ŞAFAK ÇİÇEKLERİ

Bir avuç Filistin mücahidi.

Takribi 100 yıldır devam eden mücadele ve mücahedenin son 10 ayında izlediğimiz kısmı anlayana çok şey öğretti. Kur’an ve Sünnet’in kaydettiği gerçekleri bir defa daha bu mücahitlerden öğrendik, öğreniyoruz.

İman ve ihlasla birlikte Allah’ın bildirdiği ve Resulü’nün tatbikatları ile bilinen mümin olma vasıfları ile mücehhez olmanın her şart altında “kazanmak” demek olduğunu öğrendik. Böyle olunca da Allah’ın yardımına müstehak olunacağını anladık.

Düşmana karşı kuvvet hazırlanması emredilmiş, onlar da bu emre uyarak yıllardır plan program yapmışlar, yığınak yapmışlar, mekanlarını müstahkem hale getirmişler.

Günü ve saati geldiğinde harekete geçerek Allah’ın yardımı ile muazzam bir zafer kazanmışlar.

Yaklaşık 10 aydır da dünya üzerinde bir iki devlet hariç diğerlerinin her şeyleri ile destekledikleri Katil İsrail’e karşı kahramanlık örnekleri vererek direnmektedirler.

Bu durumları bize çok şey öğretmektedir:

Düşmana karşı mücadele için sayısal üstünlük gerekmemektedir. İman, ihlas, cesaret, kulluk görevleri ve kuvvet hazırlığı yaparak, sayısal olarak az da olunsa zafer kazanılabileceğini öğrendik. Zafer kazanmak için şehitlik dahil, hiçbir bedeli ödemekten çekinilmemesi gerektiğini öğrendik.

Hak-Batıl mücadelesinde, batıl tarafının çok güçlü de gözükse, ufak bir fiskede darmadağın olabileceğini öğrendik. Asıl güç ve kuvvet sahibinin Cenabı Allah olduğunu yeniden öğrendik.

Mücahitlerin bu muazzam gerçeği göz önüne sermelerinden sonra, yalancı pehlivanların peşrevi uzun tutması gibi, lafla peynir gemisi yürütüyor gözükenlerin tavırlarındaki muazzam değişikliği de gözümüzle gördük:

Bunlara “boş lafları bırak, şunları, şunları fiilen yap” dendiğinde karşılarındakileri susturmak için “ne yani, başka ne yapalım, İsrail’e veya Amerika’ya savaş mı açalım” diye cevap verip işin içinden sıyrıldıklarını düşünürlerdi. Mücahitlerin İsrail’e karşı savaşa tutuşup onları bütün dünyaya rezil etmelerinden, İsrail’in bunlara karşı bütün dünyanın desteğini arkalarına almış olmalarına rağmen, aciz kalmasından sonra, yalancı pehlivanların artık bu söylemlerini de değiştirmek ve yalanlarını geliştirmek zorunda kaldıklarını da gördük. “ne yani İsrail’e savaş mı açalım” şeklideki savunmaları artık inandırıcı olamayacağından dolayı “İsrail’e biz de girip savaş açabiliriz, şartların olgunlaşmasını bekliyoruz” türü yalanlarını ortaya atmak zorunda kaldıklarını ibretle izlemekteyiz.

Şunu da gördük:

Filistin mücahitlerinin imanlı, ihlaslı ve kararlı mücadeleleri; doğudaki İslami vasıflarını büyük ölçüde yitirmiş, ismi Müslüman olanlar arasında hakettikleri yankıyı bulamazken, batıdaki bu güne kadar İslam’ın farkında olmayan çevreler arasında olağanüstü ibret nazarlarının bu olaya ve coğrafyaya çevrildiğini görüyoruz. Ve izliyoruz ki Mücahitlerin yaşam ve mücadeleleri bu çevrelerin fevç fevç İslam ile müşerref olmalarına sebep oluyor. Güneş doğuda batarken, batıda doğmaya başlıyor.

İşte Filistin Mücahitleri güneşin batıdan doğuşunun “şafak çiçekleri” gibi açıyor.

Doğudaki ismi Müslüman olup İslam’dan bihaber olanlar kaybediyor, batıdaki yeni Müslümanlar kazanıyor.

Nasr Suresi bu sefer batıda tecelli ediyor:

“1-Allah’ın (vaadettiği) yardımı ve fetih (zafer) gelince. 2-İnsanların Allah’ın (son) dinine akın akın girdiklerini görünce. 3-Hemen Rabbini hamd ile (överek) tesbih et ve O’ndan bağışlanma dile, çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.”

İnşaallah Filistin Mücahitleri doğuşun habercisi olan ŞAFAK ÇİÇEKLERİ’dir.

Coğrafyamız uzak olsa da, kalplerimiz beraber atmaktadır. Devletlerin yapması gereken yardımlar maalesef adeta kurumuş gibi. Hatta düşmana akıtılıyor. O halde biz fert ve sivil toplum kuruluşları olarak elimizden gelen maddi-manevi tüm desteğimizle şafak çiçeklerinin yanında olma mecburiyetimizin olduğunu unutmamalıyız.

KUVVET HAZIRLA

Allah buyurdu, atan duyurdu,

Emre karşı gelme bile bile;

Her bir silahını kendin üret,

Uçaktan tut, basit kılıcı bile;

Hazırlıklı ol ki, caysın düşman,

Silahını dolu tut, kılıcını bile!

Ekrem Şama