28 Şubat’ın mağdur ettiği masum ”çocuklardan” birisiydi Halil Kantarcı.

Henüz 15 yaşında reşit bile değildi ama meydanlardan toplanan kendisi gibi çocuk yaştaki  “”suçlular” ile beraber tutuklanarak tam 9 yıl hapse mahkûm edildi.

Cuntacıların “terör” estirdiği o toz duman arasında hayatının en güzel zamanlarını; çocukluğunu ve ilk gençlik yıllarını cezaevinde geçirmek “zorunda” bırakılmıştı Halil Kantarcı.

Bandırma cezaevinde maruz kaldığı pek çok trajediden birisini bir çocuğun yaşamamsı gereken en ağır hadiseyi yaşamış, yapılan operasyonda yaralanmıştı.

Ki, pek çok hainin memlekette kol gezdiği, ülke bütünlüğümüze kastettiği bir ortamda tertemiz ailelerin pırıl pırıl çocukları, cezaevlerinde haksız yere ömrünün en güzel zamanlarını heba ediyordu.

Cuntacılara çanak tutan sahtekâr cemaatler ülkenin hücrelerine sızma çabasında, yalaka (af buyurun) muhafazakârlar nemalanma peşinde koşarken, Halil Kantarcı, Yakup Köse gibi çocuklar gençliğe ilk adımı hücrelerde atıyor ve bütün bunlar adaletin vicdanına dokunmuyordu.

Halil kantarcı Anadolu ruhu taşıyan tertemiz bir ailenin çocuğu idi ve aldığı terbiyenin gereği olarak yaşadıkları kendisinde bir “asilik” meydana getirmediği gibi; olgunluk, fikri ve ahlaki derinlik kazandırmıştı.

 “Yargılanması devam etmek üzere” 24 yaşında tahliye olduğunda kedisinde tekamül olmuş o “derinliğin” bütün nüveleri, etrafına sirayet etmekteydi..

Keza özgürlüğüne kavuşmasının ardından normal hayata devam etmeye başladığında ahlak ve derinliğini muhafaza ederek yaşamına yön vermişti. Rızkını kazanmak için başladığı ticaret hayatında zerrece yanlışa tevessül etmemiş, hakkaniyeti önceleyerek maişetini kazanmayı şiar edinmiş,mutlak kazanmayı önceleyen pek çok muhafazakar  “tüccar”a örnek olmuştu.

O vatan sevgisini yüreğinde taşıyan, fikri derinliğe sahip, teslimiyet sahibi, inanç ve ilkeleri ile var olan bir gençti; yaşamını da buna göre şekillendirmekteydi.

Nitekim ruhuna hâkim olan derinliğin bir ifadesi olarak 14 Temmuz gecesi twitter hesabından “bir günü daha bitirdik, sonuna yetişemeden” ifadesi ile “sırların sırrına erme” yolundaki fikir sancısını paylaşıyordu, bir bakıma.

 Nihayetinde 15 Temmuz akşamında “yeni bir günü tüketmenin sınırındayken âlem” kardeşim Baki’nin de aralarında bulunduğu Anadolu yakasının yiğit gençleri beylerbeyinde kurulan Cuntacı barikatlara karşı hiç düşünmeden ve “ne olduğunu” anlamadan yürüyüvermişlerdi. İşte o yürüyüşün öncülerinden birisi de “ötelere sevdalı” Halil Kantarcı olmuştu.

Vatan aşkı ile tanklara doğru yürürken, müminlerin yollarına çıkan engellerin kaldırılması için yapılan ve aynı zamanda Hz. Nuh’un duası olan “Bismillahi mecrehe ve Mürsaha,inna la gafirurrahim” duasını sosyal medya hesabından paylaşarak meseleye yüklediği anlamın ciddiyetini ortaya koyuyordu Halil kantarcı ..

“Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah c.c. adıyladır. Şüphesiz ki, Rabbim c.c Çok bağışlayan, pek esirgeyendir.(Hud 41.)

Ve ardından “halka direnen, namlusunu halka çeviren asker, asker kisveli haindir” diye devam ediyordu paylaşımlarına.

Karşı karşıya olduğu durumun ne olduğunu bilmeden, namluların ve tankların “kim tarafından kendilerine doğrultulduğundan” bihaber olduğu halde vatan ve Millet için göğsünü cesurca siper etmekten kaçınmıyordu Halil kardeşimiz.

Sonra…

Ses çıkmaz oldu artık Halil’den.

“Gencecik bir ömrü bitirdi, sonuna yetişemeden” Halil.

Çok değil daha 15 yıl önce -hukukunun- suçsuz yere mahkûm ettiği bir çocuk iken Halil; Vatan için toprağa düşen, gözü pek cesur bir yiğit oldu.

Biricik kardeşim Baki’yi o gece bize bağışlayan Rabbimiz, Halil Kardeşimizi şahadete layık bulmuştu.

Ben bir ablaydım, kardeşim baki yüreğimde ne ise Halil de, canlarda aynı değerdeydi kuşkusuz.

Lakin, asıl ateş ocaklara düşüyor yürekleri yakıp kavuruyordu.

Tam 9 yıl gözyaşları ve hasretle yolunu gözleyen ana-babasına, yuvasında cıvıldayan üç minik yavruya ve “sevdası yarım kalan” bir yare şahadet haberi ulaştı Halil’in.

Hayata yeni başlamışken, mutlu bir yaşamın satırlarını henüz yazıyorken; şahadetin doyumsuz şerbetinden içmişti Halil o gece; vatanı ve milleti uğruna.

Elbet Halil gibi nice yiğitlerimiz..

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz” (Kütübi Sitte) Hadisi Şerifine atıfta bulunurcasına hayattayken şehitler gibi yaşayıp, şehit tahtına kuruluveriyorlardı bir bir yiğitlerimiz o gece..

Ve evet, şehitler gibi yaşayanlar ardı ardına içiyorlardı şahadet şerbetini, tıpkı Halil kardeşimiz gibi.

Biz geride kalanlar ise imrenerek bakıyoruz arkaları sıra şehitlerimiz..Göğe kanat çırpışlarına imrenirken,bizi terk edişlerinden tarifsiz acı duyarak.

Şimdi..

Halil kardeşimiz geride bırakıp bütün sevdalarını, şahadete yürüdü Vatan ve millet için. Yaşamı boyunca mazlumları unutmadı onlar için bir şeyler yapma çabasında oldu.

Bizler de şimdi ona ve bütün şehitlerimize minnetimizin bir ifadesi olarak “sadaka-i Cariyeleri” olmak üzere bir yetimhane inşa etme yoluna çıktık.

Sadakataşı Derneği öncülüğünde pek çok Sivil kuruluşun ve bizlerin de desteği ile Sri Lanka’da Halil Kantarcı” adına bir yetimhane inşa edeceğiz ve onun hayalini gerçekleştireceğiz inşallah.

Hint Okyanusunda bulunan ve 2 milyon Müslüman’ın bulunduğu bu ülkede yaşam mücadelesi veren yetimlerimize bir çatı kuracak, bir yuva açacağız.

Şu ana kadar bu kampanyaya destek olan pek çok kıymetli kardeşimiz oldu. Ancak henüz yetimhane fonunu tamamlayabilmiş değiliz.

Siz değerli okurlarımız da “Halil Kantarcı Yetimhanesi” yazarak 2989 göndererek 5TL katkıda bulunabilirsiniz.

Veya Ziaraat katılım hesabından, hesap NO:7-2989-1  İban=TR80 0020 9000 0000 2989 0000-1 hesabına yardımda bulunabilirisniz.