YILBAŞI KUTLAMASI NEDEN BU KADAR TARTIŞILIYOR?

Hristiyanlara benzememek için değil mi? 

Pekâlâ… Merak edip Google’a “Hristiyanlar neden yılbaşı kutlar” yazalım. Aslında bilmediğimiz bir konu değil ancak bunu netleştirmek ve bir zihin jimnastiği yapmak gerek. Zira herhangi bir konuya verdiğimiz destek veya tepki körü körüne olmamalı. Araştırıp anlamalı, akıl süzgecinden geçirip bilinçli olarak yapmalıyız. 

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Google’ın verdiği cevapları bu anlamda son derece manidar buldum. Neden mi?

Müslümanların büyük bir gayretle aman kutlamayın diye çırpındığı yılbaşı kutlaması: “Kurtarıcı Mesih” olarak kabul edilen Hz. İsa’nın doğum gününün “kutsal doğuş ve milat” temennisiyle geleneksel olarak kutlandığı bir bayramdır.

Sizce de burada bir gariplik yok mu?

* Hz. İsa’yı bizler de kutlu bir peygamber olarak kabul ediyor ve çok seviyoruz değil mi?

* Evlatlarımıza İsa ismini koyuyoruz (benim oğlumun adı da İsa).

* Ahir zamanda yeniden dünyaya geleceğine iman ediyor ve bir kurtarıcı olarak bekliyoruz.

* Gündelik hayatımızda sevdiğimiz insanların doğum gününü kutluyor ve mutluluk duyuyoruz.

* Kuran’da bu kutlu doğuma yer verilmiş ve esenlik temennisinde bulunulmuş.

Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak gönderileceğim gün selâm (esenlik, mutluluk, kutlama) benim üzerimedir. (Meryem suresi, 33)

O halde neden sırf Hristiyanların bayramı deyip böyle kutlu bir Nebinin doğum gününü kutlamaktan şiddetle kaçınıyoruz?

HRİSTİYANLARA BENZEMEK Mİ?...

Bu noktada çok daha dikkatli düşünmenizi öneriyorum. İyide zaten benzer yönlerimiz oldukça fazla. İslam aleminde kabul görüp uygulanan birçok şey Hristiyan ve Yahudi kültüründen harmanlanarak bize ulaşan öğretilerdir. Ancak çoğu zaman bunun farkına bile varmayız.

Birkaç örnek vermek gerekirse:

* Birinci ve en vahim olanı Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olarak görülmesidir. Biz Müslümanlarda ise adı konulmamış bir şekilde Hz. Muhammed’e insanüstü sıfatlar verilmiş, çeşitli efsaneler türetilmiştir. “De ki: Ben de sizin gibi bir insanım.” (Kehf suresi 110) uyarısına rağmen filmlerde Hz. Muhammed tasvir edilemez gerekçesiyle oyuncu kullanılmaz ve bir ışık huzmesi olarak gösterilir. Buradan yola çıkarak diyebilirim ki Hristiyanlar açıkça İsa Allah’ın oğlu diyor Müslümanlar dolaylı olarak ima yoluyla bunu söylüyor. Bu kesinlikle şirktir. Yanlıştır. 

* Kuran’ın yetersiz görülmesi hatta hadis olmadan Kuran’ın anlaşılmayacağına inanılması İslam dünyasının içine düştüğü büyük bir yanılgı. Hz Muhammed’e vahyolunan Kuran’dan değil de mevzu hadislerden din öğreniyoruz. Hristiyanlar içerisinde de Hz. İsa’nın mesajına değil de sonradan türetilen hurafe ve bidatlere yönelen büyük bir kitle var. Biz onların hatalarını görürken neden kendi hatalarımızı göremiyoruz. 

* Hristiyanlarda papaz vardır, Müslümanlarda din görevlisi. Onlarda rahip günah çıkarır, bizde hoca dua okur, üfler, muska yazar. Geçimleri için gerekli parayı din üzerinden kazanmış olurlar. “Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir.” (Yâsîn Suresi 21) ikazına rağmen bu gelenek sürüp gidiyor.

* Hafta boyu dinle alakası olmayan, dini hayatın olağan akışının dışında zanneden insanlar, orada haftada bir gün kiliseye gidiyor, burada Cuma namazı için camiye gidiyor. Hele ramazan ayı ve kandil günleri tam bir günah çıkarma merasimlerine dönüyor.

* Hristiyanlıkta ruhbanlık var. Toplumun genel teamüllerinden soyutlanıp, kabuğuna çekilen, giyim kuşamıyla toplumdan ayrışan, içinde yaşadığı çağa ayak uydurmayan, din adamı ve dindar imajını benimseyen insanlar İslam dünyası içerisinde yok mu? Bu kişilerin tek farkı sünnet gereği evli olmaları. Tam anlamıyla ruhban gibi davranan bu insanları Kuran uyarıyor. (Hadid süresi 27)

Görüldüğü gibi Hıristiyanlara benzememek için yılbaşı kutlamamak tutarlı ve mantıklı bir çaba değil. Her anlamda hurafelerden arınmak ve Kuran’ın özüne dönmek zorundayız. Şirkten tamamen kurtulmak ve Yüce Alahan’ın azametine uygun bir şekilde iman etmeliyiz. İşte o zaman müşriklerden ayrışıp samimi mümin kullardan olabiliriz.

Allah’ın kitabı olan Kuran-ı Kerim bütün çağların üstünde tek ve yegâne kaynağımızdır. Buna sarılmak ve bütün kitap ehline Kuran’ın tebliğini yapmak gibi yüce bir sorumluluğumuz var. Bizler peygamberin varisleri olarak yaşadığımız şu asırda din, dil, ırk ayırt etmeden Kuran’ın önderliğinde birleştirici bir üslup takınmak ve deccaliyetin karşısında tüm dünyaya sevgiyi öğretmek durumundayız.

Sahabe devrinde olduğu gibi Kuran seferberliği yapmaya ve tüm insanlığı Türk İslam birliğine davet etmeye hazırlanalım. Tek bir Allah’a inanan hak dinin bütün mensuplarıyla birlik olup, Deccalin zülüm sistemlerine karşı koyalım.

1. Mariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi İTTİBA-I KURÂN’DIR (Kuran’a tabi olmak.

2. Azametli, bahtsız bir kıt’anın; şanlı, tâli’siz bir devletin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi İTTİHAD-I İSLÂMDIR (İslam birliğini oluşturmaktır).

Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 55