İnsan eşrefi mahluk olarak sadece Allah(c.c)'a kulluk etmesi için yaratıldı.*
Kul (abd): Yüce Allah'ın nefs ve ruhtan müteşekkil yarattığı, başına buyruk olmayan mahluk.
İnsan dolayısıyla Allah'tan başkasına boyun eğmeyen ve aynı zamanda Allah'tan başkasına kulluk edilmesine, kulları kendilerine kulluğa zorlayan mütehakkim kişilere karşı her türlü mücadele etmesi gereken bir varlıktır. Esasında bu çabalama süreci kulun imtihanı ve kulun ebedi hürriyetinin de anahtarıdır.
Abd (kul) kelimesi geniş bir mana içermektedir.
Köle: ''Bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması. Başka bir kişinin malı ve mülkü olan kişiye köle, memlûk veya kul; köle sahibine ise efendi veya mevla denir. Bazı durumlarda uşak ve hizmetçi de köle anlamına gelir. Kadın kölelere cariye denir.''
Kul ve köle kelimesinin aynı anlamda olduğu ifade edilse de, köle kelimesi daha ziyade kulun kulla arasındaki hiyerarşiyi karşılamaktadır.
İnsanlık tarihine baktığımızda kölelik kavramı insanlar tarafından icat edilmiştir. Hz. Adem(a.s)'dan Hz. Muhammed(sav)'e kadar gelen tüm peygamberler insanların Allah'ın kulları olmalarından doğan eşit haklara sahip olduklarını bildirmişlerdir.
KÖLELİĞİN ORTAYA ÇIKMASI
Köleliğin tarihi kadim dönemlere kadar dayanmaktadır. Eski Mısır ve Yakın Doğu'da kölelerin sayısının bir hayli çok olduğu bilinmekte. ''Tevrat'ta Hz. Nûh’un üç oğlundan Hâm’ın işlediği günah sebebiyle oğlu Ken‘ân’ın Hâm’ın kardeşleri Sâm ve Yâfes’e kul olarak cezalandırıldığından bahsedilir.''** Hristiyanlar köleliği Hz. Adem'in yasak meyveye dokunmasının kaçınılmaz sonucu olarak görürler.
Sümerler'in yazıyı ilk kullanan toplum olması hasebiyle insanı ilk köleleştiren toplumun şimdilik Sümerler olduğu zannedilmekte. Sümer devlet yönetimi sisteminde toplum soylular, sıradan vatandaşlar ve kölelerden oluşmaktaydı. Bunun yanında Sümer'in ilk sosyal reformist kralı Lagaş hükümdarı olan Urukagina'nın koyduğu kanunlar, insanlığın bilinen en eski yazılı hukuk kurallarıdır. Urukagina Yasaları; ruhbanların ve yüksek, zengin sınıfların bir olup halka yaptıkları zulme mukabil zenginlerin fakirleri sömürmesine, ruhbanların çıkar sağlamalarına bayrak açılarak bunun kanun haline getirilmesidir.
Yakın bir zamana kadar çeşitli şekillerde varlığını sürdüren kölelik kurumu 19. yüzyıla gelindiğinde kaldırıldı olarak biliyorsak da aslını isterseniz kaldırılmış değildir. O dönem kaldırılan sadece bir kavramın ismiydi. Aynı kavram başka başka isim/isimlerle ne yazık ki günümüzde de devam ediyor. Dün adına kölelik denilen kurum bugün farklı şekillerde çıkıyor karşımıza. İnsanlığın yüz karası kölelik sistemi bugün bile hâlâ bazı ülkelerde bildiğimiz şekliyle insanlığın onurunu ayaklar altına alarak devam ederek tarihin kara sayfalarında bir utanç abidesi olarak yer alıyor.
