İhsanın Mertebeleri
İhsan bilinci, kulun Rabbiyle ve diğer varlıklarla ilişkisi bağlamında Müslümana dünya ve ahiret mutluluğunun yolunu göstermekle birlikte, günümüz dünyasının gerek bireysel ve gerekse toplumsal birçok sorununa da çözüm sunmaktadır.
Bugün, İslam âlemi de dâhil olmak üzere, yeryüzünde yaşanan ahlaki erozyon, kaybedilen huzur ve güven ihsan şuurundan uzaklaşmanın tabii sonucudur.
Bu yazımda ihsanın mertebeleri üzerinde kısaca durmak istiyorum.
İslam alimleri kullara bakan yönüyle ihsanın dört mertebesinden bahsederler:
1-Yüce Allah’a karşı ihsan
İhsanın en temel anlamlarından biri, Allah’ı görüyormuşçasına yaşamaktır. İhsanın en yüksek mertebesi, “Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.” (Hadid, 57/4.) ayetini düstur edinip ona göre davranmaktır.
Bu yönüyle ihsan, kulluk bilincinin zirvesidir. Zira alıp verdiği her bir nefeste Allah’ı görüyormuş gibi davranan, attığı her bir adımda Rabbin huzurunda olduğunun bilincinde olan bir Müslüman ne kendisine ne de başkalarına zarar verecek bir tutum ve davranış sergilemez.
2-Kişinin kendisine karşı ihsan
Hem yaratılış hem donanım hem de yetenek bakımından kişinin kendisini bilmeden ve tanımadan Yüce Allah’ı bilmesi ve mutlak doğruya ulaşması mümkün değildir. Nitekim bu hakikati ifade etmek üzere “Nefsini bilen rabbini de bilir.” sözü bir kelâm-ı kibar olarak söylenegelmiştir. Kendini bilip tanımanın en önemli yolu da kişinin kendisine karşı ihsan üzere olmasıdır. İnsanın yaratılış gayesini bilmesi ve yaptıklarının hesabını vereceğinin bilincinde olması, kendisine karşı en büyük ihsanıdır. Zira bu bilinç, kişinin dünyada huzuruna, ebedî âlemde de kurtuluşuna vesile olacaktır.
3-Diğer insanlara karşı ihsan
İhsan, karşılıksız iyilik yapmak, güzel davranışlar ortaya koymak gibi anlamlara da gelmektedir. Kişinin kendisi için sevip istediği bir şeyi Müslüman kardeşi için de istemesi ihsanın önemli bir mertebesidir. Bu doğrultuda; insanlara iyilik ve ikramda bulunmak, dertlere derman, gönüllere şifa, yolunu kaybedenlere kılavuz olmak; kısaca insanlığın hayrına olacak her türlü güzel davranış ihsandır. İlim ve fende çığır açmış nice Müslüman ilim adamının yaptığı gibi yeni buluşlar ortaya koymak, bilim, bilişim ve teknoloji başta olmak üzere hayatın her alanında insanların işlerini kolaylaştıracak icatlar yapmak, ihsanı hayatının merkezine yerleştirmekle mümkündür. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) bu hakikati şu sözüyle dile getirmiştir; “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olanıdır.”
4-Canlı cansız bütün varlıklara karşı ihsan
Canlı cansız bütün varlıklara karşı güzel muamelede bulunmak da ihsandır. Hz. Peygamber (s.a.s.), Yüce Allah’ın her işte ihsanı farz kıldığını bildirmektedir.
İhsan, bir işi en güzel şekilde yapmak diye de tarif edilmiştir. Bu manadan hareketle, mümin bir bireyin ibadetten ticarete, tarım ve hayvancılıktan sanayiye, kısaca hayatın her alanında ihsan üzere olması fert ve toplum açısından çok büyük bir erdemdir.
Bilim insanının araştırmalarında insanlığa/canlılara faydayı hedeflemesi, gıda üreticisinin ürettiği gıdada helal ve zararsız içerik bulundurması; mühendisin yaptığı binayı sağlam ve estetiğe uygun inşa etmesi; müteahhidin dere kenarlarına bina yapmaması, zemini sağlam olmayan yerlerde yüksek binalar inşa etmemesi gibi hususların hepsi ihsan kavramının bir gereğidir. Ayrıca İslam’ın üzerinde titizlikle durduğu adaletle muamele, emaneti ehline verme, liyakati önceleme vb. ilkeler de ancak ihsan şuurunun canlılığı ile hayata akseder.
Bugün yeryüzünün merhamete, ahlak ve hukuka her zamankinden daha fazla muhtaç olduğunu hepimiz kabul ederiz. İnsanlık; sevgi, saygı, güven ve barıştan uzaklaşarak tefrika, bölünme, zulüm, şiddet, vahşet ve dehşet bataklığına saplanmış durumdadır.
Diğer bir yönden ihsan, müminin başkalarına karşılıksız iyilikte bulunması, güzel davranmasıdır. Zira karşılıksız iyilik bir Kur’ân ahlakıdır. Her zaman menfaati gözeten nefse karşı bir terbiyedir. Bu yönüyle ihsan, yüksek ahlâkın edep ve nezahetin sebebidir.
Kısaca ihsan, bir hayat felsefesidir. Bu düşünce tarzında temel düsturlar Kur’an-ı Kerim ve sahih sünnettir.
İhsan şuuru, insanın bütün davranışlarında etkisini gösterir ve günahlara karşı bir zırh olur.
Allah Teâlâ’nın her şeyi gördüğü ve bildiği şuuru kişiyi her türlü kötülükten uzak tutar. İhsan şuuruna sahip olan kimse en başta kendi fıtratı ile barışıktır. Çünkü insan, yaratılışı itibarıyla “ahsen-i takvim” (en güzel kıvam) üzere yaratılmıştır. Bu kıvamını koruması, ihsan üzere yaşamasına bağlıdır.
Fahri SAĞLIK
Emekli Müftü