ÜSTENCİLERİN HUKUKUNDAN HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE

Sürecin, en sonunda gelip hukukun müdâhil olacağı bir mecra içine gireceği o kadar belliydi ki,  eminim başlatılan adlî işlemler, gözaltına alınanlar da dâhil olmak üzere hiç kimse için sürpriz bir gelişme sayılamayacaktır.

Ortada ağır suç kapsamına giren çok ciddi kanıtlara dayalı olan fiiller vardır ve hukuk, başta iddiaların muhatabı Ekrem İmamoğlu olmak üzere işlenen bu fiillerin tüm failleri hakkında yasalara uygun biçimde gereğini yerine getirmektedir. 

Kamuya âit mâli kaynakların, "Kent Uzlaşısı" adı altında çeşitli vesilelerle terör örgütüne aktarılması hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde doğrudan, açık bir terör faaliyetidir ve ilgili kişiler devletin bekâsına kastetmiş olduklarından TCK'da bu fiile denk düşen cezaya çarptırılmaları gerekmektedir.

Kendilerini vesayet dönemi alışkanlıkları ile hukukun üstünde vehmedenler, Türkiye'de  hukukun üstün olduğu bir dönemin hüküm sürmekte olduğunu sanık sandalyesine oturduklarında algılayacaklardır. 

Hukuk önünde hiç kimse imtiyazlı, ayrıcalıklı ve dokunulmaz değildir. Yasaların herkes için eşit olarak uygulanması bir hukuk devleti olma standartıdır ve Türkiye aşama aşama gerçekleştirdiği yargı reformları ile bu hukuk normlarını devlet işleyişi içine yerleştirmiştir.

Değişen Türkiye gerçeğini kabul edemeyenler, yargı organları eliyle kendilerine kurumsal darbe yapılmakta olduğu yalanına başvurmaktadırlar. 

 Tanıklar ve itirafçılar ellerindeki hukuka aykırı olarak yürütülen tüm işlemlere ilişkin delilleri yargı organlarına ulaştırmış ve konspiratif suç örgütü deşifre olmuştur. 

Yargının ilgili tanık ifadelerini ve toplanan delilleri yok saymasını istemek ve beklemek utanmazlığın, aymazlığın, küstahlığın ve şımarıklığın ulaştığı en dip seviyedir.

Darbe ile meşrû hükümeti düşürüp başbakan ile birlikte iki bakanı uyduruk Yassıada yargılamaları ile idam eden zihniyetin günümüzdeki temsilcisi olanlar, önce müsebbibi oldukları bu tarihî garabet ile yüzleşmeleri gerekmektedir. 

Yerel yönetimlere çöreklenmiş olan, kirli suç örgütünün üzerine gidilmiş olmasının siyasî bir yönü bulunmamaktadır. 

Ortada siyasî dava kapsamı içine alınabilecek bir suç isnadı da zaten yoktur. Konuyu çarpıtarak oluşan algıyı bozma çabaları beyhûdedir. 

Konu bir yanıyla yolsuzluk diğer yanıyla da terör iltisâklı bir suç şebekesinin kamu yönetiminden tasfiyesine ilişkin hukuk icrâsıdır.

Esâsen tutuklamaların ardından görülecek olan mahkeme safahatı içerisinde konu tüm şeffaflığıyla ortaya dökülecek ve suçlular toplumsal hafızamıza kaydedilecektir. 

Bu süreçte, sokakları terörize ederek kaos ve kargaşa ortamı oluşturmaya çalışanların da kamu vicdanında hesaba çekilerek hakettikleri karşılığı alacakları muhakkaktır.

Biiznillâh, "Devlet Ebed Müddet" şiarında; Türkiye, dışarıda olduğu gibi içeride de her türlü engeli aşarak ve kurulan tuzakları bozarak "Türkiye Yüzyılı" hedefine doğru kararlılıkla, yoluna devam edecektir.

Filiz Toklu