Makamlar ve İnsanlar
İnternette dolaşırken bir söze rast geldim. Şöyle yazıyordu; “ Her şeyin bir şeyini bilin, bir şeyin her şeyini bilin.” Gerçekten çok anlam taşıyan bir söz. Makam sahiplerinin özellikle bilmesi gereken bir söz olduğunu düşünüyorum. El yordamıyla hiç bir makam yürümez, yürütülemez. Makam sahibi adil ve adaletli olmak mecburiyetindedir. İnsan davranışlarının doğru olup olmadıklarını gösteren en önemli ilke adalettir. Kur'an-a göre Allah mutlak ve hakiki adalet sahibidir. Herkese hak ettiği şekilde muamele eder ve ahirette de zerre kadar haksızlığa mahal vermeyecek şekilde adaletle hükmedecek ve mazlumun hakkını zalimden alacaktır. Makam sahibi adil ve adaletli olması için işgal ettiği makamın liyakatine sahip olmalıdır. Sahip değilse en kısa sürede kendini eğitmelidir. Gönül evi yapmayı beceremeyen bir makam sahibinin liyakatli olduğunu söylemek ne kadar doğrudur. Ortada adaletsizlik varsa, sessiz kalmak, adil olanı ifade etmemek, adaletsizliğe ortak olmak değil midir? Makam sahibi hayatın her aşamasında ilmi siyasetle yönetmelidir. Adil ve adaletli olmayan bir idarecinin makamı; cennete giden yolun taşlarını döşemez mi? Şu fani dünyamızda en kıymetli şey gönüle girmek değil midir? Bunu beceremeyene dava adamı denir mi? Çalışmalara heyecanını yansıtmayan, sevk ve idare ederken eğitmeyen/eğitemeyen, verdiği görevleri yapılmayan bir makam sahibinin, makamı işgal etmesinin vebalini nasıl ödeyecektir?
Yaşadığı toplumdan uzak duran, makam temsiliyetini yerine getiremeyen hangi makam sahibi olursa olsun, o makamın hakkını veremediğinin en büyük kanıtı değil midir?
Mesele milletin adamı olabilmektir. Bilinen bir gerçek var ki, adam olanların makamını millet belirler.