Merhabalar sevgili okurlarım. Bu haftaki konuğumuz acil servis hekimi meslektaşım Dr. Zübeyde hanım. Korona günlerinde acil serviste yaşanan problemler üzerine bir söyleşi yaptık kendisiyle.
Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1989 Karabük doğumluyum. İlköğretimimi komşu köyümüzde bulunan ilkokulda, lise öğretimimi Karabük Anadolu Lisesinde tamamladım. 2013 yılında da Marmara Üniversitesi Tip Fakültesinden mezun oldum.
Mezun olduktan sonra nerelerde çalıştınız?
Bizler mezun olduktan sonra direkt olarak mecburi hizmet kurasına katılıyorduk. Kura sonucu Kastamonu'nun Tosya ilçesinde, toplum sağlığı merkezine atandım. Bir süre Kastamonu'nun farklı bir ilçesinde aile hekimi olarak görev yaptım. Son olarak mecburi hizmetimi toplum sağlığı merkezi sorumlu hekimi olarak tamamladım. Sonrasında Tus sınavı ile atandığım Gazi Üniversitesinde Pediatri bölümünde çalıştım. Son 4 yıldır da çeşitli özel hastanelerde ve son olarak Ankara Özel 100. yıl hastanesinde acil serviste çalışmaktayım.
Mezun olduğunuza mesleğinizle ilgili olarak beklentiniz neydi ve siz nelerle karşılaştınız ?
Mezun olmadan önce hocalarımızdan sık sık, hekim olarak çalışmanın öğrencilik gibi olmadığını, bir insanın sorumluluğunu tek başına almanın, bazen sizi keşke bu mesleği seçmeseydim dedirteceğini defalarca dinlemiştik. Fakat dinlemekle yaşayıp görmek yine de aynı olmuyor. İlk defa, tek başına hekimlik yaptığım yer, bir dağ köyünün aile sağlığı merkeziydi ve tek hekim olarak çalışmaya başladım. Orada anladığım en önemli şey , ne kadar bilirsek bilelim, hastaya anlatamadıktan sonra bunun yeterli olmadığıydı. Ayrıca İngilizce tıp mezunu olduğum için ilk yıllarda hastalarıma durumu onların anlayacakları şekilde anlatırken çok zorlanmıştım. Tabi zaman geçip karsılaştığımız hasta sayısı arttıkça bu konuda da kendimi geliştirdiğime inanıyorum.
Su an acil serviste çalışıyorsunuz. Sizce acil servis nedir ya da ne değildir?
Acil servis tanım olarak hiç vakit gecirilmeden hastanin bakilmasi gerken yer olarak tanımlanmaktadır. Yani eğer siz acil müdahalede bulunmazsanız ölüm, sakat kalma gibi durumların ortaya çıkabileceği hastaların bakıldığı, diğer bölümlerle koordineli çalışan bir birimdir. Fakat birçok ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de en yanlış kullanılan birimlerden biridir. Çoğu zaman acil hastaya vereceğimiz enerjiyi polikliniğe gidebilecek, durumları acil olmayan hastalara harcıyoruz. Bu durumda gerçek aciliyeti bulunan hastaların mağdur olmaması için gelen hastanın ilk değerlendirilmesinin yapıldığı triaj uygulanması mevcut olup ona göre hastalara müdahale ediyoruz. Yani acil serviste kapıdan giren her hasta, gerçekten acil müdahale gerektiren bir hasta olmayabiliyor.
Acil Serviste çalışmanın zorlukları nelerdir?
Acil serviste çalışmanın kolaylıkları nelerdir diye sorsanız daha az cümle ile açıklayabilirdim ;) Acil serviste çalışırken bir çok durumla, günün her hangibir saatinde karşılaşabilirsiniz. Stabil bir hasta akışı olmaz. Bir anda 3 trafik kazası yaralanması gelebilir. Bazen EKG çekimi için hastaları bekletmek zorunda kalıyoruz. Bir de ülkemizde her hastane aynı kapasitede tam donanıma sahip değil. Bazı durumlarda hastaları sevk etmek zorunda kalıyoruz. Ankara’da bir çok hastane olmasına rağmen bazen sevkedilecek hastaya uygun yer bulunamıyor. Bu sırada hasta yakınları durumun bizden kaynaklandığını düşünerek problem çıkartabiliyorlar. En çok stres yasadığım durumlardan biri hastanın biran önce uygun bir yere sevk edilmesini beklemek maalesef. Bu konuda 112 acil koordinasyon merkezindeki arkadaşlar çok anlayışlılar. Buradan onlara teşekkür etmek istiyorum.
