Alkol, Sigara ve Çeşitli Bağımlılık Yapıcı Maddelerin İnsan Psikolojisi

Üzerine Etkileri

Amaç: İnsan psikolojisini etkileyen çeşitli maddelerin bağımlılık ekseninde zararlarına
dikkat çekerek farkındalık oluşturmak.

İnsanlar yüzyıllar boyunca acıyı azaltmak ve bilinç durumlarında değişiklik sağlamak adına
çeşitli maddeler kullanmışlardır. Tüm dünyada insanlar fiziksel veya ruhsal acının etkisini
azaltmak ya da coşku (ofori) yaratmak için merkezi sinir sistemine etki eden bir ya da daha
çok maddeyi kullanırlar. Bu tür maddelerin vücuda alınması çoğu zaman yıkıcı sonuçlara
neden olmasına karşın, başlangıçta bu maddelerin kullanılmasının kökeninde yatan en temel
faktör ise maddenin mutluluk verici, hoşa giden etkisidir (Madde Kullanım Bozuklukları,
s.285).

Bağımlılık: Türkiye Bağımlılıkla Mücadele (TBM) Eğitim Programı bağımlılığı şu şekilde
tanımlamıştır: Kişinin kullandığı bir nesne veya eylem üzerinde kontrolünü kaybetmesi;
kullanım/davranış sıklığı azaldığında veya kesildiğinde huzursuzluk, uykusuzluk, öfke gibi
yoksunluk belirtileri görülmesidir.

Bağımlılık tipik olarak; tolerans geliştirme, yoksunluk, niyet edilenden daha fazla madde
kullanmak, başarısız bırakma girişimleri, kullanılan madde yüzünden fiziksel ve psikolojik
sorunların kötüleşmesi, işte ve ilişkilerde sorunlarla karşılaşmak gibi türlü belirtilerle
karakterize edilen çok ciddi madde kullanım bozukluğunu ifade etmektedir. DSM 5’te tanı
kriterlerinden 6 ya da daha fazlası ile karşılaşılma durumu, ciddi madde kullanım bozukluğu
olarak kabul edilmiştir.

DSM 5 Tanı Ölçütleri Başvuru El Kitabı’na göre bağımlılığın kriterleri şu şekilde
sıralanmıştır:
1) Tasarladığından daha uzun süreli kullanım.
2) Zamanının çoğunu madde bulmak ve kullanmak için ayırma
3) Olumsuz etkilerine ve zarar görmesine rağmen kullanmaya devam etme
4) Madde kullanım isteği
5) Tolerans (kullanılan madde miktarının yeterli gelmemesi sebebiyle giderek artırılması)
 Tolerans; hem (1) bir arzu edilen etkiyi elde etmek üzere daha fazla medde kullanımı hem de
(2) aynı miktarda alınmasına karşın hissedilir oranda daha az etkilenmeyi ifade etmektedir.

6) Yoksunluk (bağımlılık yaratan maddelerin kullanımının aniden durdurulması ya da
azaltılması sonucu ortaya çıkan bir dizi fiziksel ve psikolojik belirti dizisidir)
 Yoksunluk: Madde kullanımının sona erdirilmesi ya da maddenin daha az alınması
durumunda kişinin geliştirdiği olumsuz fiziksel ve psikolojik etkileri ifade etmektedir. Madde
yoksunluk belirtileri; kas ağrılarını, tikleri, terlemeyi, kusmayı, ishali ve uykusuzluğu
kapsayabilmektedir. Genel anlamda fizyolojik olarak bir madde bağımlısı olmak daha ciddi
sorunlarla ilişkilendirilir (Schuckit, Daeppen, Tipp ve ark, 1998). Vücut üzerinde sistematik,
nörolojik veya psikolojik düzeyde bağımlılık yapabilen maddelerin belirli bir kullanımı
sonucunda, vücudumuzdaki belirli dokular benzer dozda maddelere ihtiyaç duyar. Bunun
karşılanmadığı koşullarda ise yoksunluk belirtileri ortaya çıkar.
Yoksunluk Sendromu Nedir?

