SORGULUYORUM YAZI DİZİSİ

1995 yılında Tansu Çiller tarafından imzalanan İngilizce adı “GATS (The General Agreement on Trade in Services) olan ve bizde ki karşılığı Hizmet Ticareti Genel Anlaşması’ndan bahsetmek istiyorum. GATS 1995'de Tansu Çiller ile birlikte 50 ülke tarafından imzalandı. Buna göre, savunma güvenlik eğitim sağlık vb. hizmetler kamu hizmeti olmaktan çıkacak, parayla alınıp satılan meta haline gelecek, bu yolla, ulus devleti var eden hizmetler emperyalist küresel piyasaya devredilecek, böylelikle ulus devletlerin altı oyulacak. Bu geçiş sürecinde Dünya Bankası tarafından ülkelere uzmanlar gönderilecek, eleman(görevli) yetiştirmeye ABD’de burslar kurslar vs. verilecek...

GATS, tüm hizmet alanlarının serbest piyasaya açılması için mevcut düzenlemeleri genişleten ve hukuki işlerlik kazandıran ilk çok taraflı yatırım ve ticaret anlaşmasıdır.

Hatta Dünya Ticaret Örgütü Sekretaryası bu anlaşma için şöyle demektedir: “GATS(Hizmet Ticareti Genel Anlaşması), sadece sınır ötesi ticaret ve yatırımları kapsamakla kalmayıp;  bir hizmetin yerine getirilmesiyle bağlantılı olarak akla gelebilecek tüm sektörleri (hizmet ve mal üretim sektörleri) kapsayan bir “hizmet yatırımları ve hizmet ticareti anlaşmasıdır” .

Dünya Ticaret Örgütü, GATS müzakerelerini 11 ana başlık altında yürütüyor ve belirlenen ana başlık, alt bölüm ya da sektör ve grupların anlam ve içeriğinin tanımlanmaması için DTÖ’nün ciddi çaba sarf ettiği görülüyor. Böylece, anlaşma hayata geçirildiğinde yazılması unutulmuş boyutları bile kapsayabilecek kadar esnek bir metin elde edilmesi planlanıyor.

 Piyasanın özele teslim edilmesi konusunda anlaşma sağlanan 11 temel kategori ise şöyle:

-  Telekom, posta hizmetleri, görsel ve işitsel iletişim hizmetleri de dâhil olmak üzere iletişim

-  İnşaat ve bağlantılı mühendislik hizmetleri

-  Eğitim

-  Su iletim sistemleri, enerji ve atık su işleme                                                          

-  Tüm çevresel hizmetler

-  Finansal, Mali ve Bankacılık hizmetleri

-  Sosyal hizmetleri de kapsayacak şekilde sağlık ve bağlantılı hizmetler

-  Turizm, seyahat ve bu iki sektörle bağlantılı tüm hizmet ve ürünlerin (!) üretimi

-  Kültürel ve sportif hizmetler

-  Kara, hava, deniz ve tüm diğer ulaşım hizmetleri ve

-  DİĞER hizmet alanları  (hapishaneler bile özelleşecek Boşuna yeni hapishane binaları yapılmıyor)

İşte bu durum yoksulluğu arttırdı. Ülkemize gelen yabancı sermaye kazancını kendi ülkemizde eğil, transfer edip başka ülke de değerlendirmiştir. Yabancılar fabrikaları ya da aldıkları kurumları sırtlayıp götürecek hali yok… Sorun yatırımın gelirini götürmek. Örneğin Telekom getirdiği 6,7 milyar dolar sermayeyi beş yılda geri aldı. Şimdi Telekom 15 yıl daha kârını dışarıya götürecek. Yani 3 Telekom daha götürecek. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler bu nedenle küreselleşmeden daha zararlı çıktı. Gelirleri yabancıya gidiyor. Servetleri yabancının oldu.

 Zira spekülatif yabancı sermaye işleyen kârlı yatırımları ve bankaları satın aldı. Bu durum yoksulluğu daha da derinleştirdi. Ülkemize sıfırdan yatırım yapandan söz etmiyorum. Burada Spekülatif yabancı sermaye ile Türkiye’de sıfırdan yatırım yapan, istihdam yaratan yabancı sermaye girişini birbirinden ayırmak gerekir. Kâr ve faiz transferi, sonunda ülkenin fakirleşmesine neden olur. İşte küreselleşmenin görünmeyen yanı budur. Adaletsiz gelir dağılımı ülkemizde AKP döneminde daha bir görünür oldu. En son açıklanan asgari ücret açlık sınırının altında kaldı. Emeklilerin yüzde 90’nı asgari ücretin altında. 20 yıldır tek partinin hükümet ettiği ülkemizde, ekonomi, sanayi, hayvancılık ve tarım istenilen seviyeye gelememiştir. Her kesim bu adaletsizlikten nasibini almıştır. Bunun sebeplerinden biri yanlış özelleştirmelerdir. Büze spekülatif sermaye değil, sıfırdan yatırım yapacak yabancı sermaye gerekliydi. Her şeyimiz satıldı ama spekülatif sermaye kârı ülkemizde değil başka ülkede değerlendiriliyor.

İster ülkeyi yönetin, ister bir şirket yönetin tek adam olarak yönetirseniz, ne kadar iyi niyetli olsanız bile başarılı olamazsınız. Çünkü her yere yetemezsiniz. Yetkilerinizi paylaşıp, sadece raporlama alırsanız başarılı olursunuz.

Yazı dizimizi eski feodal atasözü ile bitirelim;

Ekmekleri eşit dağıtırsan, yönetemezsin.5 kişiyi çok doyur. Onların danışmanlığında 100 adam tut. O yüz kişiyi sadece doyur ki, onlarda binleri yönetsin. Binlerse sadece birer lokma yemeli ki, yarınlarını ve lokmalarını düşünerek senden korksun ve itaat etsin.

Gelinen nokta tam da burası…