EHLİ TİCARET


 

Cüveyriye adlı Gazzeli çocuk şöyle seslendi Müslüman liderlere: “Sizi satacağız ama kime? Çürümüş bir malı bizden kim alır ki?  Hırsızları, istismarcıları ve hainleri kim bizden satın alır? Korkakları, kuklaları ve pislikleri kim bizden satın alacak? Zamanın bile kendisinden utanç duyduğu şerefsizleri kim satın alacak? Sizi satacağız ama kime? Evi koruyan köpek değilsiniz ki, bir değeriniz olsun. Üstüne binilen eşek veya katır değilsiniz ki, müşteriniz olsun. Yenilecek bir tavuk veya sevilecek evcil bir hayvan da değilsiniz. Giyilen ayakkabı, bir değeri olan köle falan da değilsiniz. Sizi satacağız ancak sizi satın alacak müşteri bulamıyoruz. Bulamayacağız da zaten. Allah için, bize bir iyilikte bulunmak istiyorsanız, kendiniz defolun gidin. Ama eğer ki intihar ederseniz, vatan sevgisi adına size daha da minnettar oluruz…”

Cüveyriye konuşmamış. Cüveyriye füze atmış. Iskalayıp gitmez, yaralayıp bırakmaz bu sözler. Ölmeden kaç kez mümkünse ölümü tatmak, o kadar öldürür geçer… Yaralı bir kuş Cüveyriye. Kanatları kırılan, başı koparılan binlerce kuş gördü belki de. Büyük ihtimalle, kendilerine sahip çıkacak bir Müslüman lider bekledi aylar boyunca. Kimsenin kem söz etmeye hakkı yok; dudaklarından dökülen bu sitem, istem içi olsa da… israilin elinde tuttuğu toprakların %95’i alıntı değil, çalıntı. 7 Ekim’den bu yana Gazze’nin %20’sinin katledilmesi istatistik değil, kriminalistik. On binlerce kişinin şehitliğine şahit oldu Cüveyriye. Tüm bunları göz önünde tuttuğumuzda, Müslüman liderleri; vitrine konulsa dönüp bakılmayacak, açık artırmaya çıkarılsa eksili rakamlarla değeri azaltılacak kimseler olarak görmesi anlaşılabilir elbette…

Hepimiz çok kızgınız ve öfkeliyiz, Gazze’ye sahip çıkmayan Müslüman yöneticilere. Birçok gayri müslim iktidarı bile, daha fazla somut adım attı bu süreçte. Bütün Müslüman devletlerin idarecilerine tepkili olmakla birlikte, en çok hükümetimize tepki gösteriyoruz. Kendi iktidarımızın israile yaptırımlar uygulamasını ve ticareti sonlandırmasını sağlayamadan, diğer ülkelere sesimizi yükseltmemizin bir mana ifade etmeyeceğini biliyoruz. Her devletin halkının, yöneticilerine kamuoyu baskısı yapması ve idarecilerinin Gazze’nin yanında durmalarını temin edinceye dek durmamaları gerektiğini düşünüyoruz.

Vahşet ve soykırım son hızla sürerken, gazeteci Metin Cihan; israille ticareti sadece özel sektörün değil, devletimizin de yaptığını belgeleriyle gündeme sundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı olan Türkiye Varlık Fonu’na ait Eti Maden, israile 21 ton bor madeni satmıştı. % 100 kamu kuruluşu olan Eti Maden’in bu ihracatının teslimatı, 1 Nisan 2024’te Hayfa Limanı’nda gerçekleşmişti. Böylece, “israille ticareti devlet yapmıyor. Özel sektöre devlet karışamaz” şeklinde iktidarı aklamaya çalışanların maskesi de düşmüştü. Bu kraldan çok kralcılık öyle akıl almaz boyutlara ulaşmıştı ki, Erdoğan’ın yönettiği devlet kurumunun belgesini görünce: “Recep Tayyip Bey’in ticaretini, Erdoğan engelleyemez.” diyerek savunmaya kalkışsalar, şaşırmamak gerekirdi.

