Bugünlerde öyle şeyler yaşıyoruz ki, aklım dimağım almıyor. Çakma tesettür modası, komşusunu öldürmek için liste oluşturan, yaptığı yardımları sosyal medya üzerinden reklam yapan, verilen rüşvetler ortaya çıktığı halde hiçbir tepki göstermeyenler ve neden yasal işlem yapılmadığını sorgulamayanlar, kendi partisinden olmayanı rahatlıkla yaftalayan ve hakaret eden, yetmedi ana avrat küfür edenler, kendi partisi HDP ile görüşünce normal, ama başkaları görüşünce vatan haini ilan eden, İstanbul sözleşmesini eleştiren ama bunu yasallaştıranlara hiçbir tepki vermeyen, görünüş itibariyle namazlı, niyazlı mütedeyyin insanlar.

Böyle bir İslam anlayışı yok!  AKP ve Fetö ile beraber yürüttüğü ılımlı İslam projesiyle mi bu hale geldik/getirildik? Ne oldu da hem abid[1],hem zahit[2], hem zahir[3] hem de ahlaksız olduk!? Din tacirleri, siyasallaşan din adamları ve siyasetçilerin kullandığı keskin dil, rüşvet ve adam kayırıp, Umre yapıp günahlarının af olacağını mı sanıyorlar? Bu insanlar fetvayı kimden ve nereden alıyorlar?  Bunların hepsi Tebeyyün Mahşuş (Aldatıcı dindarlık) değil midir?

Allah aşkına ben mi yanlış anlıyorum. Gazali’ye göre insanlar, dinin objektif yapısı içinde genel olarak 3 grupta incelenebilir. Bir kısım insanlar, tüm dini inanç ve davranışlara karşı olumsuz tutumlar geliştirerek dini inançları ve dini davranışları reddedebilirler(İnançsızlık). Bir kısım insanlar da, dini inançları ve dini davranışları, sadece çıkar sağlamak için veya her hangi bir menfaat temin etmek için yerine getirebilir(Aldatıcı dindarlık). Bir kısım insanlar da, dinin objektif yapısına uygun dini tutum ve davranışlar geliştirerek, dini tutum ve davranışlar geliştirerek, dini tutum ve davranışlarını taklitten tahkike, tahkik seviyesinden dini yaşamdan zevk alma seviyesine yükseltebilir.[4]

Dava adamıyım deyip, cihat yapmayan, eleştirilmekten korkan ve etrafında sürekli kendini onaylayan, liyakatsiz kişilerle yola çıkan,  emekli olanın hakkını vermeyen, kriz zamanlarında elemanına maaş ödeyemezken, kendisi 700 bin liraya daire satın alan, ümit verip, daha sonra başkasının dolmuşuyla hareket eden mütedeyyin kişi veya kişiler Saf süresi 2. Ayetten haberleri olduğu halde; bunun gereklerini yerine getirmeyenler, Gazali’ye göre hangi grupta değerlendireceğiz?

 Siz ibadetlerinizi tahkiki iman[5] şekline döndürememişseniz, sözlerinizin tesirli olacağına mı sanıyorsunuz?  Sigara için bir babanın çocuğuna “ sen içme! Çok zararlı” sözleri ne kadar tesirli olacaktır? Makam sahibi farklı yapı ve farklı huylara sahip olan insanları, vasıflarına ve liyakatlarına göre sevk ve idare eden değil midir? İslam sadece namaz kılmaktan ibaret değildir. Peki, cihat ibadetini ne kadar doğru yapıyoruz? Hiç sorguladınız mı? Kaç kişiyi uzaklaştırdık ve kaç kişinin gönlünü kazandık? Bunun muhasebesini yaptık mı? Bize mektup ile derdini anlatan kardeşimize bırakın el uzatmayı, arayıp derdiyle dertleştik mi? Hastane odasında yatan, büyük bir ameliyat geçiren kardeşimize ne kadar moral verdik?

