KÜRESEL DÜZEN, KÖLESEL DÜMEN

Hatırlar mıyız?

İstanbul Sözleşmesi AKP iktidarı tarafından bu topluma kabul ettirilirken “aile kurumunun güçlendirilmesi, kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin önlenmesi, kadın erkek eşitliğinin sağlanması” ve benzeri parlak cümlelerle takdim edilmişti. 8 yıl uygulamada kalmış ama bu söylenenlerin tamamen tersi çıkmıştı. Halen de bu sözleşme kaldırıldığı halde buna uyarlanan kanunlar yürürlüktedir. Netice şu ki, Cumhurbaşkanı’nın bile şikayetçi olduğu bir durum, aile kurumunun hızlı bir şekilde çöküşü devam etmektedir.

Şimdi de İklim Kanunu yine AKP iktidarı tarafından millete “çok olumlu sonuçlar alınacağı” gibi etiketlerle sunulmaktadır. “Türkiye’nin küresel dünyada hakettiği yerini alması, çevreyi koruması, hava kirliliğini önlemesi, karbon olayının kontrole alınması” ve benzeri önemli sonuçların İklim Kanunu ile alınacağı ifade ediliyor, yazılıyor, çiziliyor. Bu olumlu işler kılıfı altında, dünyayı yönetmek isteyen küresel güçlerin bu kanunlara istinaden alacakları yetkilerle:

*İnsanları dijital etiketle kontrol edecekleri birer köle haline getirme emelleri.

*Ülkelerin tarımsal ve hayvansal gelişmelerini kontrol altına alma gayeleri.

*Tek din, tek devlet, tek millet gibi, altında korkunç gayelerin yattığı hedefleri elde etme emelleri.

*İnsanlığın sayısal olarak da kendi kontrollerinin altında olması gayeleri.

*İnsan ve hayvan sağlığını ve beslenme tarzlarını tek merkezden kontrol altına alabilme hevesleri.

*Dünyanın kaymağını kendilerinin yemelerini sağlayacak iktisadi düzeni kurma gayeleri.

Bu hedeflerini özenle saklıyorlar.

İstiyorlar ki, hiç konuşulmadan, tartışılmadan tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nin kabul edilişi gibi “kaldır-indir” metodu ile oldu bitti yapılarak TBMM’den geçsin. Küresel Düzen böylece kurulsun. Aslında sakladıkları hedeflerle “küresel düzen” adı altında “kölesel dümen” yürütme gayeleridir.

Bizim iktidar mensupları ve yetkililerine bakacak olursak, bu “İklim Kanunu”nu çıkarmak mecburiyetindeyiz.

Müstafi mi, ma’zul mü olduğu tartışmalı Mehmet Özhaseki, Çevre ve İklim Bakanı sıfatıyla geçenlerde bu mecburiyeti şu cümle ile dile getirdi:

"Öyle bir vergi çıkacak ki biz malımızı dışarıya satamayacağız. Sınırda karbon düzenlemesi başlayacak ama daha sonraki yıllarda da ürettiğiniz bir gömleği bile kapıda soracaklar.”

Yani “iklim kanununu bir an önce kabul edip yürürlüğe sokmak mecburiyetindeyiz” demeye getiriyor. Küresel dümene mecburen evet demek gibi yani.

Böyle bir aklı “sevmek” lazım. Sen git; 20 senedir Erbakan Hocamızın ve Milli Görüş’ün oluşturmaya çalıştığı “İslam Birliği, İslam Ortak Pazarı ve İslam Dinarı” projesini ve alt yapısını yık ve zihinlerden sil, Büyük Ortadoğu projesinin başkanlığını gönüllü olarak sırtlan. Sen git Erbakan Hocamız ve Milli Görüş tarafından oluşturulmuş D-8’i işlevsiz hale getirip kızağa çek.

Bunun anlamı nedir?

“Biz Müslüman ülkelerin sahip olduğu değerli endüstri hammaddeleri, petrol, doğal gaz, kıymetli madenler, ormanlar, zirai ürün kapasiteleri, beraberce yapılacak yüksek teknoloji ürünü cihaz, makine  ve savunma silahları kapasitelerini yönlendirecek olan liderlik makamını elimizin tersiyle itiyoruz. Küreselcilerin temel ihtiyacı olan bu ticaret metalarını, onların kölesel dümenlerini yerle bir edip bize muhtaç duruma geleceklerini hiç hesaba katmıyoruz. Ticaretin kurallarını belirleyen taraf olmak yerine, küreselcilerin dayatma kurallarına uyacağız. Sonra gidip küreselcilerin köleliğine tabi olmak için mecburi yollara gireceğiz” demek değil midir?

Hay aklınızı, ferasetinizi sevsinler.

Siz kölelik yoluna mecburi istikamet olarak girebilirsiniz belki ama bu milleti peşinizden sürükleyemezsiniz.

Bu millet eninde sonunda İslam Birliği’ni kuracak olanları anlayacak ve baştacı edecektir.

“Kölesel Dümenciler” ile bunların yerli işbirlikçileri er veya geç hakettikleri cevabı inşallah alacaklardır.

İKLİM KANUNU

Rezillikler bir oyun gibi,

Sürüklendi yer küre sele!

Şimdi yönlendik koyun gibi,

Evrensele, globala, küresele!..

Ekrem Şama