Farkında mısınız? Babalarımız hep sıkıntı içerisinde yaşadı. Ondan önce de dedelerimizin sıkıntıları vardı. Şimdi de bizler sıkıntı içerisinde yaşıyoruz, hayatımızı ikame etmeye çalışıyor, ucuz bir şey alabilmek için market market dolaşıyoruz. Çarşı pazar ateş pahası, aldığımız beyaz eşya da ya da elektronik eşya da ÖTV ve KDV oranları çok yüksek. Hükümetler değişiyor, belirli kesim zenginleşiyor ama biz halkın kaderi hiç değişmiyor. Sözüm ona en iyisini hatta en dindarını seçiyoruz ama yine bize yoksulluk düşüyor ve babalarımızın kaderini yaşıyoruz.
Bir ülkede siyaset meslek haline dönmüşse o ülkede halka hizmet değil rantiyeye hizmet olur. Siyasetçiye para desteğini veren rant çevreleri, oy veren ise halk. Halk getirir, rantiye yapmış olduğu bağışın karşılığını alır. Aslında Türkiye Cumhuriyeti rant dağıtım üzerine kurulmuştur. Tavandan tabana doğru bir dağıtım vardır. Yaşlıya baktınız maaş bağlanır, bazen de makarna verilir. Oysa kazancı iyi olan aile reisinin yardım parasına ihtiyacı var mıdır?
2002 yılında devletten yardım alanların sayısıyla 2020 yılında devletten yardım alan sayısında ne kadar artış vardır? Bu sayı 18 yıldır tek başına hükümet olan AKP tarafından düşürülmesi yani yoksulluk ortadan kaldırılması gerekmiyor muydu? Ama bu sayı azalmadı ve daha da çok arttı. Ben demiyorum TUİK öyle diyor.
Yanlışlığı nerede yapıyoruz?
Sandığa giderken yanlış mı karar veriyoruz?
Medya büyüsünün etkisi altında mıyız?
Elinde Kur-an, dilinde Allah olan her insana çok mu kolay inanıyoruz?
Okumadığımız ve araştırmadığımız için mi muhakeme yeteneğimizi doğru kullanamıyoruz?
Ülkemizde bağımsız dürüst medya olmadığından yandaş medya bizi kandırdığından mı doğru karar veremiyoruz?
Yoksa bu eğitim sistemi bizi aptallaştırdığından mı? Ranta dönmüş tarikatların kolayca kontrolüne giriyoruz.
Ne oluyor bize?
Biliriz milli görüşün ne kadar doğru olduğunu, her yerde de ifade ederiz. Ama ne hikmetse sandığa gittiğimizde oyu başka partiye veririz. Çünkü manevi olarak değil, maddi olarak düşünür ve güçlü olanın yanında dururuz.
Dururuz da ne olur? Yine kaderimiz değişmez…
Biz değişmedikçe, iyinin, doğrunun, güzelin ve faydalının hâkim olması için mücadele eden partinin yanında olmadığımız sürece; asla refaha kavuşamayacağımızı da biliriz. Ama sadece bilir asla gereğini yapmayız.
Dedelerimiz, babalarımız doğru karar vermedi/veremedi. Bugün ise bizler aynı hataya düşmekteyiz.
Özür dilerim çocuklarım. Size iyi bir gelecek bırakamadığım için. Atalarımın dini üzerine yaşadığım ve bu uğurda yeterli mücadele edemediğim için. Bizi kandırmalarına izin verdiğimiz için, sizin geleceğinizin çalınmasına müsaade ettiğimiz için. Ne söylerseniz ve hatta gelip mezarımızı tekmeleseniz bile haklısınız. Ama siz bizim yaptığımız hataları yapmayınız.
Bu toprakları kanla sulayan aziz şehitlerim. Sizden de özür dilerim. Bize bir yurt bıraktınız ama biz refah, müreffeh bir ülke haline getiremedik ve bize sunulan teknoloji ile sadece oyun oynadık, bağımlı olduk. Bir dünya markası bile yapamadık.
Atalete düştük. Üretmedik ve sadece tükettik, tükettik. Daha çok tüketmek için bize işporta da kredi kartı dağıttılar ve ucuz yoldan kredi verdiler.
Sonra…
Ödenemeyen ve takla attırılan kredi kartları, bankaların elinde binlerce haczedilmiş araç ve evler, gırtlağına kadar borçlu vatandaş.
Yaşananlardan ve yaşadıklarımızdan hala ders çıkarmıyor, alışmış olduğumuz tüketme üzerine kurulu hayatlarımıza devam ediyoruz.
Bize doğruları anlatanlara hakaret ve küfür etmeye devam ediyoruz. Sabah dünyaya gözlerimizi borçlu açıyor, akşam yatağımıza borçlu giriyoruz. A Haberi izliyor, mutlu mesut yatağımıza gidiyor, borçlu olduğumuzu taaa bankalar bizi arayıncaya kadar unutuyoruz.
Sonra ne mi oluyor?
Dizilerle 7 düvele kafa tutuyoruz. Biatizmi köküne kadar yaşayıp, en baba siyasetçiyi tanrılaştırıyoruz. Çokuluslu şirketler ülkemizin yer altı ve yerüstü madenlerini çıkartıyor, Türk parası değer kaybediyor, bizlerse kabahati dış güçlere buluyoruz.
Öfff ulen öfff
-Ahmet bugün de memleketi kurtardık. Ver şuradan bir okey takımı, yancılar sizde toplanın, nasılsa millet bahçesinde kek bedava