Yoksunluk Sendromu; fiziksel veya psikolojik bağımlılık yapabilen belirli bir ilaç veya
kimyasala belirli bir süre maruz kalan doku veya organların bu maddeleri yeterli dozda
alamaması halinde ortaya çıkan çeşitli klinik belirtileri ifade eder. Bu maddeler arasında
sigara, alkol, uyuşturucu maddeler veya ağrı kesici ilaçlar sayılabilir. Kişilerde meydana
gelen yoksunluk sendromu belirtileri, ilişkili olduğu ilaç veya kimyasala göre değişkenlik
gösterir. Semptomların şiddeti kişilerin kullandığı maddenin dozu veya kullanım süresine
göre değişkenlik gösterebilir.

Yoksunluk Sendromu Belirtileri Nelerdir?
Yoksunluk belirtileri, ilişkili olduğu ilaç veya maddeye göre değişkenlik gösterir. Bununla
birlikte aşağıdaki belirtiler genel anlamda bağımlılık yapan maddelerin yoksunluğu halinde
hastalarda izlenebilir.

 Devamlı yorgunluk veya hiperaktivite,
 Duygu durumda değişiklik, irritasyon (bir madde ya da kimyasalın genellikle cilt, gözler,
solunum yolları veya sindirim sisteminde oluşabilen lokal tahriş olarak tanımlanmaktadır),
depresyon veya sinirlilik hali,

 Bilinç durumunda değişiklik, uyku hali
 Kaslarda gevşeme veya gerginlik, kas ağrıları,
 İştah kaybı,
 Burun tıkanıklığı, burunda akıntı,

 Aşırı uyku isteği veya uykusuzluk,
 Terleme,
 Titreme,
 Bulantı ve/veya kusma,
 Halisünasyon,
 Epileptik nöbet.
Bağımlılık Nasıl Oluşur?

Bağımlılık pek çok etkenin bir araya gelerek oluşturduğu bir tablodur. Kişi doğduğu andan
itibaren öğrenmeye ve dış dünyanın etkilerine açık bir hale gelmeye başlar. Tüm bu
süreçte, maruz kaldığı durumlar karşısında kendini koruyabilmek adına bir baş etme yöntemi
geliştirmek durumundadır. Geliştirdiği bu baş etme yönteminin sağlıklı ya da sağlıksız
oluşunu; yaşadığı ortam, ebeveyn tutumları, sosyokültürel çevresi yakından etkilemektedir.
Ebeveynlerin çocuklarına karşı sağlıksız turumlar sergilemesi, aile üyelerinin herhangi
birinde bağımlılık öyküsü olması, tehlikeli arkadaş seçimleri, başarısız geçen bir eğitim
hayatı ve yaşadığı toplumun bağımlılığa bakış açısı risk oluşturabilecek etkenler
arasındadır.

Sosyokültürel Faktörler: Sosyokültürel faktörler medde kullanım bozukluğunda oldukça
değişken bir rol oynar. İnsanlar; akranlarından, ebeveynlerinden, medyadan ve kabul
edilebilir davranışlar hakkındaki kültürel normlardan hareketle maddelere ilgi duyarlar ve
onlara erişirler (Madde Kullanım Bozuklukları, s.312).

Bu sebeple bağımlılığın oluşum sürecinden bahsederken, bireyi çocukluk hatta bebeklik
çağından itibaren incelemeli; aile, toplum ve kültür özelliklerini dikkate alarak, süreci
bütüncül bir yaklaşımla değerlendirmelidir.

Bağımlılık Kişinin Bedensel, ruhsal ve sosyal hayatını olumsuz etkiler!
Türkiye’de ve dünyada hızla tütün, alkol ve uyuşturucu madde alım oranları artmakta,
maddeye başlama yaşları gittikçe düşmektedir. Diğer bağımlılıklar gibi teknoloji ve kumar
bağımlılığı da kişiye, aileye ve topluma psikolojik, sosyolojik ve ekonomik zararları yol
açmaktadır.

