Ortadoğu federasyonu mu kuruluyor?


1946 yılında Amerika bir hedef koyuyor. Diyor ki; “Biz yöneten güçler olarak, tek dünya devletine giden yolda Ortadoğu federasyonunu isteriz.

Amerika senatörü William Blount:

“ Ortadoğu federasyonu sadece Sovyetleri yıkmak için değil aynı zamanda tek dünya devletinin kurulması için yegâne şarttır. “

Amerika Avrupa federasyonunu başardı. Ortadoğu federasyonu, Asya federasyonu gibi bölgesel birlikleri kurmak, BM anayasasına aykırı değil.1950’lerde Cafer Tayyar Eğilmez adlı general diyor ki; “NATO’nun Türkiye’ye verdiği görev Ortadoğu İslam Federasyonu’nu kurmaktır.

“ Bakıyorsunuz batı 2005 yılında Büyük Orta Doğu Projesini ilan ediyor. Ortadoğu’da Amerika Türkiye ile beraber yeni bir düzen kurmaya çalışıyor. Mezopotamya bölgesi olarak, körfeze kadar olan bölge değil, Balkanlardan başlayıp bütün bu bölgeleri kapsayacak bir hamilik görevi verecek Amerika; bu yolda döşenen taşlardan biri ülkemizde yeni yaşama geçirilen başkanlık sistemi bu işin en önemli adımlarından biri.

Amerika olayı böyle kurgulamaktadır. Bölgede federasyon bir yapı olacak ve bu federe yapılar Türkiye’ye bağlanacak. Amerika bu coğrafyanın idaresi için başkanlık sistemine bundan dolayı ihtiyaç duydu. Parlamenter sistemde bazı yapı taşlarını aşması zor oluyordu. Başbakanı ikna etse meclis ikna olmuyordu yâda askeriyeyi aşmada problem yaşıyorlardı. Irak tezkeresini hatırlayınız.

Amerika bütün bunları tek dünya devleti için yapmaktadır. Aslında bu planlar Çokuluslu şirketlerin planı. CFR(Dış İşleri Konseyi)’nin en önemli isimlerinden Pawl Warburg; “Her şey tek dünya devleti için” diyor. Siz her şeyi Çokuluslu devletlerin kârı olarak anlayın. Kim ne derse desin yakın gelecekte tek dünya devleti kurulacaktır. Tek sorun bunun uzlaşmayla mı yoksa işgalle mi olacağıdır.
Dünya zenginleri bir avuç elitlerin kontrolüne girmeli, her şey denetlemeli ve Çokuluslu şirketlerin çizdiği yolda köleleşmeli, ülkeler devletler tarafından değil küresel şirketler tarafından yönetilmeli. Örgütün en önemli isimlerinden Barak Obama’nın akıl hocası Zbigniew Brzezinski özetle şöyle diyor:
“Ulus devletlerin bağımsızlık tanımı artık değişiyor. Uluslar arası tekeller ve bankalar küresel ekonomiyi yönetiyorlar. Teşkilatın başka bir önemli kişisi Rackofeller, bir avuç umut atıyor:

“Dünya Devleti’ni kurduğumuzda, dünya daha mükemmel ve daha istikrarlı olacaktır.” Diyor.
AKP’nin hükümet ettiği 16 yılda çıkan yasalara baktığımızda vatandaşın hayrına değil, şirketokrasinin yararına olduğunu görürsünüz. Örnek vermek gerekirse yeni çıkan 5177 sayılı maden Kanunu’nun Devlet hakkı ve Özel İdarenin payını düzenleyen 14. Maddesinde ;” Üretilen madenlerden alınacak Devlet hakkı, I. Grup ve V. Grup madenler ile mıcır, kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda kullanılan her türlü yapı hammaddelerinde ocak başı satış tutarının %4'ü, diğer grup madenlerde %2'sidir.” Denilmektedir. Yabancılar yâda yerli şirketler ülkemizde çıkaracakları petrol ve altın gibi madenlerden devlete yüzde 2 verecekler. Düşünebiliyor musunuz? Ya tohum yasasına ne demeli. Köylü ata tohumu ekerse teşvik alamayacak ama İsrail’den gelen sertifikalı hibrit tohumu ekerse teşvik alabilecektir. Şimdi siz bunu nasıl yorumlarsınız. Ülke bugün itibariyle Çokuluslu şirketlerin kıskacına girmiştir. Ve en son Hal’lerimiz için yasa hazırlanıyor. Özelleştirilip, şirketlerin idaresine verilmeye hazırlanıyor.

Biz ne yapıyoruz. Sadece medyanın yönlendirmesiyle bir oraya bir buraya savruluyoruz. Sadece evimizi geçindirmeye çalışıyoruz. Çünkü istenilen ve bize biçilen rol bu. Düşünme karnını doyurmak için mücadele et. Çok kazanırsan düşünmeye başlarsın ve uyanırsın. O zaman kapitalizm’in sonu gelir.
Haa… Unutmayınız her il’e özel anayasa hazırlanıyor. Şehir devletleri mi kuruluyor yoksa federasyona giden yolda taşlar mı döşeniyor. Siz ne düşünüyorsunuz?