Akrabalık Hukuku

Yüce Allah Kur’an-ı kerimde buyuruyor ki;

"Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor."  (Nahl; 90)

Kendisine ilk vahiy geldiğinde, gördüğü manzara karşısında endişelenip korkuya kapılan Hz. Peygambere vefakâr ve fedakâr eşi Hz. Hatice şöyle demişti: "Sen rahat ol, üzülme. Allah 'a yemin ederim ki, Allah seni asla utandırmayacak, ele güne rezil etmeyecektir. Çünkü sen;

Akrabalık bağlarını gözetirsin. Hep doğru söylersin. Emanete hıyanet etmezsin. Sıkıntılara katlanmasını bilirsin. Güçsüzlerin elinden tutarsın. Misafir ağırlamayı seversin. Zor durumda kalan mağdurların hakkını korumak için onlara yardım edersin.

İslâm dini akrabalık bağlarıyla bağlı olan kişileri, birbirlerine karşı derin bir saygı, sevgi, merhamet, yardımseverlik ve fedakârlık (îsâr) içerisinde birbirlerinin sevinç ve kederlerini paylaşacak vefalı hısımlar olarak kabul etmiştir.

Türkçede “Yakınlar” manasına gelen akraba kelimesi aralarında kan evlilik veya süt emme gibi ilişkilerle yakınlık bulunan kişilere verilen isimdir. Söz konusu bu ilişki ve bağa “akrabalık ve hısımlık” denir. Anadolu’da bazı bölgelerde, birbirine kan bağıyla bağlı olanlara akraba; evlilik yoluyla bağlı olanlara ise hısım denilmektedir.

Akrabalık çeşitleri

İslâm dini akrabalığın kan, kayın/sıhrî ve süt emzirme olmak üzere üç yolla meydana geldiğini kabul etmiş, evlat edinme yolunu ise meşru bir akrabalık yolu olarak benimsememiştir.

a-Kan hısımlığı

Kan (soy/nesep) hısımlığı, bir kimse ile onun kendilerine kan bağıyla bağlı bulunduğu kişiler arasındaki akrabalıktır. Meselâ, bir kimsenin ana ve babası, kardeşleri, ana ve babasının ana babaları (nineler ve dedeler), çocukları ve torunları, amca, hala, dayı, teyzeleri ile kuzenleri arasındaki hısımlık kan hısımlığıdır. Kan hısımlığı üstsoy (usûl) - altsoy (fürû) hısımlığı ve yansoy (civar) hısımlığı olmak üzere iki gruba ayrılır.

Üstsoy-altsoy (düz hat) hısımlığı, birbirlerinden üreyen kişiler arasındaki dikey akrabalıktır. Bu hısımlık hem baba hem de ana tarafından sınırsız bir hısımlıktır. Meselâ, bir kimsenin babası, dedesi, büyük dedesi, annesi, anneannesi üst soyu (usûl); oğlu, kızı ve bunlardan olma torunları ise alt soyudur (fürû). Yansoy(civar) hısımlığı, ortak soydan (aynı sulbden) gelenler arasındaki yatay akrabalıktır. İki kişinin yansoy hısımı olabilmesi için her ikisinin de ortak bir soydan gelmesi gerekir. İki kardeş arasındaki, kişi ile amcası, halası, dayısı ve teyzesi arasındaki ya da amca, hala, dayı ve teyzesinin çocukları yani kuzenleri arasındaki akrabalık yansoy hısımlığıdır.

b-Kayın/Sıhri hısımlığı

Sıhr kelimesi “eritmek, karıştırmak ve yaklaştırmak” gibi manalara gelir ve evlilik bağı tarafların birbirine kaynamasını ve karışmasını sağladığı için evlilik yoluyla kurulan hısımlığa kayın veya sıhrî hısımlık denir.

Kayın hısımları, eşlerin evlenme anında var olan akrabaları ile evlilik esnasında ortaya çıkan kan hısımlarından meydana gelir. Eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın hısımları olurlar. Meselâ, eşin anası, babası, kardeşleri, kuzenleri vb. diğer eşin aynı dereceden kayın hısımlarıdır. Kayın hısımlığı, evliliğin ölüm veya boşanma gibi sebeplerle ortadan kalkması hâlinde sona ermeyip akrabalık bağı devam eder.

 Kur’an-ı Kerîm’de insanlar arasında yaratılan soy (kan) bağı ve evlenme ile meydana gelen hısımlık bağı ilâhî kudretin delilleri arasında sayılmış ve “Sudan (meniden) bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyet (kan ve evlilik bağından doğan) yakınlığa dönüştüren O’dur. Rabbinin her şeye gücü yeter” denilmiştir.

İslâm aile hukukunda belli dereceye kadar sıhrî hısımlık, kan hısımlığı gibi sürekli evlenme engeli teşkil eder ve bu duruma “hürmet-i musâhere” adı verilir. Sıhrî hısımlık sebebiyle meydana gelen diğer bir evlenme engeli ise kişinin belirli yakınlık derecesindeki kadınları aynı anda nikâhı altında bulundurması şeklindeki geçici yasaktır. Bir erkeğin iki kız kardeşle aynı anda nikâhlı olması, bir kadının halası veya teyzesiyle birlikte aynı anda bir erkeğin nikâhında olması haram kılınmıştır.

c-Süt hısımlığı

Süt hısımlığının oluşabilmesi için Hanefî ve Malikilere göre bir kadının sütünü -az veya çok- bir defa emmek yeterlidir. Şafii ve Hanbelilere göre ise, farklı zamanlarda ve en az beş defa emme olmadan süt hısımlığı meydana gelmez

İslâm hukukuna göre süt hısımlığı belirli yakınlar arasında evlenme engeli oluşturur; ancak mirasçılık, nafaka yükümlülüğü ve şahitlik yasağı gibi hükümler doğurmaz. Kur’an-ı Kerîm’de sütanne ve sütkız kardeşle evlenme yasaklanmıştır (Nisâ, 4/23). Hz. Peygamber’in “Nesep sebebiyle haram olanlar emzirme sebebiyle de haram olur” hadisi emzirme yoluyla meydana gelecek evlenme yasağının, soy bağı sebebiyle evlenme yasağındaki yakınlık derecesi esas alınarak belirleneceğini ifade etmektedir. Süt hısımlığı sebebiyle evlenme yasağının sınırları Türkçemizdeki şu veciz ifadelerle özetlenmiştir: “Emenin emzirene nefsi, emzirenin emene nesli haram” veya “emene emzirenin hepsi; emzirene emenin nefsi haramdır.”

Evlat edinme meselesi

İslâm’da meşru bir akrabalık çeşidi olarak kabul edilmeyen, ancak tarihte ve günümüzde sosyal bir vakıa olarak rastlanan bir uygulama ise, başkasına ait çocuğu kendi çocuğu olarak kabul etmektir. İslâm’ın ilk yıllarında evlâtlık kurumu eski geleneğin devamı olarak bir süre korunmuş, fakat Medine döneminde nazil olan “Allah evlâtlıklarınızı öz oğullarınız olarak tanımadı” (Ahzab, 4) mealindeki ayetle bu uygulama kaldırılmış, ardından gelen ayette de evlatlıkların evlât edinenlere değil asıl babalarına nispet edilmesi emredilmiştir.

İslâm’ın evlâtlık kurumunu ilga etmesinin tabii bir sonucu olarak evlâtlığın nesebi evlât edinene bağlanmaz, aralarında mahremiyet meydana gelmez ve mirasçılık ilişkisi doğmaz.

Fahri SAĞLIK

Emekli Müftü