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu katıldığı bir programda bu değerlere dikkat çekiyor ve bir Müslüman da olması gereken vasıfları şu şekilde ifade ediyor;

“Yalan olmaz, iftira olmaz, hıyanet olmaz, soygun olmaz, rüşvet olmaz, daha ne söyleyeyim. Diğerkâmlık olur, herkesi kucaklama gayreti olur; siz insanı kucaklayacaksınız ki, o insana bir şey söyleyebilesiniz, tebliğde bulunabilirsiniz. “sen hainsin” deseniz, o insan senin yanına nasıl gelsin? Hainliğini terk etsin öyle gelsin. Mantık çıkıyor! Onun için ben diyorum ki; şu anda buna ihtiyaç var ve bunun ortaya çıkması birazcık da mertçe konması lazım. Arkadaş böyle şey olmaz! Ramazan’ın içindeyiz. Sen İslam mı diyorsun? İslam adaleti emreder, ben adaletten yanayım. Ben de en az senin kadar Müslüman’ım; ben liyakatten yanayım,  ben dürüstlükten yanayım ve bu memleketin malını, mülkünü kimseye peşkeş çekemem, çektirtmem” Sayın genel başkanımızın söylediği bu sözlerin hepsinin altına imzamı atarım. Zaten benim mücadelemde de bunlar ve bundan dolayıdır ki, her zaman tepki almaktayım. İnsanını ismi İshak(Hakkı savunan, hakperest) olunca da başka bir şey elinden gelmemektedir.

Bugün geldiğimiz nokta, değer üreten değil, değerleri tüketen, yozlaştırılmış, gerçekçi olmayan bir dindarlık değil midir? Bu değerler manzumelerini yeniden inşa edecek olan din adamlarıdır. Bugün siyasallaşmanın doruk noktasındayken, bunları yeniden inşa etmek, din adamları tarafından zor görülüyor. Bu iş aileye kalmış gözükmektedir. Aile ise; TV programlarının, yandaş kanalların şartlanma büyüsünün etkisi altında ve İstanbul sözleşmesinin soluğu enselerindeyken zor gözükmektedir. Müslüman’a düşen son Kale aileyi yeniden inşa etmektir.

İbadetleri bünyesinde barındıran değerleri inşa etmek kime düşmektedir?   Sürekli AB’ye ev ödevi yaparken, AB’nin istediği yasaları çıkarırken, örfümüzü, ananemizi ve dini değerlerimizi kaybederken, bunları nasıl başaracağız. Ülkenin dışa bağımlılığı artarken, milli üretimin yok olmaya yüz tutarken, dışa sattığımız ürünün hammaddesini bile dolarla alırken nasıl maneviyatımızı ve maddiyatımızı koruyacağız?

Tarikatlar holdingleşirken, “Allah’a giden yol” olan tarikatlar, holdinge giden yola dönüşmüşse ve siyasetçiler tarafından oy deposu olarak görülüyorsa, nasıl değerler hiyerarşisi yeniden oluşturulacak ve muhafaza edilecektir? Gün gelecek hem facir hem ibadetlerini terk etmiş hem de yalan söylemeyen, işini doğru yapan insanları bize örnek gösterecekler. Allah korusun, bu duruma düşmeyelim inşallah. Bu duruma düştüğümüz zaman kişiliğimizi ve benliğimizi kaybettiğimiz ve tamamen yabancılaştığımız zamandır. Aklımızı başımıza toplayıp, etrafımızda kırdıklarımızın gönüllerini tamir etmekle işe başlayalım. Yoksa hepimiz bu girdaba kapılıp, boğulup gideceğiz.

 

[1] Abid: Hizmet eden, itaat eden. Kur-an’da sadece "ibadet eden, tapınan" (bk. et-Tevbe 9/112; et-Tahrîm 66/5; el-Kâfirûn 109/2-4) mânasını ifade etmektedir.

[2] Dinin yasak ettiği şeylerden sakınan ve din buyruklarını olduğu gibi yerine getiren (kimse).

[3] Görünürde olan, görünen, belli, açık.

[4] Topuz İlhan. “Gazali’de dini tutum ve davranışlar-Dini yaşam Biçimleri.”, Marife Dini Araştırmalar dergisi 11/2 (Ekim 2011):157-177

[5] Tahkiki iman ise adında bulunduğu gibi tahkik etme, araştırmaya, bilgiye, kavramaya ve delillere dayanan iman demektir