Yeni hastane binaları Türkiye’nin her yerinde boy göstermektedir. Bu bizim için memnun verici bir durumdur. Fakat gelin görün ki; sizi binalar iyileştirmiyor. Hastaneler çok kalabalık ve insanlar iyileşmiyor.
Ülkemizdeki sağlık sektörü iyileştirmek üzerine değil, ilaca bağımlı hale getirmek üzere kurgulanmıştır. Doktorluğun yüzde doksanı hastayı dinlemek, yüzde sekiz muayene etmek ve yüzde iki laboratuvar hizmetidir.
Gerçekten doktor sizi dinleyebiliyor mu? Dinleyecek zamanı yok ki! Bu durumda size nasıl teşhis koyacaktır? Yapabileceği sizi kan tahliline, röntgene ya da MR’a yönlendirmektir. Tahliller üzerinden teşhis koymaya çalışmaktadır. Oysa hastalık yok hasta var.
Mikrop aynı olsa da her insanda aynı hastalığı yapmamaktadır. Bu durumda hastayı dinlemek öncelikli ve ivedilikle olması gerekendir. Ama bu süre 5 dakika ile sınırla olmamalıdır.
Ülkede ilaç şirketlerinin sözü geçmektedir. İlaç mümessilleri doktor odalarından çıkmamaktadır. Üstelik hastaların en yoğun olduğu saatlerde doktorların zamanını almaktadırlar. Sağlık artık ücretsiz olmaktan çıkmıştır ve ranta dönüşmüştür. Her alanda olduğu gibi sağlık sektöründe de kapitalizmin vahşice uygulandığını görmekteyiz.
Özel hastanelerin mantar gibi türediği ve adeta kanımızı emer duruma geldiği bu kapitalist düzende, sadece kazana çokuluslu şirketler olur. Bizler çocuk olduğumuz dönemde de aynı sıkıntıları yaşıyorduk, neredeyse dede olacağız ama hala aynı dertler ve sıkıntılar devam etmektedir.
Bizim için değişen hiçbir şey olmamaktadır. Hükümetler gelmekte, kendi düzenlerini kurmakta, birileri zenginleşmekte ve böylece düzen devam etmektedir.
Ekonominin bozuk olduğu ve emeklinin, işçinin, memurun maaşının açlık sınırının altında olduğunu düşünürsek, iyileşmeyen ve hastalığı devam eden her bir birey devlete maliyeti gün geçtikçe artacaktır. Ne millet ne devlet bu masrafların altından kalkabilir. İvedilikle önleyici hekimlik devreye sokulmalı ve sağlık ocakları önleyici hekimlik konusunda yeniden dizayn edilmelidir.
Önleyici hekimlik, alternatif tıp hayata geçirilmeli, halkımızın hazır gıda konusunda bilinçlenmesi için kamu spotları hazırlanmalı, ilkokullarda bunla alakalı dersler konulmalıdır. Artık çokuluslu şirketlerin zincirlerini kırmalı ve bilinçlenmeliyiz.