İşin bence en önemli kısmı kişinin beslenmesidir.
Ülkemizin yetiştirdiği saygın bilim insanlarından Dahiliye ve Nefroloji uzmanı Prof. Dr. Mahmut İlker Yılmaz hocamızla Covid 19 sürecini konu alan yazı dizimizin son kısmında, hocamıza salgın süreçlerinde yapılması gereken en önemli şeyin ne olduğunu sorduk. Cevap çok net ve basitti...
Sağlıklı besleniyor olmak, doğal beslenmek, iyi gıdalar, temiz gıdalar, saf gıdalar alıyor olabilmek tabiki bunlar sözde çok güzel. Yani lafa baktığınız zaman bunlar insanın içini rahatlatır. Ben işte domatesi Ayaş’tan, havucu Beypazarı’ndan, yağımı şu köyden alıyorum demek evet doğru bunu bu şekilde kullanıyor olmakta doğru, ama bu görünürde böyle. Maalesef, yenilen içilen gıdalardan bizim vücudumuz için gerekli olan vitamin, mineral, eser element, protein, kolajen gibi makro ve mikro besinleri alabildiğiniz yerler belli olmasına rağmen, içerik sıkıntılı. İçerik sıkıntılı derken şöyle kastediyorum, içerisinde olması gereken magnezyum, kalsiyum, potasyum yüzde doksanlara varan oranda yok maalesef. Evet, bir gıdayı alıp tüketiyor olmak yetmiyor. Ne kadar yiyebilirsiniz? Şöyle bir hesapladığın zaman karşınıza anlamsız saçma sapan rakamlar çıkıyor. Bu kadarını yemeniz zaten mümkün değil. Yiyebileceğiniz miktar zaten belli. O belli olan miktarın üzerinde de tüketme şansına da sahip değiliz. Bu sefer insan o gerçekliği biliyor ama reseptörleri kapatıyor, duymak, görmek istemiyor. İşte bu anlamda belki bizim duymama, görmeme yönünü biraz açmamız gerekiyor ki o zaman sorumluluğumuzu yerine getirme gibi bir süreç başlıyor. Eğer insanlar bilmiyorsa, bunları onlara anlatmamız lazım çünkü insanlar beslenemiyor, bundan dolayı diyabet oluyor, hipertansiyon oluyor, kanser oluyor. Hep o söylediğimiz üç mekanizmanın da doğru çalışması çok önemlidir. Yani 3 mekanizma dediğimiz inflamasyon, oksidatif stres ve endotel disfonksiyonu. Sonuçta gördük ki her şey dönüyor, dolaşıyor o üçlü saç ayağına geliyor. O saç ayağının her birinde o mekanizmaların çalışması için de bir enerjiye ihtiyaç var. Onları hareket ettiren de o vitaminler, mineraller ve eser elementler… Onları alamadığımız noktada, onları tamamlamak gibi bir sorumluluk ortaya çıkıyor ki işte o sorumluluğumuzu ortaya çıkardıktan sonra bir adım atmamız gerekiyor. Ne yapmak gerekiyor? Nelerden tüketmemiz, nerelerden almamız gerekiyor ve hangi gıdayı ne kadar alırsak vitamin ihtiyacımızı karşılar gibi sorular ortaya çıkıyor. Bunlarda matematik çok basit! O matematikte de ortaya koyduğumuz o dört işlem bize şunu gösteriyor ki teorikte evet ama pratikte hayatta alamayacağımız yüksek miktarda besin tüketme durumu ortaya çıkıyor, bir çaresizlik içerisine düşüyoruz. O halde ne yapmalıyım? Ne yapacağım noktasında bizlerin karşılaştığı ve o alabileceğimiz en azından doğal, saf, temiz olabileceğini düşündüğümüz bir takım takviye önerileri önümüze geliyor. Bizler o öneriyi önce kendimiz uygulayıp onunla ilgili bir fayda elde ettiğimizde o faydayı bir başkasına da aktarma sorumluluğuna sahip olmalıyız. Yani fayda sadece kendinde kalmamalı, bu konuda insanlar bencil olmamalı. Toplum maalesef birçok konuda yalnızlaştırıldıkça bencilleşiyor. Bu toplumun bir karakteri haline geliyor ve burada paylaşımcı olmak çok önemlidir. Maalesef şunu üzülerek belirtmek isterim ki negatif bir haber çok hızlı yayılıyor ama bir pozitif haberi yayamıyorsunuz. Bir yerde takılıyor yani negatiflikten beslenen bir toplum haline geliyor olmak da kötü. Benim en çok endişe duyduğum nokta olumsuz haberler, olumsuz olaylar veya olumsuzluklar herkesin daha çok ilgisini çekiyor. Bu merak, artık bir çeşit beslenme aracı oluyor. Olumsuzlukları duymadığı zaman daha farklı bir psikolojiye düşüyor. O yüzden arada olumlular geldiği zaman da onu da vücudu kabul etmiyor veya es geçiyor. O yüzden eksik olan besin ihtiyaçlarını tamamlamak çok önemli.