Acil Servisteki en büyük problem iletişimden mi kaynaklanıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bizler, her ne kadar hasta ile iletişim konusunda eğitim alsakta, iletişim konusunda çok yetersiz olarak mezun oluyoruz. Evet karşımızdaki insanlarda da aynı problem olabilir, fakat benim yıllar içinde gördüğüm tek taraflı iletişimsizlikten çok daha kötüsü iki tarafın birbirine “nasıl olsa beni anlamıyor” diye bakması. Her insan kitaplarda yazılandan daha fazlası aslında. Bizim hasta ile karsılaştığımızda ilk hedefimiz tanı koyup tedaviyi vermek. Fakat öte yandan hastayı sadece fizyolojik bir varlık olarak değerlendirdiğimizde biz de onun gözünde, işini sadece yapmış olmak için yapan biri oluyoruz. Bu durumda ortaya çıkan diğer problemleri çözmek çok zor oluyor. Karşımızdakini bir bütün olarak anlamaya çalıştığımızda daha kolay herşey. Mesela son dönemde tansiyonu sürekli yükselen yaşlı hastalar başvuruyor. Ve genelde ana haberlerden sonra geliyorlar. Bunun farkına varıp hastalara sorduğumda çoğunun korona virüs hasta sayılarını çok fazla dert ettiklerini gördüm. Kısaca onlara bu durumla alakalı bilgi verdiğimde de rahatladılar. Acil servis kalıcı tedavi yeri değildir. Fakat acile başvuran hastalarda problemin altında yatan nedeni çözebilmek de son derece önemli. Tabi benim bu söylediklerim hasta sayısının çok fazla olmadığı, hastalarıma yeterince zaman ayrılabildiğim şuan çalıştığım hastanede mümkün. Çalışma sırasında yemek bile yemenin mümkün olmadigi yerlerde bu tarz bir iletişim zor olabilir fakat yine de bazı konularda gelişme sağlanabilir.
Acil servise başvuracak hastalara önerileriniz ve hekim olarak hasta ve hasta yakınlarından beklentileriniz nelerdir?
Acil servise başvuracak hastalar öncelikle kendi durumlarını değerlendirebilmeli ve ona göre başvurmalıdır. Özellikle bu pandemi sürecinde sürekli hasta giriş çıkışının olduğu ve hastaların bir çoğunun enfeksiyon kaynaklı başvurduğu ve Covid 19 açısından riskli grupların belki de ilk uğradı yerin acil olduğu düşünülürse bulaş riskinin yüksek olduğu bu dönemde başvuru konusunda daha dikkatli olmak gerektiğini vurgulamak zorundayım. Gündüz poliklinikten başvurulabilecek bir sağlık sorunundan dolayı akşamı bekleyip acile başvurmamak bir öneri olabilir. Ayrıca hastalarımız acilde beklemek durumunda kalabiliyorlar. Örneğin tüm acil ekibi kalp krizi ile gelen hastaya müdahale ederken dışarıda bekleyen başka bir nedenle acile başvuran hastalar kendilerinin de acil olduğunu ve hemen müdahale edilmesi gerektiğini yüksek sesle ifade edebiliyorlar. Bazen de hasta acil müdahale gerektiğine kendisi karar veriyor ve bu genellikle panik atak hastalarında oluyor. İçerde kalp krizi nedeniyle müdahale ettiğimiz hasta yakınları için çok üzücü bir durum. Hasta yakınları bundan dolayı da tartışmaya girebiliyor. Burada empati kurmanın önemini vurgulamak istiyorum ve bu bizim için en çok ihtiyaç duyulan şey belkide. Aslında acile ilk girişte triaj, hasta aciliyetine göre içeriye bilgi veriyor ve zaten içerdeki ekip acil müdahale için hazır bir şekilde bulunuyor. Nadiren de olsa üst üste gelen acil müdahale gereken vakalarda gündüz saatlerinde poliklinikten mutlaka yardıma gelen hekimlerimiz oluyor. Acil servis çalışanlarının uzun saatler boyunca stresli bir ortamda aç ve uykusuz çalıştığını göz önüne alırsak karşılıklı empati ile daha kolay ve sağlıklı iletişim kurarak problemleri çözebileğimize inanıyorum.
Verdiği bilgilerden dolayı doktor hanıma çok teşekkür ediyorum. Bir sonraki yazımızda çocuklarda kaygı bozukluğu üzerine bir röportajımız olacak. Tekrar görüşene dek sağlıkla kalın.
Soru ve önerileriniz için;
e-mail adresi [email protected]
instagram adresi dr.tugce_kalayci.
TWİTTER @zlemTueKalayci1