Komşulukta Güven Duygusu

İslam’da iman ile güven arasında çok güçlü bir ilişki vardır. Yüce Rabbimizin güzel isimlerinden biri olan “el-Mümin”, emniyet ve esenlik veren, huzur veren, korkuları gideren anlamlarına gelir.

Müslüman; Yüce Allah’ın kudretine teslim olan, zihnini ve yüreğini en sağlam, bâki ve değişmez mesnede yaslayan, böylelikle huzura kavuşan ve huzur veren kimse demektir. Onun için Allah’ın varlığına ve birliğine inanan mümin hem güven içinde olur hem de başkalarına güven verir.

Mümin, dünyada ve ahirette huzur ve mutluğa ancak bu güven sayesinde kavuşabileceğine inanır. İstiklal şairimiz Mehmet Âkif Ersoy bu hakikati şöyle dile getirmiştir: 

 “Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol 

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol”

Şiddetin, zulmün, talanın, istismarın had safhada yaşandığı Cahiliye döneminde Sevgili Peygamberimiz “Muhammedü’l-Emin” olarak anılmıştır. Sevgili Peygamberimiz güvenilir bir insan, güvenilir bir baba, güvenilir bir eş, güvenilir bir arkadaş, güvenilir bir dost ve komşu idi. Akrabalarına, ticarette muhatap olduğu insanlara, idaresi altındakilere güven veren, özü sözü bir, sadık insandı. Hayatının her yönü güven üzerine kurulu idi.

Vahiy meleği nasıl “el-Rûhu’l-Emin” ise (Şuara, 26/193), Mekke, Kâbe nasıl “el-Beledü’l-Emin” ise (Tin, 95/3), Resûl-i Ekrem (s.a.s.) de “Muhammedü’l-Emin” idi.

Peygamberimiz (s.a.v.), güvenilir olmanın bütün müminlerin ayrılmaz vasfı olduğunu şöyle belirtmiştir. “Müslüman, dilinden ve elinden diğer Müslümanların güvende olduğu kimsedir; Mümin, insanların canlarına ve mallarına zarar vermeyeceğinden emin oldukları kimsedir.”

 Komşulukta güven

İslam, ortaya koyduğu ilkeleriyle “güvenilir bir toplum” meydana getirmeyi amaçladığından getirdiği tüm hükümlerinin temel amacı; canın, malın, aklın, dinin ve neslin güvence altına alınması olmuştur. Toplumda ailemizden sonra en çok içli dışlı olduğumuz komşularımızla aramızda güvene dayalı ilişkiler kurup geliştirmek huzur ve mutluluğun temelini oluşturur. Peki bunu nasıl sağlayabiliriz? Elbette ahlâkı Kur’an olan emin rehberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in söz ve davranışlarını örnek alarak gerçekleştirebiliriz.

Komşuların en hayırlısı, komşusuna faydalı olandır.

Rahmet Peygamberi Muhammed Mustafa (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ’ya göre arkadaşların hayırlısı, arkadaşına faydalı olandır. Yine Allah Teâlâ’ya göre komşuların hayırlısı, komşusuna faydalı olandır.”  

Komşularımızı rahatsız etmemek imandandır.

Bir hadis-i şerifte Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!”

“Sizden biri, kendisi için istediğini (Müslüman) kardeşi için de istemedikçe (gerçek anlamda) iman etmiş olamaz.”

“Kim bir Müslüman’ın dünya sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderirse, Allah da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir.”

“Kim bir Müslüman’ın ayıbını örterse, Allah da dünya ve ahirette onun ayıplarını örter. Kul, kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olur.”

Komşuya zulüm ve fenalık yapmak insana cenneti kaybettirecek kadar büyük bir günahtır.

Sevgili Peygamberimiz; 

- “Vallâhi iman etmiş olmaz. Vallâhi iman etmiş olmaz. Vallâhi iman etmiş olmaz” buyurdu.

Sahâbîler:

- Kim iman etmiş olmaz, yâ Resûlallah? diye sordular.

- “Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse!” buyurdu.

Yine sevgili Peygamberimiz;

“Komşularının kötülüğünden emin olmadığı kimse cennete giremez” buyurmuş ve kendisiyle ülfet edilemeyen, dostluk kurulamayan insanlarda da hayır olmadığını ifade etmiştir.

Her Müslüman, Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.)’in “...Müslüman kardeşini küçük görmesi kişiye kötülük olarak yeter.” hadisini daima hatırında tutmalı, hiçbir şekilde çevresindekileri özellikle komşularını küçümsememeli, onları hakir görmemeli, güveni zedeleyecek tutum ve davranışlarda bulunmamalı, haksızlık yapmamalı ve kimseye hakaret etmemelidir.

Sevgili Peygamberimizin, 

“ Komşusu açken kendisi tok yatan kimse (olgun) mümin değildir” hadisini hepimiz biliriz.

Güvenin inşası öncelikle insanın kendi nefsinde başlar. Bu yüzden İslam’ın hedeflediği güven toplumunun inşası için önce kendi davranışlarımızı Kur’an ve Sünnet’ in ışığında gözden geçirerek yanlışlarımızı düzeltmeliyiz. İslam’ın ve Müslümanın izzetini korumanın da, bütün dünyanın imreneceği bir güven toplumunu inşa etmenin de ilk şartının bu olduğunu düşünüyorum.

Fahri SAĞLIK

Emekli Müftü