Malum ülkemizde gündem saatlik değişiyor. Ancak son zamanlarda gündemi işgal eden en önemli konulardan birisi “ekonomi ve hukukta reform” konusu oldu. Ekonominin bozulması yani dövizin yükselmesi, enflasyonun artışı, yabancı yatırımcının ülkeden kaçması ve yatırım gelmemesi gibi daha pek çok konu temel anlamda hukuku da ilgilendirmektedir. Günümüzde tüm bu problemlerin asıl sebebi elbette ki ekonominin yanlış yönetimi ve ekonomik reformun gerekliliğidir. Ancak iktidar partisi her ne hikmetse yargı reformu konusunu bir anda gündeme getirdi. Peki, ne oldu da bir anda iktidar partisi adalet havarisi kesildi. Bu soruya cevap bulabilmemiz için son günlerde yaşanan söylemlere bakmak gerekir.

Özellikle Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit GÜL geçen günlerde "Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun. Yargı konjonktüre, birilerinin dediğine bakmaz. Yargı dosyaya, vicdanına, hukuka, Anayasa'ya bakar. Bizim beklentimiz budur" dedi. Bir başka gün ise “Adliyenin adalet kapısı olduğunu unutmayın” diyerek hâkim ve savcılara seslendi.

19 Kasım günü Ahmet TAŞGETİREN köşesinde TBMM Eski Başkanı Sayın Cemil ÇİÇEK’in kendisini aradığını ve “Bize yargı reformundan önce insan ve ahlâk reformu lâzım. Kanunda ne eksik? Bize topyekün bir tevbe-i nasûh lazım. Reform kelimesi çok aşındı, kimse bir şey beklemesin” dediğini yazdı.

Ardından aynı günün akşamı TBMM Eski Başkanı Sayın Bülent ARINÇ Habertürk kanalına çıkıp “Ben kendim gibi biliyorum ki Tayyip Bey de adalet istiyor. Hukuktan ayrılmayın dedi. Bunu hepimiz önemseyelim lütfen. Değişikliği önce zihniyette bekliyorum. Bir hâkim elindeki kanunu özgürlükçü, demokrat bir anlayışla yorumlarsa farklı karar verir, sıkı güvenlikçi bir düşünceyle, elinde çekiç var herkesi çivi gibi görüyorsa başka türlü karar verecektir. Artık adaleti yüksek sesle istiyoruz. Bu kararı veren insanlar sorumluluk alsınlar. Ergenekon davaları da böyleydi, şimdi o hâkim ve savcıların nerede ve hangi durumda olduğuna bakın lütfen” diyerek adeta hâkim ve savcılara aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmedi.

Sanki mahkemedeymiş gibi Osman KAVALA’nın, Selahaddin DEMİRTAŞ’ın ve tüm mağdurların tutuksuz yargılanmasını talep etti. Aynen katılıyorum, çünkü hukukta asıl olan tutuksuz yargılamadır ve geciken adalet, adalet değildir. Ancak ülkenin bu hale gelmesinde iktidarın yani AK Parti’nin hiç suçu yokmuş gibi halka durumun şikâyet edilmesini anlayamıyorum. Adalet probleminin giderilmesi tabi ki ülkemiz ve milletimiz için çok önemlidir.

Fakat güç sahipleri hukuku sopa olarak kullanırsa o ülkede demokrasiden, temel insan haklarından, özgürlüklerden (basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, din ve vicdan hürriyeti gibi), ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerden söz edilemez. Hele ki Sayın ARINÇ’ın “Tayyip Bey de adalet istiyor” demesini çok tuhaf karşıladım ve ülkeyi 18 senedir AK Parti hükümeti yönetmiyormuş kanısına varmış oldum. Demek ki koca 18 yıl heba olmuş.

  • Hani parlamenter sistem yerine cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi gelirse ülke uçacaktı!

  • Hani ülkede hukukun üstünlüğü sağlanacaktı!

  • Hani milli gelir artacaktı ve millet ekonomik refaha kavuşacaktı!

  • Hani ülkede işsiz kalmayacaktı!

            Tüm bu soruların cevabını almak isteriz ancak görüyoruz ki iktidar sahipleri halktan daha çok dertliymiş. Elbette hata kabul etmek de büyük bir erdemdir. Ancak halkı inandırma konusunda problem yoksa tabi. Çünkü halk 18 yıldır iktidarın beyaz dediğine bir zaman sonra kara, güzel dediğine bir süre sonra da çirkin demesini gördü. Yani iktidarın samimiyet testini halk nezdinde kaybettiğine inanıyorum.

            Gazetecilerin, siyasi tutukluların, askeri öğrencilerin, KHK’lıların kısacası muhaliflerin hak gaspı giderilmelidir. Artık hâkim ve savcılar rahat bırakılmalı, talimat gönderilmemelidir. Hem mer’i hukuk hem de şer’i hukuk insanlara toptan yaklaşımı reddetmektedir. Yani suçun şahsiliği ilkesine göre hareket edilmeli ve insanlar “sosyal ölüme” terk edilmemelidir.

            Ancak Ankara’da hava şu an puslu ve önümüzdeki günler çok şeye gebe gibi görünüyor. İttifaklar bitebilir ve dengeler değişebilir. Bu bağlamda adalet konusu pazarlık yapılacak bir konu olarak görülmez diye umuyorum. Siyasetçiler cesur olmalı ve temel insan hakları pazarlık konusu yapılmamalıdır. Evrensel hukuku ve demokrasiyi içselleştiren kişiler asla ucuz siyaset anlayışıyla siyaset yapmaz. Evet, şimdi göreceğiz. İktidar gerçek anlamda bir reform mu yapacak, yoksa tevbe-i nasûhta mı bulunacak?

Sözümü Hz. Ali’nin sözüyle bitirmek isterim. Hz. Ali der ki: “Devletin dini adalettir. Adaleti olmayan devlet zaten dinsizdir!”

Enes CÖMERT