Saadet Partisi ve İttifaklar
Geçen yüzyılda dünya ''Sağ'' ve ''Sol'' olarak ikiye ayrıldı. İkinci Dünya Savaşı sonrası yeni bir dünya düzeni meydana getirildi ve Amerikan Kapitalizmi ''Sağ'' kesim olarak nitelenip, Rusya (SSCB) Sosyalizmi de ''Sol'' olarak sınıflandı. Toplumsal hadiseler bu iki hale göre şekillenirdi. Batı ABD hür teşebbüsü, Doğu SSCB katı devlet yapısnı tercih etti.
Türkiye'de demokratikleşme süreci 1946'da çok partili hayata geçmesi ile başladı diyebiliriz. 1950'lere kadar tek parti iktidarı vardı.DP'den önce kurulan partiler bir varlık gösteremeyince CHP içinde ''dörtlü takrir'' diye adlandırılan dört milletvekili, Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan CHP'den istifa ederek Demokrat Parti'yi kurdular ve1950 yılında DP iktidar oldu öylece çok partili sisteme geçildi. Türkiye'nin NATO'ya girebilmesi için özgürlüklerin önünün açılmaası gerekiyordu ve çok partili sistemle birlikte ezanın aslını döndürülmesi eklendi.
Türkiye'de muhafazakârlık (sağcılık)dindarlık olarak anlaşılıyorsa da dindarlık değildir, aslında bu dindarlara ve o dindarların dinine de hakarettir. Türkiye'de Muhafazakârlar ABD karşıtlığından hazzetmez. Muhafazakârlık ABD'nin hegemonyasına razı olanların kutsal değerleri istismar etme aracıdır. Batı'da Muhafazakârlık daha çok Hristiyanlığı öne çıkarırken bizde devrim ilke ve inkılaplarını koruma olarak kaldı. Halbuki muhafazakârlık bizzat ideoloji kavramını reddediyor ve ideolojik doğmalardan ziyade bir algılama sistemidir, her tür ideolojiye eklemlenebilen bir esnekliğe sahiptir. Bu yüzden İslamcı muhafazakârlıktan söz edilebileceği gibi, sosyalist, liberal, Kemalist ve milliyetçi muhafazakârlıktan da kolaylıkla söz edilebilir.
Gelelim Saadet Partisine.
Yarım asırlık bir maziye sahip Milli Görüş hareketinin siyasi hayatında dört partisi (MNP, MSP, RP, FP) anti-demokratik bir şekilde kapatılmış, lakin her seferinde daha güçlü kurulmasının ardından koalisyon hükûmetlerinde iktidar olmuş, efsanevi hizmetlere imza atmıştır. Kapatarak durdurulamayan Milli Görüş bu defa bölünmüş ve Saadet Partisi Milli Görüş'ü temsil ederken Ak Parti muhafazakar-Demokrat söylemleriyle yani ABD yanında yer alarak iktidar olmayı başarmıştır. Ak Parti 19 yıllık iktidarı boyunca elini Milli Görüş'ün üstünden çekmemiş ve her seferinden Saadet Partisi'nden büyük parçalar kopartarak bölmüştür. Milli Görüşçülerse her seferinde toparlanmasını bilmişlerdir.
Bunun yanında Ak Parti tüm siyasi görüşlerin temsil edilmesi, barajı indirmek sözü yerine başkanlık sitemini getirmiştir. Başkanlık sistemi için 2017 Nisan ayında yapılan referandumda ''evet'' oyları fazla çıkınca! da başkanlık sistemine geçilmiştir. Burada Saadet Partisi'nin ikazları kulak ardı edilmiştir. ''Koalisonlara son vereceğiz'' derken Türkiye ittifaklara mecbur bırakılmıştır. Saadet Partisi başkanlık sistemine karşı olmadığını, lakin Ak Parti'nin hiç bir parti ile müzakere yapmadan getirdiği bir sisteme karşı olduğunu ve bunun yarardan ziyade zarar getireceğini ifade etmiş ve her zamanki gibi uyarılarında haklı çıkmıştır. Mamafih sistemin tıkandığını ve tekrar parlamenter sisteme geçilmesine ilişkin Ak Parti içinden de dile getirilmektedir.
Yüzde %50+1 alamayan ve sistemi tıkayan Ak Parti, MHP, BBP ve gizli ortak VP ile birlikte Cumhur İttifakını oluşturmaktadır. Aslını isterseniz ''İTTİFAK'' seçim sırasında partilerin bir araya gelmesiyle oluşur, oysa bugün Cumhur İttifakı adından ittifak olarak anlaşılsa da bir koalisyon hükûmetidir. Hani referandumda verilen vaatler içinde koalisyonlar olmayacaktı?