Tam da bu sevkiyat esnasında, Erdoğan İstanbul’da ki konuşmasında: “Elimizle, dilimizle, kalbimizle zulme karşı duruyoruz.” diyordu. Devletin israille ticareti bununla da sınırlı kalmıyordu. Tübitak-Sage (Savunma Sanayi Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü) 2 Ocak 2024’te israilden 54 bin dolar değerinde, 250 adet transformatör almıştı. Gazeteci Metin Cihan; TUSAŞ (Türk Uçak Sanayi Anonim Ortaklığı), Aselsan, Roketsan, Havelsan gibi kuruluşlarımızın da israille ticaretinin olduğunu açıklamıştı. Şubat 2024’te, sadece Mersin Gümrüğü’nden ülkemize giren ve israil firmaları Hadiklaim ve Mehadrin’den ithal edilen 600 bin kg hurmanın; Kudüs Hurması, Filistin Hurması gibi isimlerle satıldığı da, edinilen bilgiler arasındaydı.

Birileri “bor madeni israil üzerinden Filistin’e gidiyor” diye hezeyanlarla durumu kurtarmaya çabaladı. Patlayıcı yapımında da kullanılabilen bor madenini, israil Filistin’e veriyor öyle mi? Veriyorsa, tüm ihtiyaçlarını ve patlayıcı yapabilecekleri kimyasalları niçin Filistin’e göndermiyoruz? Filistin’e ciddi boyutta ihracat yaptığımıza gerçekten inanan var mı? Yardım tırlarının girmesine izin vermeyen israil satışa izin veriyor, öyle mi? Gemiler Filistin’e gidiyorsa, neden açlıktan ölüyor insanlar? israille bütün ticaret, %2-%4’ü geçmeyen Filistin ticareti için mi yani? Açık ve net olarak biliniyor ki; Filistin’e giden gemiler israil limanlarını kullanmak zorunda olsa da, Filistin’i resmi olarak tanıyan bir ülke olduğumuz için, Ticaret Bakanlığı ve TÜİK kayıtlarında israil ve Filistin ticaretleri ayrı ayrı tutuluyor.  İsrailin 624, Filistin’in 625 olan gümrük kodundan da , iki ülkenin ticaretini ayırabilmek mümkün. Gelin görün ki; “omurga yetmezliği” denilen bir hastalık türedi. Bulaşıcı ve çok tehlikeli. Öyle ki, israille ticareti bile savundurabiliyor insana. Semptomları; dik duramamak, eğilmek, küçülmek vb. Kendimizi itina ile korumaya dikkat ederken, aşk ile bir daha söyleyelim: israille ticaret, Filistin’e ihanet…

30 Mart 2024’te Rusya Devlet Başkanlığı Kırım Daimi Temsilcisi ve Kırım Başbakan Yardımcısı Georgiy Muradov, Kırım ve Türk limanları arasındaki ticari deniz seferlerini yeniden başlatmayı Türkiye’ye teklif etti. Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesinin ardından ABD ve NATO’nun kararı gereği, Rusya’yı protesto amacıyla, Kırım’dan gelen tüm gemilere limanlarımız kapatılmıştı. 2017’de başlayan bu ambargo devam etmekte. Demek ki, ambargo uygulayabiliyoruz isteyince… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kuzey Irak’taki gayri meşru referandumdan sonra beyan ettiği şu cümleler de, Kuzey Irak’a ambargo uygulayabileceğimizin deliliydi. Erdoğan: “Kuzey Irak’a yaptırımlarımızı uygulamaya başladığımız andan itibaren zaten ortada kalacaksın. Bir vanayı kapadığımız anda iş bitti. Bütün gelir ortadan kalkıyor. Tırlar Kuzey Irak’a çalışmadığı anda bunlar yiyecek, giyecek bulamayacaklar. Niye? Mecburuz. Yaptırım.” demişti. Kırım’a ve Kuzey Irak’a yapılabilen yaptırım, israile neden yapılmıyor? Vana kapatılabiliyorsa, Ceyhan’dan israile giden petrolün vanası neden kapatılmıyor? Ukrayna’ya SIHA hibe ederken Rusya’dan korkulmadı da, Netenyahu’nun “iktidarlarınızı korumak istiyorsanız susun” tehdidinden mi korkuluyor?

Bunları söylediğimizde “devlet aklına aklınız ermez” diyerek mukabelede bulunuyorlar. AKP aklına değil, Allah’ın “düşünmüyor musunuz, akletmiyor musunuz” ayetlerine tabi olacağız. “Devletin bir bildiği vardır değil, her şeyi bilen Allah’tır” düsturuyla hareket edeceğiz. Soracağız, soruşturacağız, sorgulayacağız, araştıracağız. Kulu ilah edinmeyecek, yalnız Allah’a tapacağız… Sosyal medyada bilhassa israille ticareti savunurken kullanılan (affınıza sığınarak yazıyorum) “aptala anlatır gibi anlatıyorum” diye bir akım başladı. Aptala değil, Allah’a anlatır gibi anlatın. Mahşer günü Allah’ın huzurunda savunamayacağınız anlatımları, kula da anlatmayın. Ahirette, israille ticaret için sunacağınız hiçbir mazeretin kabul görmeyeceğini anlayın.