ASR-I SAADET'TE KÖLELİK
Hz.Adem'den Hz.Muhammed(sav)'e dönemine kadar ilahi kitaplarda kölelik bir kurum olarak kabul edilmez. İslam'da esas olan hürriyettir. İnkarcıların söylediklerinin aksine İslam'da kölelik yoktur. İslam köleliği birden kaldırmamış dönemin sosyal şartlarına göre köleliğin seviyesi, hak ve yükümlülüklerde ıslahat yapmış; her fırsatta köle azadını özendirmiş, köleliğin ortadan kalkması yolunda ilk önemli adımı atmıştır. Asr-ı Saadet döneminde belirli bir bir hukuki düzenleme yapıldı.
Zira kölelik başlıca imansızlık eseriydi İslam'ın başlattığı azad teşekkülü ise bu eseri ortadan kaldırma amacı gütmektedir. ''Kölelik hükmen ölüm gibidir.'' Dolayısıyla o, malda idare, şahitlik etme, nefsine vâsi olma ehliyeti konusunda mağdur olacağı gibi; köleden cuma namazı, cenaze namazı, hac ve cihat gibi bir çok ibadetlerdeki vecibeyi kaldırır.
Bundan mütevellit köleyi azade eden tüm bu haklardan onun faydalanmasını sağlayacak ve mânen onu diriltmiş gibi sevaba nail olacaktır. Bununla birlikte savaşlarda ele geçirilen esirlerin azad edilmesi teşvik edilmiş, pek çok esirin hürriyetine kavuşması sağlanmıştır. İslam insanın doğuştan gelen haklarını koruma altına almaktadır. Bunlar; yaşama hakkı, neslin korunması hakkı, namus hakkı, mülk hakkı, seyahat hakkı, teşebbüs hürriyeti...
KÜRESEL KÖLELİK
Köleliğin küresel hale gelmesi sömürgecilikle başladı. Coğrafi keşiflerle Avrupa ülkeleri diğer kıt'alarda sömürge topraklar elde etti, yer altı yer üstü kaynakları kaba güç kullanarak yağmaladı. Amerika'daki altın vb. Afrika'dan elmas vb. Asya'dan ipek, baharat vb. zorla Avrupa'ya taşındı. Bu vesileyle kölelik bilhassa Afrika kıt'asındaki yerel halkın Amerika kıt'asına ve Avrupa'ya çaresizce getirilerek köleleştirmek suretiyle zirve noktaya çıkmıştır. Orta Çağ kara düzeni bu şekilde asırlarca devam etti.
ABD'nin o zaman bağımsız bir eyalet Vermont'ta 1777 yılında kölelik yasaklandı, fakat tümden kaldırılmadı. Vermont 1791'de ABD'ye dahil oldu.İngiliz sömürgelerinde 1833'te, Fransa'da 1848'de, ABD'de bir iç savaşın akabinde 1865 yılında kölelik kaldırıldı. Lakin 20. yüzyıla kadar köleliğin devam ettiği ülkeler vardı. Moritanya 1980'de köleliği en son kaldıran ülke olarak kaydedildi.
OSMANLI VE KÖLELİĞİN KALDIRILMASI
Osmanlı İngiltere'den sonra köleliği kaldıran ilk devlettir. Ancak Osmanlı'da kölelik sistemi Avrupa'daki, ABD'deki gibi değildir. Kadınlar ev işlerinde, erkeklerse ya Osmanlı ordusunun bir bölümünü oluşturmuş ya da efendisinin çağırdığında hizmetiyle ilgilenmiştir. Osmanlı İslam hukukunu esas aldığı için ömür boyu köleliği hoş görmemiş ve büyük köle mevcudu yoktur. Kölelerin dönemin şartlarına uygun olarak en iyi şekilde yaşamaları sağlanmıştır. Köleliğin toplumdan kaldırılmasını sağlamıştır. İslam hukukunda ve Osmanlı'da köle yedi sene hizmet ettikten sonra azad edilirdi.