Covid 19 sürecinde yaptığımız eksiği tamamlama noktasında özellikle durmak istiyorum. Çünkü mucizevi olan, muhteşem olan vücudumuz ve bizim sistemlerimiz. O sistemlerin doğru çalışması için de çok basit bir şey varki; o da ihtiyacı olan miktarı vücuduna alabilmesi. Eğer alamıyorsa o zaman eksik ortaya çıkıyor. Eksiklikte o dişlinin çarklarını döndüremiyor, birbirinin içerisine ya sıkışıyor ya da kırıyor ve maalesef hastalıklar ortaya çıkıyor. İşte biz o dişlinin çarklarını doğru döndürülmesi için eksikliği tamamlama hadisesini gerçekleştirmek zorundayız. O sistemler içerisinde; dolaşım, sindirim, endokrin, kas-iskelet sistemi gibi birçok sistem var ama daha da önemlisi; bağışıklık sistemidir. Bir kalkan var yani dışta bizim göremediğimiz bizim bağışıklık sistemimiz. O kalkan bazen çok yüksek olabiliyor ve insanlar benim bağışıklık sistemim çok kuvvetli diyebiliyor ama kuvvetli olması romatizmal hastalıklarda olduğu gibi bazen iyi sonuçlar doğurmuyor. Vücudun kendi hücreleri ile mücadele etmesinin başladığı nokta oluyor. Ancak çoğunlukla düşük bağışıklık sistemi dediğimiz süreçler yaşanıyor. Stres faktörü, yediğimiz-içtiğimiz gıdalar, çevresel faktörler gibi birçok problem ki buna bir de genetik süreç eklendiğinde baskılanan bağışıklık nedeniyle bazı şeyler kaçınılmaz hale geliyor. Burada bizim genetik süreçte ve çevresel faktörlerde çok fazlayapabileceğimiz bir şey yok iken beslenmemizi doğru bir şekilde yapabilmek en önemli nokta haline geliyor. Nasıl olacak doğru beslenme? Gidip marketten en pahalısını alarak halledebilsek en azından bilirdik ki evet bu 25 liralık elmayı yersem her şeyimi alıyorum o zaman insanlar herşeyini buna göre adapte edebilirdi. Ama öyle değil. Gıdalardan nasıl –ne kadar aldığımızı tam olarak bilemiyoruz. İçinde ne kadar vitamin mineral var olduğunu bilemiyoruz ki bu nedenle eksik alıyoruz. İşte eksik olanı tamamladığınız zaman bağışıklık sistemini normale getirmeye başlaşıyoruz. Ben normalize etmek diyorum çünkü düşükse de yüksekse de onu normale getirmek gerekiyor. Peki Covid 19 gibi salgın süreçlerinde ne yapalım? Olabilecek en az hasarla atlatalım ki burda bir kırım oluşmasın. Büyük bir felaketle karşı karşıya kalmayalım. Bu tür süreçlerde iyi bir bağışıklığa nasıl ulaşabiliriz? Hedefimiz bu olmalı diye düşünüyorum.
Peki Covid 19 sürecinde neler yapılmalıydı?
Aslında çoğu şey yapıldı yani yapılıyor, yapılmaya da devam edecek.
