Açık ajandanızı, bir kontrol edin; ne çok gün var!..
Anneler, Babalar, Sevgililer, Öğretmenler Günü… Say, say bitmiyor.
Bir tanesini daha geçtiğimiz gün geride bıraktık, Anneler Gününden sonra sıra Babalar Gününde.
Özel anlamlar atfedip, diğer günlerin sıradanlığından kurtulmaya çabalarken, tuzağa düşüveriyoruz.
Tüketimin alabildiğine tahrik edildiği, illa bir hediye almadan es geçilemeyen bu özel (!) günler, başımıza sardığımız gereksiz ve tehlikeli dertlerden biri.
Medya ve reklamlar aracılığıyla belleklerimize kazınan bu özel günlerin bir tek amacı var, daha çok tüketmek.
Bugünler için POS cihazlarına sokulan kredi kartlarımızdan çekilen paralar ile annemize, babamıza, sevgilimize ulaşmaya çalışırken, aslında şirketlerin bizim cüzdanımıza ulaştığını fark edebiliyor muyuz?
Yetmez, illa bu özel günler için sosyal medya hesaplarımızda da paylaşımlar yapmak gerek.
Hepimiz annemize, babamıza, öğretmenimize, sevgilimize ne kadar da düşkünmüşüz…
AVM’lere doluşur, kredi kartlarımızın limitleri zorlanır, kimin günüyse birkaç kare çekilir, çabucak sosyal medya hesabımıza gönderilir, üzerine de en duygulu sözler, kalpler, böcekler yazılır.
İşlem tamam!
Sahi, biz böyle miyiz?