TEBRİK VE TEŞKİK

Yeni Suriye yönetimi Türkiye’de doktora öğrencisi olan Esad Hasan Şeybani’yi bakan olarak tayin etmiş.

Bu olay tebrike şayan bir olaydır. Hem kendisini, hem Suriye yönetimini, hem de Türkiye’de onu doktora öğrencisi olarak eğiten Sabahattin Zaim Üniversitesi’ni tebrik ederiz.

İktidar yandaşları bunun için “Üniversitelerimizde eğitim görenler artık dünyada devlet adamı olabiliyor” türünden iftihar cümleleri kuruyorlarsa da bu olay ilk defa oluyor değil ki. Osmanlı’yı zikretmeden diyebiliriz ki, T.C kurulduğundan itibaren yurdumuzda eğitim gören bir çok kişi, başka devletlerde başbakanlık, bakanlık, başmüftülük, milletvekilliği, genel müdürlük, askeri komutanlık gibi çok önemli makamlara gelmişlerdir.

İlk akla gelen birkaç kişiyi sayalım:

Muhammed El Manguş, Abdurrezzak Tabişat, Fuad Bacicanin, Esad Bazdar, Rıfat Feyziç, Vehib İbrahim, Güner Üreya, Aydın Maruf ve birçok kişi.

Gönül ister ki, eğitim kalitemiz yükselsin, Şeybani gibi isimler çoğalsın. Ama maalesef. Yine de tebrik etmemiz gerekiyor.

Ayrıca iktidar yanlısı bazı medya mensupları bu olayı, Türkiye’nin Yeni Suriye rejimini kendine göre yönlendirebildiğinin bir göstergesiymiş gibi ayrı bir propaganda unsuru olarak kullanmaya kalkışmaktalar. Hiç düşünmezler mi, Türkiye’de en yüksek makamlar dahil, her alanda başka ülkelerde eğitim görmüş onlarca hatta yüzlerce kişi var. Şimdi Türkiye o eğitim veren ülkelerin şekillendirmesi altında mıdır? Bunları hiç düşünmüyorlar.

Tebrik etmekle beraber, bu olay bünyesinde bir yığın teşkik unusuru taşımakta. Yani bizleri şüpheye sevkeden hususlar var.

Türkiye’de eğitim görmek sadece kitaplardaki yazılanları öğrenmek demek değildir. Buradaki sosyolojik, ekonomik, siyasi ve kültürel durumu, devleti ayakta tutan sistemleri, yöneticilerin yaptıklarını ya da yapmadıklarını gözlemleyerek kendisi için kabiliyet ve beceriler geliştirmek, kendini buna göre şekillendirmek, bunları kendi ülkesine taşıyabilmek de eğitimin bir tarafı demektir. Esad Hasan Şeybani Bey bakanlık biriminde icraat yaparken Türkiye’de gördüklerini aynen uygulamaya geçirmeye kalkışırsa, diye endişe ile karışık şüphelenmekteyiz.

Mesela devlet adamları için söylediği sözlerin arkasında durmak gibi bir mecburiyetleri olmadığı, günün icabına göre yön değiştirmenin, yalanın, iftiranın, adam kayırmanın, rüşvetin, vurgunun siyaset gereği manevralar olduğunu zannedip bunları uygulamaya kalkışabilir mi, diye şüphelenmekteyiz.

Mesela, başkanlık denildiğinde devasa sarayların, adalet deyince, eğitim deyince, hastane deyince, içerikleri değil de devasa binalar yapmak fikri sabitine kapılır mı diye şüphelenmekteyiz.

Mesela dış politikada, söylemlerde Hakk’ın, haklının yanında ama fiiliyatta gücün ve güçlünün yanında yer almak gerektiği gibi son derece yanlış bir yolu takip etmek gerektiği kanaatini uygulamaya sokabilir mi, diye şüphelenmekteyiz. İslam Birliği’nin önemli olmadığı, uygulanabilir de olmadığı, ABD ve Batı ülkelerinin paralelinde yürümek gerektiği gibi bir kanaatle icraat yapabilir mi, diye şüphelenmekteyiz. “İsrail devletinin yaşama hakkını kimsenin tehdit etmesine razı olunamaz" düsturu ile yürümek gibi bir büyük yanlışın içine düşebilir mi, diye şüphelenmekteyiz. Söylemde Müslümanlardan yana ama eylemde gayrılardan yana olmak gerektiği, fikrine kapılabilir mi, diye şüphelenmekteyiz.

Mesela “önce ahlak ve maneviyat” düsturunu değil de “önce mal ve menfaat” kaidesini uygulamaya sokar mı, diye şüphelenmekteyiz.

Mesela, faiz, kumar, içki, fuhuş, domuz eti gibi haramlar devlet eliyle işlenirse hiçbir mahzuru yoktur, diye yanlışlıklara düşer mi, diye şüphelenmekteyiz.

Mesela “helal-haram” çizgilerine değil de, iktidarını sürdürebilmek için “gerekli-gereksiz” çizgilerine önem vermesinden şüphelenmekteyiz.

Velhasıl Türkiye’de eğitim görmüş birisinin Suriye’ye bakan olarak tayin edilmesinden dolayı iftihar ederken, burada gördüğü yanlışları doğru zannedip orada da aynen uygulamaya kalkar mı, diye endişelerimizi belirtiyoruz.

Tebrik ve teşkik halimiz bundan dolayıdır.

TURŞULUK

Ahlak ve maneviyatını yitirmiş,

Yaşayan bir millet yoktur, şu olur:

Soyulup, bölünüp, kendini bitirmiş,

Dirilişe imkan yok, turşu olur!

Ekrem Şama