Hükümetlerin görevi halkının refah düzeyini arttırmak, güçlü bir ülke olmasını sağlamak değil midir? Yaklaşık 19 yıldır hükümet olan AKP, bu refahı sağlayamadı. 2002 yılında sosyal yardım alanların sayısıyla bugün sosyal yardım alan sayısını karşılaştırırsak, yoksulluğun bitmediğini, aksine yardım alanların sayısının arttığını görürüz. Yol yapmak, hastane yapmak önemli ve refahımız için gereklidir. Ama gelin görüm ki, üretimi olmayan ve dışa bağımlı hale gelmiş bir ekonomi için bir önemi yoktur. Hastanelerin kötü olduğu dönemlerde hastayı muayene yapan doktorun ayırdığı süre 5 dakikaydı. Yeni yapılmış harika bir hastanelerimiz var ama gelin görün ki süre yine beş dakika. Binanın yeni olması şifa dağıtmıyor. 5 dakika içerisinde konulan teşhisin yanlışlığı yüzünden evlerimiz ilaç çöplüğüne döndü ve devlet zara uğratıldı. Demek ki, bir yerde yanlışlık var. Sağlıkta bile hayatlarımız asgari süreye bağlı.
DİSK’in “Asgari Ücret Gerçeği-2022” başlıklı raporuna göre bugün Türkiye’de 10 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor. Rapor; 3 milyon 400 bin işçinin asgari ücretin altında bir ücretle çalıştığını ve bin beş yüz liradan daha az ücretle çalışan işçi sayısın da 1 milyon 700 bin olduğu ortaya koyuyor. Hal böyleyken, misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimiz ve kaçak olarak ülkemize giren Pakistanlı, Afrika kökenli insanlar, iş hayatına karışınca kendi halkımızın iş bulma oranı düşmektedir. Mültecilere SSK pirimi ödenmeyince, ucuz iş gücü haline dönüştüler. Böylece asgari hayatlarımıza dâhil oldular.
Hırsızlık kangrene dönüştü
İstanbul’da faili meçhul hırsızlık dosyası ne kadardır? Bunun ne kadar yabancı, ne kadarı bizim insanımız. Eğer bir gecekondunuz varsa ve bir haftalığına uzaklaşmışsanız, geldiğinizde evinizin kapısının ve penceresinin söküldüğüne tanık olabilirsiniz. Bunları yapan hurdacı, kâğıt toplayan veya hapçılar ve adi hırsızlar. Hırsızlığın ayyuka çıktığı bir gerçek ve hükümet henüz bununla başa çıkmış değildir. Artık vatandaş yaşadığı hırsızlık vakasından sonra polise gitmemektedir. Yakalanmayacağına inanmakta ve bu duygu toplumda hızla sarmaktadır. Milletin buna alışması, devlet kurumlarına olan güvenini sarsar ki, bu durum hoş bir şey değildir.
Algı başka yaşanan başka
Eski hükümetlerde 5 yıllık kalkınma planı olurdu ve bunu halkla paylaşırlardır. AKP hükümetinin mutlaka buna benzer bir planı vardır ama biz henüz buna vakıf değiliz. İktidar mazeret üretme yeri değil, sorun çözme yeridir. Biz bunu böyle bilir ve böyle söyleriz. Çarşı Pazar ateş pahası, kiralar, elektrik, su ve doğalgaz zamları almış başını gitmektedir. Türk parasının satın alma gücünün diplerde olduğunu maliye bakanı ifade etmişti. Emekli maaşları ve asgari ücret alanların bu durumda geçinmesi mümkün değil ve bu durum ileride sosyal yaşamı tehdit edecek boyuta gelebilir. Bu durum sürdürülebilir bir durum değil, halk bu hayat pahalılığı altında inim inim inlemektedir. Hükümet kendine bağlı medya eliyle, ekonomiyi iyi göstererek algı oluşturuyor. Artık gelinen noktada algılar işe yaramıyor. Asgari ücretin altında emekli maaşı alan binlerce insan artık algılara gelmiyor.
Geçim zorluğu devam ederken, son 6 ayda TOKİ tarafından sözleşmeleri imzalanan millet bahçelerine harcanan miktarın 1,4 milyar TL olduğu ortaya çıktı. Bu mübarek Ramazan ayında sofra kuramayan binlerce vatandaşı, bu yapılan millet bahçesi ne kadar ilgilendirir. Bu millet bahçesi Üretime dayalı ve işsizliği önleyebilir mi?
Yapılacak projeler iş, aş üzerine olmalı ki, bu halkın refahı artsın. Belirli bir zümrenin refahı artıyorsa, siyaseti zenginleşme kapısı haline getiren oligarklar zümresini oluştuğundandır. 3-5 maaş alan bir bürokratın zenginleşmesi kaçınılmazdır ve bu toplumun kanayan yarası haline gelmiş olup, bu durum kamu vicdanını yaralamaktadır
Bu sefer hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, sandık büyük sürprizlere gebe. Umarım hükümet en kısa sürede ekonomiyi toplar ve enflasyonu düşürür.