EŞİTLİK VE ADALET

Yüksek başlı dumanlı sıra dağlar, tam karşısında küçük bir tepecik… Engin denizler… Büyük okyanus ve küçük su ırmakları… Hepsi ahenk içinde… Tam bir doğa harikası. Doğal güzellikleriyle insanı büyülüyor.

Allahın yaratmış olduğu tabiatta hiçbir şey birbirine eşit değil, lâkin her birinin kendine göre vazifeleri var.. Ve tabiatın içinde, insanoğlu tam olarak anlamamış olsa bile, şüphesiz ki adalet var…

Allah (C.C.) adaletlidir.

Ve insanoğluna da adaletli olmayı emreder..

Kısa boylu insan ile uzun boylu insanın arasında alıp vermediği bir şey yoktur..

Güzel ile çirkinin arasında bir kavga gürültü yoktur.

Herkes kendi dünyasında yaşar. Herkes kendi dünyasında mutlu, huzurlu, rahat ve özgür yaşamayı ister…

İNSANLARI ASIL RAHATSIZ EDEN EŞİTSİZLİK

Bir işçi patrondan rahatsız değil, patron işçiden rahatsız değil. Herkes bir düzen içinde, kendi işine gücüne odaklanmış, işini yapmakta..

Fakat rutinden sapmalar olduğunda;

birileri birilerinin hakkını bir güzel, göz göre göre götürürse… Zengin daha zengin, lüks içinde yaşarken; fakir daha fakir, harap-bitap duruma düşmüş, bir ekmek dahi alamaz duruma gelirse… İşte tam bu noktada insanların isyanı başlıyor: “Nerede eşitlik, nerede adalet?” sorusu herkesin aklına geliyor..

Zengin zengin olsun, kimsenin gözü yok.

Ama zengin; ultra zengin, mega zengin, ultra mega zengin, premium zengin, gold zengin, diamond zengin… olurken

Fakir; daha fakir, çok daha fakir, sefil, virane… oluyorsa

Çok çalıştığı halde parası cebine girmeden komple gidiyorsa… Sosyal, kültürel yaşamı bırak; bir gün elektriği, bir gün doğalgazı, bir gün suyu kesiliyorsa… Kirasını ödeyemediği için ev sahibi sürekli kapısına gelip çık evimden diyorsa… Git gide kredi ve kredi kartı borcuna saplanıyorsa… Evinde eşi ile huzur ve mutluluk içinde yaşamak yerine sürekli yaşam standartlarına bağlı olarak aralarında bitmek bilmeyen kavga gürültü yüzünden boşanmanın eşiğine geliniyorsa…

Bu ailedeki çocuklar mutsuz, umutsuz olduğu için artık yüzleri gülemiyorsa.. Mutfağında ekmek varsa tuz yok, tuz varsa şeker yok, şeker varsa çay yok hale geliyorsa… Veya en temel ihtiyaçları birileri tarafından getiriliyorsa…

Burada mega zenginler, ultra mega zenginler ve zenginliklerine doymayan bazıları, engin dağların tepelerine ulaşacak parayı ellerinde tutuyorsa…

İşte bu toplumda büyük bir sorun, büyük bir adaletsizlik vardır. Fakirin ezilmesi, sömürülmesi, hatta hakkının yenmesi ve belki de alnının teri emeğinin çalınması vardır.

Hayata elbette zengin de olacak fakir de…

İşçi de olacak patron da…

Çok kazanan da olacak az kazanan da…

Ama aynı anda birileri karun kadar zengin olurken, birilerinin ezile ezile hayatını yaşayamaz hale gelmesi durumunda toplumsal huzursuzluk çıkması kaçınılmazdır..

Bıçak kemiğe dayanmadan zenginlerin zenginlik hastalığından kurtulması ve empati yapabilmesi, herkesin birbirinin emeğine saygı duyması dileği ile..

Dr. Meryem ÇILDIR