Çin Türkiye için Örnek Olur mu?
ABD ve Çin gibi süper devletlere meydan okuyan çok sayıda devlet var ancak Türkiye dışında dünyaya meydan okuyan bir devlet bilmiyorum. Ne yazık ki bu “meydan okuma” taklit ve benzeşmeyi de beraberinde getirmektedir.
Politikacıların hamaseti, cehaleti anlaşılabilir ancak devlet adına meydan okumaya kalkışmak geçiştirilecek sıradan bir durum olamaz. Çünkü bu durumda alay konusu olan ve itibarsızlaşan sadece politikacılar değil, temsil edilen hükümet veya devlettir.
Türkiye’nin bu tutumunun özellikle ABD ve Avrupa tarafından eleştirilmesi, adeta Türkiye’yi Rusya ve Çin’e yaklaşması için bir gerekçe oluşturmaktadır.
CB Erdoğan’ın “Çin böyle büyümüş. Biz onlardan daha avantajlıyız. Biz pazara daha yakınız” ifadeleriyle ekonomik büyümeye örnek olarak Çin’i vermesi de böyle bir algı oluşturmaktadır.
Sosyalist/komünist bir ülke tasavvur ediliyorsa Çin örnek olarak tartışılabilir. Böyle bir tasavvur yoksa Çin neden örnek verilsin?
Ekonomik model olarak Çin neden model olsun? Bir başarı varsa Çin yönetim sisteminden kaynaklanmıyor mu?
Bu durumda uluslararası bilinirliği ve güvenilirliği olmayan Türkiye modelinin başarı şansı olabilir mi?
Çin, ürettiği ürünlerin hammaddesinin %80-90'ını üretirken Türkiye ürettiği ürünlerde hammadde olarak %80-90 dışa bağımlı bir ülkedir. Ayrıca Çin yüksek teknoloji üretip satıyor, Türkiye ne üretip satıyor?
Bilindiği gibi Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucu partisi ÇKP (Çin Komünist Partisi), kurulduğundan bu yana yüz yılı aşkın bir süredir 1,4 milyar nüfusa sahip Çin’i tek başına yönetmektedir.
Mao’nun ölümünün ardından ÇKP’nin liderliğine seçilen Deng Şiaoping, 2013 yılında “Bir Kuşak, Bir Yol” projesiyle alt yapı yatırım hamlelerini başlatarak dikkatleri ülkesine çekti. Özellikle ülke ekonomisini dışarıya açarak uluslararası yatırımcıları ülkesine çekmeyi başardı.
Buna rağmen otoriter rejimini devam ettirdiği için yoksul halkın durumunda dikkate değer bir iyileşme söz konusu olmadı. Bugün Çin’de işçi günde 1 dolara çalışıyor.
Örnek alınan ve Türkiye’de yapılmak istenen bu mudur?
Halkı yoksullaştırıp insanımızın 1 dolara mahkum edilmesi mi planlanıyor?
Halkın refahı tek başına devletin güçlü olmasına bağlı değildir. Çünkü özgürlük ve hukuk güvencesi olmadan halkın ekonomik olarak da refaha ulaşması mümkün değildir. Öncelikle fırsat ve imkân eşitliğinin herkes ve her kesim için sağlanması gerekir. Çin böyle bir ülke midir?
Halkının yoksul olması da Çin’in yoksul ve güçlü olmadığı anlamına gelmez. Aksine başta uzay teknolojisi olmak üzere modern silahları ve ekonomik gücü ile ABD’ye karşı küresel güç olarak konumlanmaktadır.
ABD’nin demokrasi ve insan hakları konusundaki baskı ve dayatmalarına karşı söz konusu gücüyle direnmektedir. Çin lideri Şi, “Çin halkı sadece eski dünyayı yok etmekle kalmadı, aynı zamanda yeni bir dünya yarattı” ve “Çin’i yalnızca sosyalizm kurtarabilir” diyerek askeri ve teknolojik olarak en az ABD kadar Küresel bir aktör olduğunu belirtmektedir.
Kuşkusuz Çin, “kurumsal anlamda çok güçlü ve tarihi çok eskiye dayanan bir otoriter rejim” ile ABD ve Avrupa’ya meydan okuyabilir. Peki Türkiye hangi gücüne dayanarak ABD ve Avrupa’ya meydan okuyor?
Çin’in dahi mevcut otoriter sistemi ile uluslararası siyasette mücadele etmesi ve Batı ile rekabet etmesi uzun vadede düşünülmemektedir. Kaldı ki Çin’de otoriter de olsa sosyalist bir düzen, işleyen kurumlar vardır ve keyfi uygulamalara kapalıdır.
Eski Türkiye’de de otoriter bir düzen vardı ancak müttefiklerine, komşularına meydan okumuyordu. Otoriter sistem ve ceberut uygulamalarıyla ancak vatandaşına meydan okuyabiliyordu. Bunu da ancak demokrasi ve hukuk devleti iddiasıyla sürdürebiliyordu.
Bugünün Türkiye’sinde ise tanımlayabileceğimiz bir sistem olmadığı gibi eski Türkiye’den ve Komünist Çin’den farklı olarak keyfi uygulamalara dayalı bir yönetim biçimi vardır. Bu durumda tefeciler, soyguncular, kelepirciler dışında bir yatırımcı beklenebilir mi?
Yine sormak isterim ki bir devlet, kuralları ve kurumlarıyla hukuka bağlı değilse yöneticilerin keyfi uygulamalarını önleyecek başka bir güvence olabilir mi?
Sandık ve seçim marifetiyle dahi olsa bir ülkeyi hukuksuzluktan ve keyfi uygulamalardan koruyacak olan kişiler değil, hukuktur ve hukuk kurallarına bağlı kurumlardır.
Peki nerede bu kurumlar?
Türki cumhuriyetler dışında hangi ülkede kurumlar tahrip edilmekte, Tek Adam” keyfiyetine bırakılmaktadır? Çin böyle bir ülke midir?
“Çin örneği” hamasetiyle yeni bir yıkım, talan ve kurumsal tahribatla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum.
Bu nedenle de sormaya, sorgulamaya, eleştirmeye ve uyarmaya devam edeceğiz. Daha fazla ülkemize ve insanımıza zarar verilmesine seyirci kalamayız. Bu ülke hepimizin ve 85 milyon vatandaşın tamamı bizim insanımız.
Keyfi uygulamalara “Artık yeter!” diyoruz. Türkiye için model ülke Çin değil, gelişmiş Avrupa’dır.
Abdulbaki Erdoğmuş