Alkol Bağımlılığı Nedir?

Dünya Sağlık Örgütüne göre, alkol bağımlılığı, alkolün yinelenen bir biçimde veya sürekli
kullanımından kaynaklanan kullanım bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. Amerikan
Psikiyatri Birliğinin belirlediği DSM- 5 tanı ölçütlerine göre alkol bağımlılığı; on iki aylık bir
süre içinde, aşağıdakilerden en az ikisi ile kendini gösteren, günlük hayatında belirgin bir
sıkıntıya ya da işlevsellikte düşmeye yol açan, sorunlu bir alkol kullanım örüntüsüdür.
Alkol Bağımlılığının Temel Belirtileri Arasında Şunlar Yer Almaktadır:
 Kullanımı kontrol etme kabiliyetinin bozulması,
 Alkol kullanmayı bırakmak ya da denetim altında tutmak için sürekli bir istek ya da sonuç
vermeyen çabalar olması,
 Alkol kullanımına diğer etkinliklere göre daha fazla öncelik verilmesi,
 İşte, okulda ya da evdeki konumunun gereği olan başlıca yükümlülüklerini yerine
getirememe,

 Zararlarla veya olumsuz sonuçlarla karşılaşılmasına rağmen kullanıma devam edilmesiyle
kendini gösteren güçlü bir alkol kullanma isteği,
 Alkolün gitgide eski etkisini kaybetmesi (tolerans geliştirilmesi),
 Çoğu kez, istendiğinden daha fazla ya da daha uzun süreli olarak alkol alınması,
 Alkolün etkilerinin neden olduğu ya da alevlendirdiği, sürekli ya da yineleyici toplumsal ya
da kişiler arası sorunlar olmasına karşın alkol kullanımı sürdürme,
 Yineleyici bir biçimde, tehlikeli olabilecek durumlarda alkol kullanma,
 Alkol kullanımının kesilmesi veya azaltılması sonrasında yoksunluk belirtilerinin görülmesi;
ısı artışı (hipertermi), kalp ritminde değişiklikler (aritmi), terlemede ve titremede artış,
bulantı veya kusma, baş ağrısı, uykusuzluk, kaygı, huzursuzluk, bunaltı (iç sıkıntısı), Algı
bozuklukları (halüsinasyonlar veya yanılsamalar), sara nöbetleri, tansiyon yüksekliği

(hipertansiyon), dikkat bozukluğu.

 Tarihsel olarak madde ve alkol sorunları, tedaviye gereksinim duyma durumundan çok ahlaki
bir sapma olarak görülmüştür. Maalesef, bu tür yaklaşımlar günümüzde de varlığını
sürdürmektedir. Oysa ki fizyolojik olarak bir maddeye ya da alkole bağımlı olmanın aslında
yalnızca kişisel seçim meselesi olmadığına ilişkin yeterince kanıt mevcuttur. İnsanların
alkol ve madde kullanımını deneyip denememek konusunda karar vermelerinin kişisel
olduğu doğrudur ama bağımlılığın ortaya çıkmasına kişinin nörobiyolojisi, sosyal
düzeni, kültürü ve diğer çevresel faktörlerin bir araya gelmesi ve madde ile etkileşimi, bu
kararlara yol açmaktadır. Ancak madde kullanım bozukluğunu, salt ahlaki düşüşün ya da

kişisel seçimlerin sonucu olarak görmek büyük bir hatadır. Öte yandan alkol ve madde
bağımlılarının içinde bulundukları durumu değiştiremeyeceklerini düşünmek de doğru
değildir. Tıpkı diyabetlilerin, insülin ve kontrollü bir rejimle hastalıklarının seyrini
değiştirmeleri gibi, bu alanda da tedavi ve davranış değişiklikleri işe yaramaktadır. Bu
faktörler, bazı kişilerin madde bağımlılığı konusunda diğer insanlara kıyasla yüksek risk
taşımalarına neden olmaktadır.