Son yerel seçimlerde AKP’nin yoğun oy kaybında, Gazze meselesindeki riyakar tutumlarının etkisi büyüktü. Gazze’nin ahı, bu dünyada da çarptı iktidarı. Umarım hissetmişlerdir yedikleri tokadı. Miting meydanlarında “israille ticareti bitirin” yazılı pankart görmeye dayanamayanlara, halk kırmızı kart gösterdi. Protesto edenlere ters kelepçe takanları, halk tersledi. israille ticaret aleyhine slogan atanları gözaltına alanları, halk gözden çıkardı. israille ticareti kesmeyenlerle, halk muhabbeti kesti. Özetle halkımız şunu söyledi: “One minute AKP! israile karşı somut adımlar atmayacaksanız, ne işiniz var o mevkilerde?”

Seçim sonuçlarının ve artan tepkilerin etkisiyle olacak ki; 9 Nisan 2024’te, israille ticarete kısıtlama getirildi. Hani şu olmayan ticarete! Ticaret Bakanımız tarafından reddedilen ticarette, 54 ürün grubunun satışının kısıtlandığı yine Ticaret Bakanlığımız tarafından açıklandı. Oysa ki, 7 Nisan 2024’te Anadolu Ajansı: “israile mal satılmıyor. Filistin’e giden mallar israil üzerinden gidiyor.” şeklinde bir haber yapmıştı. 2 gün sonra da aynı ajans, ticarete kısıtlama getirildiği haberini yayınladı. Bu arada Akit Gazetesi’nin “israille ticaret koca bir yalan” manşeti vb. de elbette anımsandı. Kısıtlama getirilmesi, ticaretin düpedüz itirafıydı. Aaaa! israille ticarete kısıtlama getiren hükümet, ticaretin varlığını kabul ederek hükümete iftira mı attı? İktidar; Fetöcü, İrancı, fitneci, ajan, vatan haini mi oldu şimdi?.. israille ticaret varmış. Bunu söyleyenler iftira atmamış. Bu kısıtlama gösterdi ki, özel sektörün ticaretine de devlet müdahale edebiliyormuş.

israille ticarete kısıtlama getiren hükümet, 185 gün boyunca israile destek olduğunu kabul etmiştir. Asla yeterli olmayan bu kısıtlamada, kamuoyu baskısı oluşturan herkesin payı vardır. Bir çoğumuz, bu kanlı ticarete hayır dediğimiz için çok ağır ithamlara ve hakaretlere maruz bırakıldık. Özellikle, meclis kürsüsünde israille ticareti haykırırken “iftiracı” diye bağıranlar ve yere yığıldığında parmak sallayarak “Allah’ın gazabı böyle olur” diyen AKP’li Özlem Zengin, Saadet Partisi Milletvekilimiz rahmetli Hasan Bitmez Abimizle mahşerde hesaplaşmak zorunda kalacaklardır… Saadet Partisi, CHP ile ittifak yaptı diye; dünyanın en bağışlanmaz, en büyük günahını işlemiş gibi tepki gösterenler ve tüm Milli Görüşçüleri aforoz edenler! AKP, israil ile ticaret yaptı. Ne olacak şimdi?..


 

Kısıtlamanın yani ticaretin itirafının ardından İyi Parti Tekirdağ Milletvekili Selcan Hamşioğlu ile AKP’li vekiller arasındaki diyalog meclis tutanaklarında şu şekilde yer aldı:

Selcan Hamşioğlu: Bakanlık eliyle itiraf ettiğiniz şu hali ispata çalışırken, burada bir vekil can verdi bu kürsüde. Hiç mi ya hiç mi vicdanınız sızlamadı?

AKP’li Mustafa Varank: Niye sızlasın?

Selcan Hamşioğlu: Niye mi sızlasın? Gerçekten bunu söylüyor musunuz?

AKP’li Ümmü Gülşen Öztürk: Biz mi öldürdük?

