Hak ve Adaletin Peşinde: Erbakan’dan Günümüze

Bu ülkeden bir Erbakan geçti. Erbakan, yalnızca bir siyasetçi değil, aynı zamanda bir vizyonerdi. Yeniden büyük Türkiye yeni bir dünya kurmayı vaat eden, köylüsüne,işçisine,memuruna ve emeklisine refah payını misli misli veren bie efsane geçti ülkemizden. Heyhat! Gel gör ki, o vatandaşına sahip çıktığı kadar; vatandaşı ona sahip çıkmadı.

 Bugün yaşadığımız ekonomik zorluklar,hukuksuzluk ve adaletsizliğin sebebi o gün Erbakan'a sahip çıkmadığımızın sonucu olabilir mi? Ruhu ebediyete intikal edinceye kadar bizlere izah etmeye, uyarmaya bıkmadan anlatmaya devam etti.

İnanmak istemedini ve hatta inanmadınız. Anlamak istemediniz. Gerçekleri duymak ve görmek istemediniz. O başka siyasiler gibi gayrı safi milli hâsıla demiyor refahın tabana yayılmasından bahsediyordu. Çünkü o biliyordu ki, gayrı safı milli hasıla bir avuç zümrenin kasasına giriyordu. Siyonizm diyordu, Irak ve Suriye konusunda bizleri ikaz ediyordu. AKP’nin bir proje olduğundan bahsediyordu ama kimseyi inandıramıyordu. Medya büyüsüne kapılmış halk uyanmıyordu.

Dile kolay tam 22 yıldır hep yanlışa oy kullandınız ve bedelidir ödemekten bıkmadınız hem de bize de ödettiniz.  Hükumetin politikalarını takıp edip, uyarı görevinizi de yerine getirmediniz. Oysa seçtiklerinizi denetlemek asli göreviniz/görevimiz olmalıydı.

Bütün her şey rağmen kurtuluşun  tek  adresi  Saadet Partisi olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Ama gelmiyorsunuz. Rüzgarın esmesini bekliyor; haklıdan yana değil güçlüden yana olmayı tercih ediyorsunuz. Bu gönüllü köle olmak değil midir?

 Adeta ölü uyanıklığı yaşıyoruz. Gözlerimiz açık bir şekilde ayakta koşturup duruyoruz ama ölü gibi kayıtsız bir şekilde. Uyanmak için bir şok yaşamak gerekiyormuş. İşte İmamoğlu vakası topluma bir şok doktrini yaşatarak halkın uyanmasına vesile oldu. 22 yıldır derin uykuda olan insanımız uyanmak için şok yaşaması gerekiyormuş. İmamoğlu vakası halkın adalet,hak,hukuk kavramlarını yeniden keşfetmesine sebep olmuş, olay İmamoğlu olayı olmaktan çıkıp hak ve adalet arayışına evrilmiştir.

 Hak,adalet,hukuk kavramları insan için hava gibi, yemek gibi olmazsa olmazlarındandır. Bu kavramlar, toplumun temel taşlarıdır ve onların yokluğu, bir toplumun çöküşüne neden olabilir. Ancak, bu uyanışın kalıcı bir değişime dönüşmesi, bireylerin ve toplumun bilinçli çabalarıyla mümkün olacaktır.

Erbakan; ”Kanunlar ve nizamlar ne kadar mükemmel olursa olsun, onu tatbik edecek insanın içerisine hak ve adalet sevgisi girmemişse, netice tersine tecelli edecek, adalet yerine adaletsizlik, sosyal adalet yerine sosyal istismar hakim olacaktır.”

 Necmettin Erbakan'ın bu sözü, adaletin sadece kurallar ve yasalarla sağlanamayacağını, insana özgü değerlerle, özellikle vicdan ve adalet sevgisiyle anlam kazandığını vurguluyor. Erbakan, adaletin uygulanmasında insan faktörünün önemini öne çıkararak, sistemlerin ne kadar mükemmel tasarlanmış olursa olsun, onları hayata geçirecek kişilerin değerlerinin belirleyici olduğunu söylüyor.

Bu sözden şunu anlayabiliriz: Gerçek adalet, bireylerin ahlaki değerlerine, sorumluluk bilincine ve vicdanına bağlıdır. Adalet sadece teorik bir kavram ya da yazılı bir kurallar bütünü değil; toplumsal huzurun ve bireysel hakların teminatı olan bir yaşam felsefesi.

 Erbakan'ın hak üzerine söylediği anlamlı sözlerden biri de şudur: "Haksız bir davada zirve olmaktansa, hak davada zerre olmayı tercih ederiz." Bu söz, onun hak ve adalet anlayışını, doğru olanı savunmanın önemini ve bu uğurda mütevazı bir duruş sergilemenin değerini vurgular.

Erbakan, hak ve adaletin üstünlüğünü her zaman ön planda tutmuş bir liderdi. Bu sözler, onun toplumsal sorumluluk ve ahlaki değerler konusundaki hassasiyetini yansıtır.