Gül kırmızı olur anne!
Gazze ağır bombardıman altında. Analar, babalar, gençler, çocuklar ölüyor. Al Kanlar içerisinde kalan çocukları analar bağrına basıyor. Haykırışlar arşı âlâyı kaplıyor.
Ah kalbimin en derin yarası Kudüs, narin çiçeğim, kanadı kırılmış kuşum. Kelimeler boğazıma takılıyor, nefesim kesiliyor, canım acıyor. Ben Kudüs için dökülmeyen harfi ne yapayım. Hakkı yazmayan kalemi neyleyeyim. Hakkı konuşmayan dili neyleyeyim. Narin çiçeğim sinesinde birçok şehit barındıran kanatsız kuşum. Ne güller vardı Gazze’de, kopardılar, yapraklarını yoldular.
Gazze’de akan her damla kan insanlığın üzerine damlıyor. Rabbim İslam’ı Gazze’de yeniden yazıyor. Bütün dünya İslam’ı tanıyor, Amerika ve Avrupa Müslüman oluyor.
Bir Kerbela sahnesi canlanıyor hafızamda. Her biri Hz. Hüseyin misali, korkusuz! Çocuk, genç, yaşlı davası uğruna savaşıyor. İbadetin zirvesi olan cihatta hepsi. Canları pahasına ferasetli bir duruşla zalim karşısında “ALLAH BİZE YETER” diyorlar.
Ümmet nerede? Nerede ümmetin anaları? Yüreklerinde bir sessizlik çöküyor. Çöküyordu ne oluyor, sessizliği bomba sesleri anne feryatları, gözü yaşlı babalar ve sıraya dizilmiş kefenler alıyor.
Aklıma Ender Tekin’in ilahisi düşüyor; “Anne bugün Ramallah’ta bir bebeği öldürdüler, kanlı kundağına sarıp annesine verdiler. Beni de sana verseler al kanlar içinde anne, sakın üzülme, ağlama, gül kırmızı olur anne. Ben senin gülün değil miyim? Gül kırmızı olur anne.”
Türkiye’de; dünya ’da dini, dili, ırkı ne olursa olsun zulüm gören insanların dertleriyle dertlenen bir siyasi parti vardı. Saadet Partisi. Kalbi kan ağlayanların partisiydi. Bütün dünya Saadet Partisini anlıyor, heyhat gelin görün ki kendi halkı anlamıyordu. Gönüllerinde halkın dertleri olan bu Allah dostu bu gönül insanları kınayanların kınamasına aldırmadan görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlardı
Hasan Bitmez sadece bunlardan birisiydi.
Rabbim İsra suresi 81. Ayette buyuyor ki: “Hak geldi, bâtıl yok olup gitti. Zaten batıl mahiyeti gereği yok olup gitmeye mahkumdur!” Saadet-Gelecek grubu kurulduğu günden beri, meclise adeta güneş doğar gibi doğdular. Hakkı haykırıyorlardı, haykırdıkça batıl tepki veriyor ne yapacağını şaşırıyordu.
Allah diyorlardı, hak diyorlardı, adalet diyorlardı, garip gureba diyorlardı. Kan ağlayan İslam coğrafyalarından bahsediyorlardı. Müslümanın derdiyle dertleniyorlardı.
Hasan Bitmez, bitmeyen cihatçı, rahat uyu. Biliyorum için kan ağlıyordu. Elinden gelenin en iyisi için mücadele ediyordun. Seni AKP sıralarında kınıyorlardı. Ama sen kınayanın kınamasına aldırmıyordun.
Rahatsızdı, birkaç gün önce hastaneye gitmişti. Doktorlar anjiyo olmasını kalbi sadece kılcal kan damarları beslediğini söylemişlerdi. Derdi hastalığından önce geliyordu. Gazze’de çocuklar ölürken onun bir an bile kendini düşünmeye vakti yoktu. Öylede yaptı. Göz yaşlarıyla hazırlamıştı konuşmasını. Hakka giderken, hakkı haykırıyordu.
12 Aralık 2023 tarihinde gazi mecliste hakkı ifade etmek için kürsüye çıkarak şunları haykırıyordun. Diyordun ki; ” sayın Erdoğan’ın Başbakan olur olmaz ABD koşup oğlunun okuduğu Harvard Kennedy school’da, 5 Şubat 2004 tarihinde bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında çok önemli cümleler var. Bu cümleleri sizlere takdim edeceğim.
İsrail devletinin yaşama hakkını kimsenin tehdit etmesine Türkiye razı olmayacaktır. Türkiye ABD’nin Irak’ta başarılı olmasını samimiyetle arzu etmektedir. Şu anda %36’sı Kıbrıs’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yaşam alanıdır. Belli bir oranda bu tür toprağa verebiliriz.” Aslında bu ifadeleri de kapsayan konuşmanın tamamında aşağıdaki sözleri vermiş oluyordu. Sayın Cumhurbaşkanı ABD’nin ve küresel güçlerin emperyalist hedeflerini gerçekleştirmesine hiçbir şekilde engel olmayacağız bilakis her türlü desteği sağlama noktasında iş birliği yapmaya hazırız, ABD’nin bizden talep ettiği bütün yükümlülükleri yerine getireceğiz. Bunun için Kuzey Kıbrıs güç İsrail’in güvenliği bizden sorulur bu arada sayın sözlerinin altında konuşmanın bütünü içerisinde bakıldığında bu sözleri biz veriyoruz ama bu arada ihtiyaç duyduğumuz kamuoyu desteğini sağlamak ve kaybetmemek için partimizi bundan sonra da desteklemeye devam etmeniz ayrıca toplumun zaman içerisinde yapacağınız katliamlarına karşı sessizliğini temin etmek için yüksek sesli ve yüksek tonlu bazı çıkışlarımız sözlerimiz olabilir siz bunları aldırış etmeyin rahatsız da olmayın çünkü bunlar size ve Siyonist emellerinize hiçbir zaman zarar vermeyecek ve sadece sözde kalacaktır”
Bunları söylerken AKP sıralarından sataşmalar oluyordu. Harcadığı nefes kalbini sıkıştırsa da öleceğini bilse bile son nefesine kadar gerçekleri haykırmaya devam ediyordu. Nasıl yaşarsan öyle ölürsün konusunda bize örnek oluyordu.
Kendisini anlamayan bu milletin hakkını savunuyordu. Biz şahidiz, Allah cennetiyle mükafatlandırsın. Peygamberimize komşu eylesin.
Bütün bu yaşanılanları görüp hala Saadet Partisi saflarında yerlerinizi almıyorsanız ya nemalanıyorsunuz ya da tuzunuz kuru.