Şu anda en çok yapılan veya en çok insanların hayatında olan tek bir şey var: Aşı… Evet tamam buna bir itirazım yok ama insanlar aşılandıktan sonra bir çok şeyi bıraktılar. Maskeyi, mesafeyi, hijyeni, toplu alanlarda birbiriyle olan iletişim konusunda gösterilen hassasiyeti… Aşı olduk, tamam. Bundan sonrasında hiçbir sıkıntı olmaz gözüyle bakıldı. Aşının en büyük yan etkisi bu oldu. İnsanları daha duyarsızlaştırdı ve rehavete kapıldı. Hep diyorlar ya kısa –orta ve uzun vade etkileri… Bence en önemli yan etkisi bu oldu. O yüzden yeniden silkelenmeye, yeniden bir bilinçlenmeye sanki hiç aşı olmamış gibi, sanki yeniden başlıyormuşuz gibi hassasiyete yönelmeliyiz. Özellikle havaların soğumasıyla virüsün etkinliği arttı. Havalar ısınınca sıcaklık belli bir derecenin üzerine çıktığı zaman Covid kalmayacak denildi. Öyle mi oldu? Hayır. Virüs hemen mutasyona uğradı. İşte efendim 50 derece üstünde hastalık olmayacak denildi. Tak hemen Arabistan’da gördük bu virüsü.
Koranavirüs Coronaviridae ailesinin bir virüsü ve biraz haydut virüs. Biraz kendi başına buyruk ve sıkıntılı işlerin altından çıkan virüs genelde bu oluyor. O yüzden de biraz daha dikkatli olmak gerekiyor. Öyle grip, influenza, adenovirus gibi düşünmemek lazım. Biraz daha komplike düşünmek lazım bu süreçte. O yüzden bu süreçte yapılacak şeyler yapılıyor. Daha da ileriki dönemde belki farklı şeyler gelebilir. Ama bu süreçte bence en güzel yapılacak şey ‘BES-LEN-ME’.
Evet hepimiz besleniyoruz. Karın doyuruyoruz. Evet şu dönemde karın doyurma değil de hücresel beslenme önemli. İnsanlar şöyle bir açıp tekrar bakmalı. Çok basit bir şey değil mi? Beslenmeden ziyade karın doyurma evresindeydik. Şimdi onu biraz daha beslenmeye döndürebiliriz. O yüzden bu süreçte, doğru beslenme ve eksiği tamamlama hususunda biraz daha duyarlı, biraz daha ilgili, biraz daha bilgili olunmasını tavsiye ediyorum. Özellikle sosyal medyayı veya interneti kullanırken anahtar kelimelere bunları yazarak daha doğru bilgiye ulaşmak şartıyla tabiki. Çok fazla miktarda yanlış bilgi var ve yanlış bilgilerin içerisinde kaybolup gitme ihmali de var. O yüzden birbirimize bu anlamda destek olmalıyız. Beslenme ve onu takviye etme veya destekleme hususunda bildiğiniz doğru bir bilgi varsa bunu mutlaka çevrenizle, sevdiklerinizle paylaşmanız gerektiğini düşünüyorum. Benim söyleyeceğim bu. Delta ve delta plus varyantlarını gördük. Alfası, Betası, Gaması, Deltası derken bilmiyorum daha ne gelir? Umuyorum ki bir noktada durur. Mevcut varyantlardan sonra farklı bir süreç gelecek ve bununda ne olduğunu bilmiyorum. Belki zeta derler, belki teta derler, bilmiyorum ama sonuçta farklı bir boyut getirecek. O farklı boyut geldiği zaman hazır olmamız lazım. Okullarda çocukları nedenli koruyabilirsiniz, ne denli bazı şeyleri yaptırabilirsiniz ki? Bunu erişkinler yapmıyor, çocuklardan beklemek biraz saflık olur. O yüzden bu konuda öncelik bizlerin. Ancak bunun bir evham haline getirilmesini istemiyoruz. Artık bununla yaşayacağız ama yaşarken doğru bir şekilde, doğru adımlar atarak yapmamız gerekiyor. Yoksa bu süreç her birimizin psikolojisini de sosyal düzeyini de bozdu ve sosyal fobi