Mustafa Varank: Emrihak vaki gelince, niye bizim canımız sızlasın ya?

Selcan Hamşioğlu: Tebrik ediyorum, millete havale ediyorum…” Bu cümleler üzerine nezaketimizi bozmadan bir şeyler söyleyebilmek oldukça güç. Yorumsuz geçerek, Hasan Bitmez Abimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anıyoruz. (Ruhuna El-Fatiha)

Erdoğan’a, Alman gazeteci: “Sık sık israile karşı sesinizi yükseltiyorsunuz, nazi yöntemleri uygulamakla suçluyorsunuz. Fakat aynı zamanda yoğun ticari ilişkileri ayakta tutuyorsunuz. Bu çelişkiyi nasıl açıklayabilirsiniz?” diye bir soru yöneltti. Erdoğan’ın cevabı şöyleydi: “Yoğun ticari ilişkileri artık ayakta tutmuyoruz. O iş bitti.” Türkçe bilen herkes bilir ki; “yoğun ticari ilişkileri artık ayakta tutmuyoruz. O iş bitti” demek, “yoğun ticari ilişkilerimiz vardı” demektir. Bu söylem; Gazzeliler 6 ay boyunca katledilirken, israile ticari destek verildiğinin, ülkenin en yüksek mevkisi tarafından itiraf edilmesidir… Ayrıca, ticareti sadece kısıtladınız, tamamen durdurmadınız. İncirlik ve Kürecik Üslerini kapatmadınız. Azerbaycan petrolünün israile gitmesine aracılık etmeyi bırakmadınız. O iş bitmedi; hala israile destek sağlamaktasınız.

Bu açıklamalarından sonra RTE; seçimler öncesinde kendilerine iftira atıldığını, bu iftiralarda jet yakıtı satıldığını iddia edecek kadar ileri gidildiğini söyledi. Bu iddialarda bulunanları, devletine ve milletine düşman olmakla suçladı ve “sizin vicdanınız var mı” diye sordu. Erdoğan: “israile jet yakıtı gönderdiler diye; akıl, vicdan ve ahlak dışı ithamlarda bulundular.” diyor. Ticaret Bakanlığımız ise, jet yakıtı satışına kısıtlama getirildiğini açıklıyor. Ticaret Bakanlığı’nın kısıtlanan 54 ürüne yer verdiği belgede, 50. ürün “Uçak benzini ve jet yakıtı.” Bu durumda Ticaret Bakanlığı, Türkiye düşmanı mı? Kendi devletine iftira mı atıyor? Vicdansız ve yalancı mı?..

Aslında AKP’nin Filistin konusundaki tavrını en net biçimde ortaya saçması açısından, AKP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekçi’nin söylemleri yeterliydi. Şunları söylemişti Nihat Zeybekçi: “israilde çok önemli bağlantıları olan arkadaşlarımız da var. Yani, eyvallah, israilin Filistin’de, Gazze’de Müslümanlara yaptığı soykırımı, bebek katliamını nefretle, şiddetle kınıyoruz. Eyvallah, buna diyecek bir şey yok ama diğer taraftan da ticaretin hiç kimseye zarar vermeyen bölümleriyle ilgili hassas olmamız gerektiğine inanıyorum. israil, serbest ticaret anlaşmamızın olduğu bir ülke. 6 satıp 1 aldığımız bir ülke. Mavi Marmara Katliamı zamanında bile, israille ticareti kesmedik…”

AKP mi dediniz? Pragmatizm ambalajında oportünizm… israille ticarete “iftira” diye başladılar; mevzuyu “silah satmıyoruz” diyerek gururlanmaya bağladılar. Biz de diyoruz ki: “Ey AKP! Siz, öldürmeyi iyi bilenlerle normalleşmeyi ve o katilleri Ankara’da misafir etmeyi iyi bilirsiniz.” Ya şimdi Gazze için gerekeni yapın ya da hayatınızın sonuna dek makamlarınızdan uzaklaşın.

Küsuratıyla birlikte 200 günü geçti Gazze’de katliam başlayalı. Dile bile kolay değil. Yüz tane iki, iki tane yüz gün geçti de; ikiyüzlülük geçmedi. Gazze gösterdi ki; Talut görünümlü Calutlar, İslam dünyasının başına musallat olmuşlar. Müslüman halkların liderlerinin ve ülkemizdeki iktidar mensuplarının ölmüş ruhlarına El-Fatiha…

Saygılarımla…