Velhasıl tek başına hiçbir parti yüzde50+1 alamamakta ve birbirine mecbur bırakılmıştır.
Bu vesile ile Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan Saadet Partisi YİK Başkanı Oğuzhan Asiltürk'ü ziyaret etmiştir. Adına nezaket ziyareti dense de usule uygun olmamıştır. Bununla birlikte Ak Parti ile ittifak konusunda Saadet Partililer dışında herkes fikrini zikrini söylerken Saadet Partili hiç kimseye söz hakkı verilmemiştir. Saadetliler adeta ittifaka zorlanmaya çalışılmaktadır. Bu zorlamaya sadece ''Demokratik bir tavır değil'' demek doğru olmaz. Bu, Saadet Partililere hakarettir, alay etmektir. Dün ''Particik'', ''Binası yok'' söylemleri bunun yanında belki hafif bile kalmaktadır.
Milli Görüş nasıl CHP ile koalisyon kurarak Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirmişse, MHP ile
ittifak yaparak meclise girmişse, DYP ile koalisyon yaparak D-8'leri kurmuş destanlar yazmışsa bugün de her parti ile ittifak yapabilir. Saadet Partisi'nin bir partiyle ittifak yapmasını partilerin politikaları ve usulü belirler. 2018 yılında yapılan seçimlerde Millet İttifakı'nda yer alan Saadet Partisine Cumhur İttifakı ''hain'' vb. ithamlarda bulunmuştur. Kim ne derse desin o günkü atılan adım doğru bir adımdı. Saadet Partisi 2018'de istediği oy oranına ulaş(a)mamış olabilir, ancak sosyal anlamda ülkenin kutuplaşmasını, bölünmesi önlemiş ve sosyal barışı sağlamıştır. Bugün belki anlaşılamaz, ileride bunun önemi anlaşılacaktır emin olun. Saadet Partisi muhalefette bile ülkenin selametini korumayı başarmıştır. Bir siyasi parti ülkesine sadece iktidarda hizmet etmez, muhalefette dahi hizmet edebilir. Kaldı ki iktidarlar hizmet yerine ülkeyi ateşe sürükleyebilir. Esasen 2018'de Saadet Partisi sosyal alanda kazanmıştır istenilen de ülkenin bütünlüğü değil miydi?
Saadet Partisi her zaman olduğu gibi anahtar partidir. İki ucu çoklu bir denklem içindedir. Bazıları iktidar partisi ile ittifak yapmanın ülkeye hizmet etmek için Ak Parti'nin yanlış politikalarına dur demek için bir fırsat olacağını savunabilir... Ancak Ak Parti bugüne kadar yaptığı hiç bir yanlıştan geri dönmemiştir. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan 2018 yılında ''AB istiyor diye zinayı suç olmaktan çıkartmakla hata yaptık'' demiş olmanın yanında bu zamana kadar tekrar suç olması noktasında hiç bir adım atılmamıştır. Aynı şekilde İstanbul Sözleşmesi'nin feshine yönelik herhangi bir adım atılmamıştır. İsrail'in NATO vetosunun kaldırılması, Kudüs'ün başkent ilan edilmesi, Şimon Peres'in TBMM'de alkışlanması, AB uyum sürecinin devam etmesi vb. gibi veballer ne olacak?
Bu bağlamda akla şu soru gelebilir: CHP çok mu farklıdır? Evet farklı değildir maalesef.
Burada şu veya bu partiden ziyade siyasi durumla beraber sosyal alanlardaki dengeler dikkate alınmalıdır. Yine Saadet Partisi yarım asırlık bir hareketin siyasi kanadıdır. Saadet Partisi'nin kendine özgü temel esasları vardır. Bunlar hassasiyetle korunmalıdır. Sağdan, soldan birtakım çevreler ile hoşgörü ve diyalog diyerek bu ilkelerden taviz verilemez. Saadet'in içinde olduğu durum elbette kolay değildir. Saadet Partisi'nin yapacağı siyasi adım haddimiz olmayarak ifade etmek gerekirse çoklu denklemde bir tarafta yer almak yerine kendi denklemini kurmasıdır. Başta da ifade ettiğimiz gibi Saadet Partisi ne sağın ne de solun yanında, partilerin alternatifi değil sistemin alternatifidir.
Fakat yine Milli Görüşün temsilcisi Saadet Partisi siyasi bir partidir, birtakım stratejiler yaparak en az zararlı olan yani ehven-i şer seçilecektir. Allah cc yöneticilerimize en hayırlı kararı almayı nasip etsin.
Selam ve dua ile...