Alkol Kullanım Bozuklukları ve Etkileri

Kesin bir anlamı ifade etmemekle birlikte alkolik terimi pek çok kişiye tanıdık gelir. Alkole
fizyolojik olarak bağımlı insanlar tolerans ve yoksunluk geliştirmeyenlere kıyasla genellikle
ciddi belirtiler gösterir (Schuckit ve ark., 1998). Ağır alkol kullananlarda ani yoksunluğun
etkileri dramatik olabilir zira vücut alkole alışmıştır. Özellikle, bu kişiler endişeli, depresif,
zayıf, huzursuz, uykuya dirençli hissedebilir. Bilhassa parmaklarda, yüzde, göz
kapaklarında, dudaklarda ve dilde kas titremelerine rastlanabilir; nabız, tansiyon ve ateş
yükselebilir (Klinik Tanımlamalar, Yaygınlık ve Madde Kullanım Bozukluklarının Etkileri,
s.287). Alkol kullanım bozukluğu genellikle çoklu madde kötüye kullanımının (birden çok
maddeyi aynı anda kullanma) bir parçasıdır.

Alkol Bağımlılığının Yol Açtığı Sağlık Sorunları Nelerdir?

 Alkol bağımlılığı sıklıkla farklı psikolojik veya bedensel sorunlarla birlikte görülür.
 Alkol bağımlılığı tanısı alan kişilerde farklı maddelere bağımlılık riski, duygu durum
bozuklukları, depresyon, kaygı sorunları şizofreni, kişilik bozuklukları gibi ruhsal
problemler görülürken aynı zamanda bedensel olarak da karaciğerde büyüme, yağlanma,
sarılık, kanser ve siroz, yüksek tansiyon, kalpte büyüme ve ani kriz, damar tıkanıklıkları
görülmektedir.

Duygu Durum Değişiklikleri: Madde kullanımının temel psikolojik motivasyonlarından biri
de duygudurum üzerindeki etkileridir. Madde kullanımının, olumlu duyguları

kuvvetlendirirken olumsuz duyguları azalttığı gerekçesiyle tercih edildiği ileri sürülmektedir.
Söz gelimi pek çok kişi, gerginliğin (diyelim ki iş yerinde geçirilen kötü bir gün yüzünden)
alkol tüketimini artırdığına inanır. Ayrıca stresin, sigara içmeyi artırdığı konusu tartışılırken
en azından sigara içmeye niyetlendirdiği ya da yeniden başlamaya neden olduğu
söylenmektedir (Kassel, Stroud ve Paronis, 2003; Shiffman ve Waters, 2004).

 Riskli alkol kullanımı beyin ve sinir sistemi işlevlerinde bozulmalara neden olmakla birlikte,
buna bağlı olarak; ellerde titreme ve bacaklarda uyuşma, dengede bozulma, beceri
isteyen uğraşları gerçekleştirmede zorlanma, alkole bağlı bunama, hafızada bozulma
gibi süreçlerde çok sık görülmektedir.

 Ergenlik döneminde; düşünme, planlama, karar alma becerilerinden ve sosyal/duygusal
gelişimden sorumlu beyin devrelerinin hızlı bir şekilde değişmeye devam ettiği
görülmektedir. Alkol kullanımı ile beraber çocuk ve gençlerde, bu gelişimsel değişimleri
olumsuz yönde etkilemektedir.