geliştirdi. İnsanlar birbirine yaklaşmıyor. İşte bu bozulan sürecin tamiri noktası da çok çok önemli. Bir taraftan evet bozuluyor ama bir taraftan da tamir etmemiz lazım. O tamir mekanizmalarını devreye sokmamız lazım. Özellikle sonbaharda havaların soğuduğu dönemde gribal enfeksiyonlarla çok karıştırılıyor. Peki neden yaz döneminde millet grip oldu çünkü maskeler çıkarıldı. Maskeler çıkarılınca, influenza, adenovirüs ve viravirüs dediğimiz virüsler zaten vardı. Onlara gün doğmuş oldu. Kişi aynı anda hem influenza hem de Covid 19 olabilir mi? Olabilir. Bazen öyle oluyor. Semptomlar çok belirgin oluyor. İşte eklem ağrıları, burun akıntısı, geniz akıntısı gibi….Tipik bizim o klasik virüsle olan mücadelemiz gibi. Ama bir bakılıyor test yapılıyor ki Covid 19 deniliyor. O yüzden yani arada karışıyor mu karışıyor. Daha çok karışabilir mi? Yani kafamızın daha da karıştığı bir süreç gelebilir. Ama yeni varyantlar çıkacak yani bundan kaçışımız yok. O kaçış noktasında değiliz. Ama kendimize bir yol bulmalıyız. Karayollarında belli yerlere kaçış rampaları koyuyorlar. Çünkü frenin patlayabileceği bir durumda daha büyük tehlikelerle karşılaşmamak için o kaçış rampalarından kendimize de oluşturmamız gerekiyor. Bunu devletten, belediyeden ordan buradan, yetkililerden beklemeden önce kendimiz kaçış rampalarımızı oluşturmalıyız. Bize düşen, biz bir bireyiz, sorumluyuz. Sorun çok. O sorunu ortadan kaldırabilmek için sorumluluğumuzu yerine getirmemiz gerektiğini düşünüyorum. O yüzden son cümlem şu olsun:
Bizim, yapmamız gerekeni başkalarından beklemememiz lazım. Önce kendimizin doğru bir adım atması lazım. Burada herkesin o doğru adımları atarak birçok insanında doğru adım atmasına vesile olması önemli. Sadece bireysel olarak düşünmeyin, tek başına sağlıklı oluyor olmanız, tek başına her şeyinizin var oluyor olması yetmez. Karşı komşunuzun ne durumda olduğundan haberinizin olması lazım. Ya ben kapımı kapatırım, herkes hayatını yaşasın derseniz gözle görülmeyen o virüs bir şekliyle sizi gelip tutar. Sizi boyunduruğu altına alır ve yarın öbür gün siz bana yardım edin dediğinizde çevrenizde kimseyi bulamayabilirsiniz. O yüzden bu konuda bencilliğe gerek yok çünkü bu bir toplumsal bir hareketle yenilenecek bir şey. Bireysel olarak istediğinizi yapın. Dünyanın en iyi ilaçlarını, en iyi aşılarını alın, en güzel ortamlarda kalın ama gelip sizi o Covid19 yakalayabilir. Yakalayabiliyor, genelde bana bir şey olmaz diyoruz ama oluyor.
O yüzden bu sürecin doğru olarak yönetilmesi, tamamen kişinin kendi elinde. O yüzden aklımızı ve vicdanımızı çok iyi koordine ederek hayatın bundan sonraki kısmında bir arada yaşayacağımız olgusundan uzaklaşmadan, sağlıklı ve doğru beslenme konusunda birbirimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Teşekkür ediyorum.
Değerli okurlarım, Prof. Dr. Mahmut İlker Yılmaz hocamızla Covid 19 sürecini konu alan yazı dizimizin sonuna geldik. Kendisine bize zaman ayırdığı ve değerli bilgilerini paylaştığı için çok teşekkür ediyorum.
Sonraki yazımız sizlerden gelen talep üzerine çocuklarda ve erişkinlerde güvenli bağlanma ile ilgili olacaktır. Tekrar görüşene dek sağlıcakla kalın…