Anlaşma yoluyla köle belirli bir hizmet veya para karşılığında ayrılabiliyordu. Anlaşmaya göre köle bu anlaşmadan vazgeçerken efendi vazgeçemiyordu. Köle efendisiyle kalmak isterse kalıyordu. Köleler vakıflarda yönetici pozisyonunda olabiliyordu. Osmanlı Devleti'nde köleliğe sıcak bakılmasa da bu bir sektördü. Tanzimat Fermanı sonrası(1839) köle pazarları 1947 yılında Sultan Abdülmecid tarafından tamamen ortadan kaldırıldı. Hayat şartlarına bakımından Amerika'daki bir köle ile Osmanlı'daki köle ile aynı haklara sahip değildi. Prensipte o dönem ABD'li hür bir vatandaş Osmanlı'daki köle statüsündeki biri kadar hak ve imtiyazlara sahip diyebilir miyiz? Belki!..
MODERN KÖLELİK
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyadaki dengeler değişti ve yeniden şekillendi. İkinci Dünya Savaşı sonrası doğu ve batı blokları oluştu ve iki kutuplu bir dünya meydana geldi.
Doğu blokunda kominizim Batı blokunda kapitalizm toplumları kontrol altına almaktaydı. Eski devirde kölelik yerelde yaşanırken günümüzde her şeyin devletin kontrolünde olduğu, hür insanın bile neredeyse hiç bir hakkının olmadığı komünizmle, tüketimi körükleyen ve insanın maddi manevi her şeyini sömüren kapitalizm küresel kölelikten başka bir şey değil de nedir?
Adına modern çağ denen bu primitif (ilkel) zihniyet her bir bireyi küresel köleliğe mahkum etmektedir.
BM gibi bir oluşum varken ekonomik, toplumsal ve kültürel bir özgürlükten bahsedebilir miyiz?
Küresel ekonomistler ile dünyanın tüm kaynakları emperyalist elitlerin elinde toplanmaktadır. Ekonomiyi Dünya Bankası aracılığıyla onlar yönetmekte, elinizdeki üç kuruşu da almaktalar...böyle bir durumda ekonomik özgürlükten bahsedebilir miyiz?
NATO gibi bir oluşum içindeyken askeri bir özgürlükten bahsedebilir miyiz?
Ülkemizde başta ABD olmak üzere birçok yabancı devletin üssü bulunurken güvende ve özgür olduğumuzdan bahsedebilir miyiz?
İstanbul Sözleşmesi vb. gibi çıkartılan kanunlarla sosyal hayatımız, aile hayatımız hatta özel hayatımız yönetilirken bireysel bir özgürlükten bahsedebilir miyiz?
Teknolojik gelişmeleri biz yapmadığımız sürece batının teknolojisine mahkum olarak televizyon, bilgisayar, telefonlar vasıtasıyla takip edilirken, her türlü ahlaksızlığa kendimiz ve ailemiz maruz kalırken her hangi bir özgürlükten bahsedebilir miyiz?
Her türlü kimlik bilgilerinin, kan grubunuzun, geçirdiğiniz hastalıklar ve iç organlarınız durumuna kadar bilindiği bu hallerde kölelik bitti diyebilir miyiz?
Bugün bu hürriyetlerden mahrum bırakılan her insan adına köle denemese de kölelik sıfatına büründürülmüş demektir.
İslam hukukunda kölenin dönemin şartların göre barınma, yeme içme, yatak dahil tüm ihtiyaçlarının karşılanması gerekirken, hitap ederken de rencide etmeden ''oğlum'', ''kızım'' şeklinde ve aileden biri gibi davranılması gerekmektedir. Halbuki günümüzde açlık sınırı altında çalıştırılan işçiler vardır.
İşçi: Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi, Başkasının yararına bedenini, kafa gücünü veya el becerisini kullanarak ücretle çalışan kimse.
Peki bugün bu işçilerin statüsü nedir?
Selam ve dua ile...
(Maaile Dergisi 42.sayısında yayınlanmıştır.)
Kaynak: (Zariyat/56)*
(Tekvîn, 9/20-29)**
TDV Ansiklopedisi
Prof. Dr. İbrahim Erol Kozak (Anadolu Üniversitesi Yayınları ''Hukuk Tarihi'')
Hamdi Döndüren
(Maaile Dergisi 42.Sayı)