Kişilik Faktörleri: Kişilik faktörleri neden bazı kişilerin maddeyi ve alkolü kötüye
kullandıklarını ya da bağımlı olduklarını anlamamıza yardımcı olabilir. Bu faktörler, medde
kullanım bozukluklarının ileri safhalarını, yüksek negatif duygulanım da dahil olmak üzere
(Bazen negatif duygusallık da denir) öngörmede önem arz etmektedir: Uyarılmaya eşlik eden
artan olumlu duygulanıma karşı ısrarlı arzu, tedbirli davranıştan kaynaklanan kendini
baskılama, zarar görmekten kaçınma ve tutucu ahlaki standartlar gibi. Boylamsal (Olguların
nasıl değiştiğini belirlemeye yönelik, zaman içinde, belki de yıllar boyu, aynı bireyler üzerine
tekrar tekrar bilgi toplayan araştırma) bir çalışmanın bulgularına göre kendini baskılaması
düşük ama negatif duygusallığı yüksek olan 18 yaşındakiler bir madde kullanım bozukluğu
geliştirmeye, erken yetişkinliklerinden daha fazla eğilimlidir (Krueger, 1999).

Alkol ve Madde Etkileri Hakkında (Psikolojik Faktörler) Beklentiler: Yaşanan bir
olaydan sonra alkol tüketiminin stresi azaltmadığı doğru ise neden bir sürü insan
gevşemelerine yardımcı olduğu için içki içer? Burada, beklentinin rolünden söz edilebilir.
Aslında insanlar, stresli bir olay yaşadıktan sonra gerilimlerini azalttığı için değil, öyle
olmasını umdukları için içki içer. Araştırmalar, bu fikri desteklemektedir; alkol aldıklarında,
stres ve endişelerinin azalacağını umanlar daha sık alkol kullananlardır (Rather, Goldman,
Roehrich ve ark., 1992; Sher, Walitzer, Wood ve ark., 1991; Tran, Haaga ve Chamb-less,
1997). Dahası, içki içme oranı ve alkol hakkındaki olumlu beklentiler herkesi etkiliyor gibi
görünmektedir. İçkinin endişeyi azaltacağı yönündeki beklenti, alkol kullanımını bu da
olumlu beklentileri daha da güçlendirmektedir (Smith, Goldman, Greenbaum ve ark., 1995).

 Hamilelik süresince ağır içki içmek ölümcül alkol sendromuna neden olabilir. Bu
bozukluğa sahip olan çocuklarda yüzle ilgili anomalilere ve zeka gelişim bozukluklarına
rastlanabilir (James W. Hanson’un izni ile).

(Klinik Tanımlamalar, Yaygınlık ve Madde Kullanım Bozukluklarının Etkileri, s.291).
Alkol Bağımlılığı Tedavi Yöntemi!

 Alkol bağımlılığı, psikoterapi, biorezonans (vücudun elektromanyetik dalga
frekanslarını kullanarak sağlık sorunlarını teşhis ve tedavi eden yöntemdir) ve ilaç
tedavisi gibi yöntemler ile tedavi edilebilmektedir.

 Alkol bağımlılığı tedavisinde kullanılan ilk yöntem psikoterapidir.
 Psikoterapi sürecinin ardından gelen süreç ise oldukça kritiktir. Bu süreçte bireylerin
alkol tüketmek istememesi ve yeniden başlamaması son derece önemlidir.
Tütün Bağımlılığının Yol Açtığı Sağlık Sorunları Nelerdir?
 Tütün kullanımı bireyin psikolojik, fiziksel ve sosyal yaşamını olumsuz etkilemekte;
erken ölüm riskini artırmaktadır.

 Tütün kullanımından dolayı ortaya çıkan hastalıklar; kanser türleri (akciğer, mide,
cilt, rahim ağzı vs.), kalp ve damar hastalıkları, diyabet, solunum hastalıkları,
gastrit, ülser gibi mide hastalıkları, diş ve diş eti hastalıkları, gebelikte erken
doğum, düşük doğum, çocukta gelişim bozuklukları, sütün kesilmesi.
 Sigara içmemekle birlikte uzun süre sigara dumanına maruz kalanlar, muhtemelen
akciğer zedelenmesinden kalıcı olarak muzdarip olabilirler. Sigara içenlerle yaşayanlar
büyük risk altındadır. Kanser öncesi akciğer anomalileri bu kişilerde görülür; bu
kişiler, ayrıca kardiyovasküler rahatsızlıklar yaşarlar ve akciğer kanseri açısından da

risk grubunda yer alırlar. Buna ek olarak bazı insanlar, yanan tütünden çıkan dumana
karşı alerjik reaksiyonlar gösterebilirler.

