbuki Tüm İslam aleminin büyük bir umut beslediği Türkiye’nin İsrail karşısında alacağı her tutum, yalnızca kendi halkını değil tüm küresel anti-siyonist mücadeleyi etkilemekte.
Velhasıl Fuzuli'nin de dediği gibi; ''Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil''
Selam ve dua ile...