Dünden Bugüne Kudüs!
Kudüs, üç semavi dinin mukaddes mekânlarını içinde barındıran, nübüvvet geleneğiyle ziyadesiyle aşina olmuş, bu yönüyle tüm dünyaya örnek oluşturan, farklı dil ve dinleri bünyesinde mecz eden dünyanın en kadim ve müstesna yerleşim merkezlerindendir. Kudüs, özellikle Sa’ra üzerinden miraca yükselen ve semaya açılan kapısıyla İslamiyet’te ayrı bir yere sahiptir.
Kudüs, tarih boyunca savaşlarla yüz yüze kalmış, hatta bazı savaşlarda şehrin büyük bir kısmı yıkılmış ve daha sonra yeniden inşa ve imar edilmiştir. Kudüs, şu anda Filistin ve İsrail arasında Doğu ve Batı ekseninde bölünmüş bir şehir konumundadır.
İsrail, 1948’den beri 27.000 km2’lik Filistin topraklarının % 85’lik bölümünü fiili işgali altında tutmaktadır. Filistinliler ise bu toprakların sadece % 15’ini kullanabilmektedirler. 1967 Altı gün savaşından beri İsrail, Kudüs’ü uluslararası teamüllere aykırı olarak işgal altında tutmaktadır. İsrail, işgal altında tutmakta olduğu Doğu Kudüs’te Har Homa adı altında şimdiye kadar 10 yerleşim birimi kurdu. Bu yerleşim birimlerinde şu anda 220 bin yerleşimci yer almaktadır. Uluslararası hukuka göre Kudüs’teki tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul edilmektedir.
Filistin, üç semavi dinin mukaddes mekânlarını bağrında barındırması hasebiyle de çok özel bir yere sahiptir. Bu özelliği ile tüm İslam âleminin ilgi odağı olmuş ve inananlar için mukaddes mekân olarak kabul edilmektedir.
Kudüs’ün mukaddes olduğu Kur’an-ı Kerim nassıyla da sabittir: “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsra, 17/1) Ayetinde Mescid-i Aksa’nın çevresinin mübarek kılındığı bildirilmektedir. Çünkü burada Hz. Muhammed (s.a.v)’den Hz. İsa’ya kadar pek çok Peygamber gelmiş geçmiş; çoğu burada vefat etmiş ve buraya defnedilmiştir. Peygamber efendimizin mucizevi bir şekilde buraya getirilmesi ve daha sonra bir süre buranın Müslümanlar tarafından kıble kabul edilmesi de Mescid-i Aksa’nın çevresinin mukaddes bir mekân oluşunun başka bir ifadesidir. Bu ifadelerden olarak Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’den sonra saygınlık bakımından ilk üçüncü sırada yer almaktadır. Oraya yolculuk yapmak (şeddü’r-rihal) ve orayı ziyaret etmek sünnettir. Mescid-i Aksa, mahşer ve menşerdir (insanların kıyametten önce toplanacağı ve diriltileceği yerdir).
Bugün ise, Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail’e karşı başlattığı “Gazze Savaşı” ile birlikte misillemesiyle tetiklenen savaşın birinci gününden itibaren, yaşam alanları yoğun bir şekilde bombalanan ve hunharca katledilen Gazze halkının, savaşın devamı ile birlikte sokaklarının dahi kan gölüne döndüğü ve Filistinlilerin yiyecek, susuzluk, barınma ve malzeme kıtlığının hüküm sürdüğü ve insanlık dışı şartlarda hayatta kalmaya çalıştığı görülmektedir. Bu zorlu yaşam koşulları ile adeta enkaz haline dönüşen Gazze şeridinin, İsrail tarafından tüm dünyanın gözü önünde zalimce soykırıma dönüştürüldüğü de yadsınamaz bir gerçektir!
Bununla birlikte yapılan açıklamalarda İsrail’in 7 Ekimden bu yana Gazze şeridi’ne düzenlediği saldırılarda en az 15 bin 328’i çocuk, 10 bin 171’i kadın olmak üzere 36 bin 379 Filistinlinin öldürüldüğü, 82 bin 407 kişinin yaralandığı bildirilmektedir. Öte yandan hala enkaz altında ve yol kenarlarında ölülerin bulunduğu ancak İsrail güçlerinin engellemesi nedeniyle sağlık ekipleri ile sivil savunma ekiplerinin cenazelere ulaşamadığı da yapılan açıklamalar dahilindedir.
Görülüyor ki, Kudüs gibi Müslümanların en kutsal üçüncü şehri olan bir yerin Siyonist terör tarafından hâla işgal altında olması ve Filistinli Müslümanların hunharca katlediliyor olması tüm İslam âleminin büyük ayıbı sayılmaktadır.
Dağılan Müslüman âleminin toparlandığı, masum insanların katledilmediği ve savaşların son bulduğu bir dünya düzeni dileklerimle…