 Doğum öncesi anne karnında sigara dumanına maruz kalan bebeklerin prematüre
doğma olasılıkları, düşük kiloda doğum ve doğum defektleri (doğum hataları,
doğumda bebekte fizyolojik ve morfolojik hataların görülmesi) diğer çocuklara kıyasla
daha fazladır.

 Sigara kullananların çocukları, kullanmayan ebeveynlerin çocuklarına kıyasla üst
solunum yolu enfeksiyonları, astım, bronşit, iç kulak enfeksiyonları gibi
rahatsızlıklara daha fazla sahip olmaktadır. Ayrıca pasif içicilik ani çocuk ölümü
sendromuna da neden olmaktadır.
“Sigara içilmeyen bölüm” diye bir yer yok!
Pasif içiciliğin azı/çoğu olmaz!

Amerikan Sağlık Dairesi Başkanlığının 2006 yılı raporuna göre, az ya da çok sigara
dumanına maruz kalmaya bakılmaksızın her durumda pasif içicilik zararlıdır.
(Courtesy Centers for Disiase Control.)

Özetle; Alkol ve madde kullanımı DSM-5, alkol ve diğer maddeler için belirtilere göre
saptanan farkı, bozuklukları madde kullanım bozuklukları başlığı altında listelemektedir.
Alkol yoksunluğu halüsinasyonlara ve deliryum tremense (kronik olarak ağır alkol
bozukluğu) neden olabilir. Alkol kullanan ya da bağımlısı olanlar başta tütün olmak üzere
başka maddeleri de kullanabilir. Alkol kullanımı bilhassa üniversite öğrencileri arasında
ve kadınlara kıyasla erkeklere arasında daha yaygındır.

Etnik kökenin; alkol kullanımı, alkol kötüye kullanımı ve alkol bağımlılığını etkileyen bir
değişken olduğu gözlemlenmiştir. Hamilelikte hafif ya da orta düzeyde alkol kullanımı dahi
ilerleyen süreçte çocuğun öğrenme güçlüğü yaşamasına neden olabilmektedir.
Sigara içen sayısı azalmakla birlikte, birlikte sigara içmek yaygındır. Sigara içmek birkaç
türde kansere, kalp hastalıkları ve diğer akciğer hastalıklarını da içeren pek çok hastalığa
neden olmaktadır.

Erkekler arasında sigara kullananlar, kadınlardan daha fazladır; bu durum, ergen içiciler için
kız ve erkeklerde aynı oranda seyreder. Sigara kullanımının hastalık yapıcı etkileri büyük

boyutlarda olmakla birlikte pasif içicilik, diğer bir deyişle çevresel tütün dumanı da pek çok
ciddi sağlık problemleriyle ilişkilendirilmektedir (Klinik Tanımlamalar, Yaygınlık ve Madde
Kullanım Bozukluklarının Etkileri, s.297).
Kaynakça:
Kitap:
Kring, Ann M., Johnson, Sheri L. (2019). Anormal Psikolojisi, (çev. Edt. Muzaffer Şahin),
Ankara: Nobel Yayıncılık, (12. basım, DSM-5 güncellemesi ile).

İnternet:
https://tbm.org.tr/
https://www.yesilay.org.tr/tr/bagimlilik
https://pdr.eskisehir.edu.tr/tr/Icerik/Detay/bagimlilik-nedir
https://slideplayer.biz.tr/slide/3034263/
https://polisdergisi.pa.edu.tr/madde-kullanimi-ve-bagimlilik-1253-haber
https://www.medicana.com.tr/saglik-rehberi-detay/16403/yoksunluk-sendromu-nedir

Yazar: Eğitimci Sosyolog/Aile Danışmanı/ Çocuk Gelişim Uzmanı Nihal TAŞCI